Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.43
Gram Altın
3040.65
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ocak 2022

Yakındaki uzak, uzaktaki yakın

İnsanın hayatında var olan kişilerin kimisi kalıcıdır kimisi de geçici. Kalıcı olan insanların daima yanımızda kalacak olmaları garantisine sığınarak onlarla ilgilenme ve onlara karşı duyarlı olma zorunluluğu hissetmeyiz ruhumuzda. Onların her zaman yanımızda kalma zorunluluğu olduğunu düşünürüz. Bir an bile aklımızdan bizi terk edecekleri ihtimali geçmez zihnimizden. Bu düşünceden kaynaklı rahatlığımız bir bakıma bizi onlara karşı kör ve duyarsız kılar. Bu zorunluluklarının altında yatan gerçekliğin asıl kaynağının sevgi ve muhabbet olduğunu kavramadan hemen yanı başımızda olanlara karşı bu duyarsızlığımız onları kaybetme ihtimali ile karşı karşıya olduğumuz ana kadar maalesef devam edecektir.

İnsan, aslında en sevdiklerinin yanında tam olarak kendisi olabilmiştir. Bütün maskelerinden sıyrılıp kendi özünün çıplaklığı ve rahatlığı ile sevdikleriyle hemhal olur. Sevdiklerinin yanında insanın özü de dili de zihni de kalbi de ortak müşterekte buluşmuş olur. Ancak bu rahatlığı fark etmek biraz zordur insan için. Her zaman kurulu düzen misali kendi rutinini yaşayan insan, içinde bulunduğu güzelliklerin ve kendisine bahşedilen nimetlerin farkında olmayabiliyor. Bu nedenle de gamsız ve hoyrat tavırlar içerisinde kendini bulabiliyor. Çünkü her ne yaparsa yapsın onu hoş görecek birilerinin var olması davranışlarının umarsızlaşmasına neden oluyor.

Bir de bu rahatlıktan kaynaklı olarak bulunduğumuz dünyadan kendimizi soyutlayarak dış âlem dediğimiz ve günden güne bizi kuşatarak kendi dairesi içerisine alan bir sosyal medya, daha teknolojik bir deyişle sanal âlem bulunmaktadır.

Yanımızdakilerden uzaklaşıp uzaktakilere yakın olma ümidini içimize fısıldayan âlem: Sanal âlem.

Aynı masanın etrafında bedensel olarak otururken ruhen dünyanın başka başka yerlerinde olmamıza neden olan bir âlemden bahsediyoruz. Çay içmek ve muhabbet etmek için dostlarla bir araya geldiğimiz zamanların dahi çoğunda herkes elindeki teknolojik kelepçe olan telefonlarla esir alınıp uzaklarda yakınlık aramaya başlıyoruz. Bahanelerimiz ise üç aşağı beş yukarı birbirine benzer nedenler.

Sanki aynı masanın etrafında değiliz de hepimiz ayrı bir arafta yaşıyormuşçasına hareket ediyoruz. En önemli kişinin yanımızdakiler olduğu gerçeğini görmezden gelerek uzaktakilerden medet umuyoruz.

Tutarsız ve duyarsız bir kabulleniş biçimiyle gamsız bir mutsuzluk rolüne bürünüyor ve kitaplar dolusu gerçeklikten uzak sloganvari kelimelerin ucuz gölgesine sığınıyoruz. Çöldeyiz ve gördüğümüz şey sadece vaha ve bunu bile bile ısrarla o vahaya doğru koşarken tedavisi imkânsız bir vaka haline dönüştüğümüzü fark etmeden yaşıyoruz.

Kavramların çelişkisinden serzenişte bulunurken birbirine zıt kavramlar arasında gel-gitler yaşadığımızı dahi inkar ederek yakınımızdakilere uzak, uzaktakilere yakın olma yanılgısında debelenip duruyoruz.