Dolar (USD)
35.43
Euro (EUR)
36.50
Gram Altın
3053.03
BIST 100
10033.92
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Kasım 2019

Yahya Kemal’in Sesi

1 Kasım 1958’de fâni cismini bâkî âleme uğurladığımız Türkçenin ve Osmanlı medeniyetinin gür sadâsı Yahya Kemal’i rahmetle yâd ediyorum. Yahya Kemal, ihtişâmı ve iddiası süren bir devletin vakûr sesiydi. Bu ihtişâmı doğduğu coğrafyada iken değil de Fransa’da bulunduğu yıllarda fark eden Yahya Kemal, ömrü boyunca Osmanlı şiirinin rüzgârını üzerinde taşımıştır. Şiirimizin klasikleşen ve devleşen sesi olmakla birlikte, klasik şiirimizin de son dönemde en etkili temsilcisi olmuştur.

Yahya Kemal için Beşir Ayvazoğlu, “eve dönen adam” demişti. Yerinde ve anlamlı bir sıfat idi. Evet, gerçekten de o dönemlerde gençlerimiz eğitim için Avrupa’ya gidiyor ama çoğu dönmüyordu. Dönenler de reddimiras yapar gibi Osmanlı’ya cephe alıyordu. Kendi tarihinin şanlı zaferlerini unutan ve beyhûde ömür tüketip, taklitten öte geçemeyen Tanzimat gençliğinin arayışı hâlâ sürüyor. Yahya Kemal de arayış içindeydi ama o, neyi aradığını ve nerede araması gerektiğini erken fark etti. Aradığı hakikat, kaybettiğimiz Osmanlı tarihinin ve coğrafyasının içinde yükselen medeniyetimizden başkası değildi. Açık Deniz’de Yahya Kemal’in millî ruhunun şahlandığını ve önüne set çekilmek istenen duygularının sınır tanımadığını görürüz.

“Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum/Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum”

Çocukluğu Üsküp’te geçen Yahya Kemal’in zayıflayan Osmanlı’nın durumundan dolayı Avrupa’nın ilerleyişi karşısında hasret duyduğu, sığındığı güç tarihimizin ihtişâmıdır. Millî duygularının kabardığını gördüğümüz Yahya Kemal, dâimâ özünü aramış ve âdetâ her şiiriyle irfan havzalarımızda kuyular açmıştır.

“Kalbimde vardı Byron’u bedbaht eden melâl/Aldım Rakofça kırlarının hür havasını/ Duydum akıncı cedlerimin ihtirasını”

Y.Kemal’in kendisi gibi şair olan İngiliz Byron’u bedbaht eden melâlini anlayabilirsek kendi dilimizi çözmüş olacağız. Unuttuğumuz medeniyet dilimizi de ancak Yahya Kemal’i iyi okuyarak çözebiliriz. Çınarın solmayan ve düşmeyen yaprağı Yahya Kemal idi. Niçin Byron’dan bahsetmiştir? Bu şiiri çoğumuz, çoklar kez okuduk ama Byron da kimmiş, niçin burada ismi geçiyor, diye düşünmedik. Şiirin zihniyetini idrak etmemiz gerekiyor. Şiirde atıfta bulunulan her şey önemlidir, şairin bir ızdırabı var. Lord Byron, bağımsız Yunanistan için savaşmış, varını yoğunu harcamış ve Türkler üzerine kurduğu şedit fantezileriyle bilinen tek ayağı sakat bir İngiliz şairdir. Byron da eskiye özlem fazladır, antik döneme olan hayranlığı bilinir. İşte Yahya Kemal, böyle bir Türk düşmanını bedbaht ediyor ve akıncı cedlerinin sesini duyuyor. Yahya Kemal’in şiirinde yükselen ses, Türk’ün zafer meydanlarından göğe ve oradan da sonsuzluğa yükselen kılıç sesidir biraz da. Bu yüzden o ses silinmez, yok olmaz ve derûnî bir yerde hâlâ yankılanır.

Yahya Kemal, kendi ecdâdını bilen ve bununla gururlanan bir şairdi. Niçin bu şiire “Açık Deniz” ismini vermiştir? Denizin uçsuz bucaksız sonsuzluk duygusu vardır. Tasavvurunu sınırsız bir hayal içinde kurgulayan Y. Kemal, cedlerinin büyüklüğünün farkındadır.

“Akıncılar” şiirinde de aynı güçlü sesi gördüğümüz Y. Kemal, fetihlerde önemli görevler ifâ eden akıncıları anlattığı şiirinde tüm zamanların özetini sunmuştur bize. Y. Kemal’deki tarih şuuru mâziyi hâlihazıra çağırmak ve geleceğe taşımaktır. Mâzi asla durağan değildir, Y. Kemal, “Mohaç Türküsü” ve “O Rüzgâr” isimli şiirlerinde de aynı temaları işlemiştir. Bütün bu şiirleri tek bir döneme bağlayamayız.

Yahya Kemal’de tarihsel bütünlük vardır, mazi ve müstakbel ve hatta âtî bir zeminde ve zamandadır. Onun sesi bu yüzden belli bir zamana münhasır değildir ve bu sebeple klasiktir. Günümüzde de Yahya Kemal’in sadâsı yankılanmaktadır. Çünkü o “kökü mâzide olan âtî” idi.