''Yalakalığın kime, ne zararı var!''
Hani yapan çok da, böylesini ilk defa duyuyorum. “Yalakalık” illetine tepki göstermemize bozulduğunu “gıyabımızda” ifade eden bir tanıdık, devamında demiş ki;
“Niçin bu kadar karşı bu Serdar, kime ne zararı var
yalakalığın!”
Lâfa bakarsın lâf mı, adama bakarsın adam mı!..
Şu dediklerine bakar mısınız hele:
“Yalakalık dediğin birilerini sürekli olarak övmekse, her yaptıklarının güzel olduğunu söylemekse, bu onlara moral takviyesidir! Olumlu düşünmeyi teşviktir! Unutulmasın ki, marifet iltifata tabidir! Yalakalık yapanın bu yalakalıktan menfaat elde etmeye çalışmasına kızıyorsan, menfaat elde etme çabası tabiidir. İnsanoğlu her vakit ve her durumda menfaatini kollar! Birine moral veriyor ve bunun karşılığında da kendine moral verecek menfaatler elde ediyorsan, bunun nesine karşı çıkmalı!..”
Biri size böyle şeyler söylerse, hangi karşılıkları verirsiniz?
“Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” Hadis-i Şerifi tam da yerine oturuyor…
Makyavel’in ruhu etrafımızda dolaşıyor!..
Bizim “yalakalık savunucusu” nedense bize “yalakalık” yapmaya ihtiyaç hissetmiyor…
“Yalakalıklara” karşı çıkan yazılarımıza, kulağımıza geleceğini bildiği halde tepki gösteriyor!..
Demek ki, bizden menfaat elde etmek gibi bir ümidi yok!..
Ne güzel!..
Ya da…
Niçin böyle düşünüyoruz ki;
Belki de bu zat “ironi” yapıyordur, inceden “yalakalık” eleştirisidir onunkisi.
Böyle düşünmek çok daha güzel!..
Efendim;
Hiç şüpheniz olmasın ki…
Bir şahıs birini sürekli olarak övüyor, her yaptığını alkışlıyor, doğrusuna da yanlışına da “doğru” diyorsa…
O biri, göklere sığdıramadığını vakti geldiğinde satabilecek karakterdedir!..
İnancımız bizi “Hayra motor, şerre fren” olma çabasıyla mükellef tutar…
Bu böyleyken…
Bir ekibin veya bir kişinin “yaptıklarına” sabitlenmenin…
O ekip veya o kişi ne yaparsa yapsın “doğrudur” demenin “erdemli bir tavır” olduğu düşünülebilir mi?..
Asla!..
Mesele doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilme meselesidir.
Bunun vakti, yeri, yöntemi değerlendirilebilir ama “yanlışa doğru demek” yanlıştır!..
Birileri bunu yapıyorsa, her yapılana “doğru” diyorsa, onlara karşı çok dikkatli olmakta
fayda vardır.
Her yapılanı alkışlamayı “kariyer geliştirmenin” en azından “pozisyon korumanın” yolu olarak gören zatlar, bulundukları yapıyı tüketen “asalak”lardır.
Tüketecek bir şeyin kalmadığını veya yakında kalmayacağını gördüklerinde, bir başka “bünyeyi” tüketmek üzere yer değiştirmek, asalaklığın şânındandır!..
Doğru işlerinizde yanınızda duran, yanlış yaptığınızda da edebiyle uyaran “dostlarınız”
olmalı…
Geçmişten bugüne, hep böyle yapan dostlarınız olmalı.
En güçlü olduğunuz dönemlerdeki yanlışlarınıza ses çıkartmayıp, “güç kaybetmeye” başlar bir görüntü arz ettiğinizde “tepki” moduna geçenlere karşı da dikkatli olmalısınız.
Her yaptığınızı alkışlayandan da her yaptığınıza karşı çıkandan da uzak durmalısınız!..
Bu bir çizgi meselesidir.
Onlarca yıl evvelinden başlayarak bugünlere kadar
geleceksiniz…
“Ben senin cemaziyelevvelini bilirim!” denir ya…
Bir veya birkaç sahneye bakarak tanıyamazsınız kişiyi…
Bakın bakalım;
Yiğidin harman olduğu değil de, az bulunduğu vakitlerde kim neredeymiş?..
Kim, hangi dâvâ için hangi bedelleri ödemeyi göze almış ve ödemiş!..
Bu “çizgi” meselesidir, “omurga”
meselesidir.
“Omurgasız” insan, duruma göre şekillenir.
O bir “at yarışı kumarbazı” gibidir, gece gündüz “kazanacak atı” tahmin etmeye çalışır ve elbette hep “kazanacak ata” oynamaya!..
Güç dengeleri değişirse o da değişir…
Bunun için acele etmez…
“Manevra için” uygun vakti kollar, vaktinden önce hareket edip “yanlış ata oynamış olmaktan” kaçınır.
Hoş;
Yanlışa ata oynasa da son derece kıvrak bir yapıda olduğundan “ani dönüşler” yapabilir, öylesine “kabiliyetli”dir bu tipler.
İnancımız, yanlıştan vazgeçmeyi doğruya yönelmeyi emrediyor, evet.
Bu yöndeki “değişimler” elbette olmalıdır ama insanın “sabitleri” de olmalıdır...
“Göze girme çabasından” dolayı “kırk yıllık kahvenin” içine tükürmek, ‘Anadolu İrfanı’yla beslenen vatan evlâtlarına
yakışmaz.
Hem sonra;
Tosun Paşa filmindeki “Tellioğlu-Seferoğlu” kavgasını bilirsiniz…
“Yeşil Vadi” için birbirlerinin ağızlarını burunlarını dağıtan iki ailenin kavgasından kazanan çıkmaz… Yeşil Vadi de, “sevilen kız” da Tosun Paşa’nın olur
sonunda!..
Bazıları kişisel menfaatlerini geliştirmek, en azından korumak için fazla gayretkeş bir havaya girebilirler…
Bunlara karşı son derece dikkatli olmakta fayda vardır.
Mesele, “delikanlılık” meselesidir, delikanlılığın da cinsiyeti olmaz!..
Delikanlılığın kitabı, iyi gündeki muhabbetin kötü günde “aleyhte” kullanılmasını men eder.
“Yalakalık” hiçbir durumda iyi değildir, yapanı da yapılanı da mahveder!