Yalan olarak hayat
İnsanlığın günümüzdeki en önemli problemi, yalandır. Yalan,
günümüzde bireysel düzeyde kişilerin birbirine söylediği aldatmaca olmaktan
çıkmış, toplumları ve insanlığı gerçeklikten koparan bir afet haline gelmiştir.
Post-truth kavramı, insanlık durumumuzu belirleyen ve şekillendiren yalan
afetini ifade etmek için kullanılmaktadır. Yalan afetinin insanlık durumumuzun
temel belirleyicisi haline gelmesi, çanların bütün insanlık için çaldığını
göstermektedir. Gerçekten kopmak ve sahte bir hayat yaşamak, sadece münferit
bir durum olarak değerlendirilemez. Sahte ve yalancı hayat, insanlığın yüz yüze
kaldığı kolektif bir olgu haline gelmiştir. Yalanın kölesi olmak, bütün
işlerimizin ve ilişkilerimizin yanlış gitmesine yol açmaktadır.
Yalanın insanlık için en büyük felaket olduğu konusunda sürekli
olarak uyarılarda bulunan Rahmet Peygamberi, yalanın insanı ebediyen helake
götüren bir sapkınlık olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Yalandan sakının, çünkü
yalanla günah yan yanadır ve ikisi de insanı cehenneme götürür.” Peygamberimize
göre insanlara yalan söylemek en büyük ihanet anlamına gelmektedir: “Kardeşine
bir söz söylediğinde o sana inanırken senin ona yalan söylemiş olman ne büyük
bir ihanet!” Nebevi doktrine göre yalan, insanın Allah katında sicilini bozan
ve cehennemle cezalandırılmasına yol açan en kötü fiildir: “Doğruluktan
ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete iletir. Kişi
devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru’ olarak
yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme
iletir. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında
‘yalancı’ olarak yazılır.”
Yalan, her konuda söylenebilir. Bilimde, tıpta, ticarette,
dinde, siyasette ve eğitimde yalan söyleyen ve sahtekârlık yapan birçok kişi
bulunmaktadır. Yalandan beslenen bilimin, dinin, siyasetin, ticaretin ve
eğitimin hiçbir değeri ve işlevi yoktur. İnsanlar, her konuda yalan söyleme cüretini
kendilerinde bulmaktadırlar. Kur’an, yalan söylemeyi kesin bir şekilde
yasaklamaktadır: "Yalan sözden kaçının" (Kur’an,22:30). Kur’an, yalan
söyleme cüretini sorgulamakta ve reddetmektedir: “Ey inananlar! Yapmayacağınız
şeyleri, neden söylüyorsunuz?” (Kur’an, 61:2). Kur’an sonuçları ne olursa olsun
doğruluktan ayrılmamayı ve yalana yönelmemeyi ahlaklı ve vicdanlı olmanın tek
yolu olarak göstermektedir: "Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti
yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şâhitler olun.
Velev ki, o şahitliğiniz nefisleriniz yahut ana babanızla yakın akrabanız
aleyhine olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir
bulunsun" (Kur’an, 4:135). Kur’an, insanın kişiliğini yalanın kölesi
haline gelmemesi için yalana dayalı bütün durumları radikal bir şekilde eleştirmekte
ve reddetmektedir.
Güç, para, şöhret,
itibar ve servet edinmek için yalan söyleyen kişiler, aslında insan olarak
maneviyatlarını, onurlarını, akıllarını ve özgürlüklerini alçaltmakta ve
yozlaştırmaktadırlar. Peygamberimiz, insanın doğruyu ve yalanı birlikte
kişiliğinde bir araya getiremeyeceğini, yalanın varlığının doğruluğun yokluğunu
gerektirdiğini net olarak ifade etmektedir: “Bir kişinin kalbinde aynı anda
iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hainlik ile güvenilirlik bir arada
bulunmaz.” Yalanı kişilik ve kader haline getirmek, insanın ruhunu ve aklını
yitirmesi anlamına gelmektedir. Yalan, insanın ontolojik krizidir. Yalan,
insanın varlığı üzerinde kaldırılması çok ağır bir yüktür. Yalan yükü altında ezilen
kişiler ve kurumlar, uzun vadede işlevsizleşmekte ve tükenmektedirler.
Dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan, 20
milyonu aşan vaka sayısıyla pandemiyle boğuşan ülkelerin başında gelmektedir. Pandemiyle
boğuşan Hindistan, aynı zamanda yalan haberlerle de boğuşmaktadır. Ülkede salgın
ve sağlıkla ilgili yalan ve yanlış bilgiler sosyal medya aracılığıyla
yayılmaktadır. Yalan ve yanlış bilgilerden dolayı aşı olma ve salgınla mücadele
konularında sağlık yetkilileri, gerekli ilerlemeyi sağlayamamaktan şikayet
etmektedirler. Yalan ve yanlış bilgiler yüzünden insanlar hayatlarını
kaybetmektedir. Hindistan örneği, “Yalanın insan zihni üzerinde hakikatten yüz
kat daha fazla etkili olduğunu” söyleyen Erasmus’u haklı çıkarmaktadır. Hindistan
tecrübesi, yalanın candan ettiğini göstermektedir.
Yalan gelince iyilik, doğruluk, barış ve güven ortadan kalkmaktadır. Yalanın insanlık durumumuzu kuşattığı mevcut durumda yalanın köleliğinden kurtularak özgürleşmek şeklinde zor bir meydan okuma ile yüz yüze bulunmaktayız.