Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2963.30
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 May 2016

YAKIN TARİHTE KİLİSENİN SİYASETE ETKİLERİ:

İNGİLTERE ÖRNEĞİ:

23 Ekim 1996 tarihinde Katolik kilisesinin yayınladığı 25 sayfalık bildiri "kilisenin başkaldırı manifestosu" olarak yorumlandı. Bu bildiri 3.500 papaza gönderildi ve altı hafta boyunca kilisede okunması zorunlu kılındı. İngiliz Muhafazakar Partisinin alenen eleştirildiği, parti ve hükümet başkanı John MAJOR'ın 'kilisenin siyasete müdahalesinin bir sakıncasının olmadığını' ve bunu takiben başbakan olmaya talip Tony BLAİR'in 'İşçi Partisi'nin Hristiyanlığın ilkelerine ve öğretilerine bağlı kalacağını' açıklaması da dikkate alınırsa; demokrasinin beşiği İngiltere'de kilise/dinin siyasete ne denli müdahil olduğunu anlamak daha da kolaylaşır.

ALMANYA ÖRNEĞİ:

1949-1980 tarihleri arasında yapılan seçimlerde Protestan Kilisesi ve Katolik Kilisesi yayınladığı bildirilerle seçimleri etkilemişlerdir. Hessen ve Nassua Protestan kilisesi bildirilerinde 'ilahi mesaja yer açmayı garanti edecek adayların desteklenmesi'ni istemişlerdir. Yine Protestan Kilisesi 1961 yılında Milletvekillerinden 'kilise menfaatlerini grup menfaatlerinin üstünde tutmalarını' telkin eden bildiriler yayınlamışlardır.

1987 seçimlerinde Katolik kilisesinin bildirileri kilise ile Yeşiller arasında ciddi sürtüşmelere yol açtı. Bir mülakatta 'Yeşiller Katolikler tarafından seçilemez' deniliyordu.

ABD ÖRNEĞİ:

Amerikan siyasal sistemini nitelemek için genellikle 'sivil din' kavramı kullanılır. Politikada dinin rolünün olabileceğini kabul etmek amacıyla kullanılan bu kavram Richard NİXON'ın başkanlığı döneminde kullanılmaya başlanmıştır. R. REAGAN döneminde din/kilise Beyaz Saray'la daha çok içli dışlı olmuştur. Nükleer silahlar için kiliseyi ikna etme başkan R. REAGAN'a düşmüştü. Aynı şekilde Orta Doğu politikası, kürtaj ve son olarak önceki başkan G W BUSH'un 'insanlığı kurtarma' operasyonları dini anlayışın ABD yönetimindeki boyutlarını gözler önüne sermektedir.

ABD yönetim anlayışı itibariyle dini bağnazlığın dorukta olduğu ülkelerdendir. Amerikan Halkına teolojik anlam ve görevlerin yüklenmesi, "Tanrıyı kıyamete zorlama" anlayışı, Masonik güçlerin yönetim ve halk üzerindeki etkileri ancak heretik bir Hıristiyanlık ile ifade edilebilir.

Hussein Barack Obama ise isimlerinden de ilham alarak harmanlama (karma) dini anlayışın temsilcisi olacağı düşünülmüştü. Lakin İslam Dini ile sorunlu Yahudi ve Muhafazakar Hristiyanlar İslamın da kabul etmeyeceği bu projenin önüne geçerek Obama'nın İslam (Dünyası) ile arasına kalın bir duvar ördü.

AVRUPA'DAKİ HRİSTİYAN PARTİLER:

  1. Almanya; Hristiyan- Demokrat Birlik, Bayern Hristiyan Sosyal Birlik
  2. Hollanda; Hristiyan- Demokratik İttifak, H Tarihsel Birlik, Katolik Halk Partisi
  3. İtalya; H Demokratlar
  4. İsviçre; H Demokrat Halk Partisi
  5. Norveç; H Halk Partisi
  6. Belçika; H Halk Partisi
  7. Lüksemburg; H Sosyal Halk Partisi bunlardan bir kaçıdır.

Dünya Ülkelerinin Din İlişkisi Açısından Yönetimlerini dört kategoride değerlendirmek mümkündür:

  1. Dine dayalı yönetimi benimseyen ülkeler
  2. Dinin kısmen müdahil olduğu ülkeler
  3. Dine nötr (laik) ülkeler
  4. Dini tamamen dışlayan ülkeler

(Her ne kadar ana başlıklarını böyle koymaya çalıştık ise de Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde yönetim; ne tamamen dine dayalı olabilmiştir, ne dini tamamen dışlayabilmişlerdir ve ne de tam anlamıyla laik olabilmişlerdir.)

Türkiye'nin Laikliğe Geçişi ve Geçiş Sebebi Farklıdır:

Türkiye'nin laiklik uygulamasına geçişi Avrupa ile kıyaslanmayacak kadar farklıdır. Zira Avrupa bir sürecin sonunda (modernite ve ulus devlet ile) laiklikle tanıştı. Oysa Türkiye ne Rönesans ve ne de aydınlanmayı gerçekleştirmiş değildi. Modern olamadıysa da ulus devlet hedefindeydi, lakin bu laiklik için yeterli gelen bir gerekçe olarak sayılamaz. Din düşmanlığı üzerine bina eden laiklik, Türkiye'de toplumsal dokuları zedeledi. Günümüzde de durum geçmişten pek de farklı değildir. Taklitçi laiklik Türkiye için 80 yıl boyunca acılarla dolu "militan laikçilik" olarak uygulandı.

Hangi Din Kendi Müntesiplerine "Çağdaş Çözümler" Üretebilir?

Eğer bir din yönetime talip olduğunu iddia ediyorsa her çağa cevap verebilecek donelere sahip olma zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Bunun için o dinin zaman içinde hazır uygulamalarının olması gerekmektedir. Hristiyanlık ve Musevilik'in bu konuda uygulama sıkıntısı çektikleri bir vakıadır. Gerçi Musevilik bazı tecrübeler yaşamış ise de alternatif model konusunda sıkıntılara sahiptir.

Ziya GÖKALP Hristiyanlık için şu tespiti uygun görüyor: ''Hristiyanlık sürgün, göçmen dindir. Zira İsa (as) ve Havariler genelde sürgünde yaşamışlardır. Dinlerini ancak böyle yayıp böyle yaşayabilmişlerdir. Daha sonraki müntesipleri de aynı şekilde sürgün hayatı yaşamışlardır. Ta ki Bizans imparatorunun Hıristiyanlığı kabulü ile Hristiyanlık resmi din olur ve müntesipleri rahatlamaya başlayıncaya kadar.

Böyle göçmen bir din(dar kitlesinin) çağa göre yeni çareler üretmesi beklenemezdi. Dolayısıyla çağa ayak uydurması imkansızdır. İslam dinine gelince; hem doğduğu Mekke ve hem de geliştiği Medine site şehirler olması hasebiyle yeni ihtiyaçlara, yeniliklere ve müesseselere ayak uydurabilen bir dindir." Ama yine de Kur'an "efradını cami, ağyarını mani" bir devlet modeli sunmamıştır. Ancak adalet, şura, hakkaniyet, denge, eşitlik vb gibi erdemli bir yönetim için olmazsa olmaz koşulları her zaman ve zemin için geçerlidir.

Müslümanlara düşen, bundan sonra Allah'ın hoşnut olacağı bir yönetim modeli oluşturmaktır. Ve bu modelin de nihai olmayıp döneminin en ileri adımı olduğunu, sonraki nesillerin daha ileri(ci) adımlar atmaları gerektiğini unutmamalıdır gelecek Müslüman nesiller.