Yahûdilik-Masonluk münâsebeti (92)
Gün ışığına çıkan büyük târihî hakîkat: Mustafa Kemâl, Vahîdeddîn Han’ı linç ettirme emri vermişti
Târihçi Yazar Murat Bardakçı, Habertürk gazetesinin İnternet Sitesinde 17 Kasım 2022’de
neşredilen makâlesinde büyük bir târihî hakîkati gün ışığına çıkarıyor: Mustafa
Kemâl, Fevzi Çakmak’tan, Vahîdeddîn Han’ın Vatanını terk etme hazırlıklarında
bulunduğunu öğrenince, İstanbul’da Ankara Hükûmetinin temsîlcisi olan Refet
Bele’ye bir talimat göndererek, Vahîdeddîn Han’ın halka linç ettirilmek
sûretiyle bunun önlenmesini emrediyor…
Bardakçı, bu vesîkayı, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde keşfetmiştir. Vesîkanın kayıd numarası,
(01013068-13)’tür. Tek sayfalık vesîkanın üst tarafında, Umûmî Erkânıharbiye
Reîsi Fevzi Çakmak’ın ihbârı, alt tarafında ise, “Büyük Şef”in tâlimâtı
bulunuyor. Tâlimâtın kırmızı kalemle çizilerek tashîh edildiği dikkati çekiyor.
Büyük bir gaflet eseri olarak Müslümanların kendisine yakınlık duyduğu,
hakîkatte ise “Totaliter Şef”in bir âletinden başka bir şey olmıyan Fevzi
Çakmak’ın “2 Kasım 1922 târih ve 5466 sayılı zâta mahsûs” ihbârı şöyledir:
“Son zamânlarda İstanbul’dan aldığımız raporlarda Vahîdedîn’in memâlik-i
ecnebiyeye firârından bahsolunuyor. Ezcümle, Saray mahâfiliyle temâsta bulunan
bir mûtemed tarafından bu firâr hazırlıklarında bulunulduğu ihbâr edilmekle
arz-ı keyfiyet olunur.”
“Büyük Şef”, iki gün sonra, aynı evrâkın üzerine, Refet Bele’ye
gönderilecek şifreli telgraf metnini not ediyor:
“İstanbul’da, Sarayda memâlik-i ecnebiyeye firâr için hazırlıklarda
bulunulduğu istihbâr edilmiştir. Tahakkuku hâlinde ahâlî vâsıtasile muhâlefet
edilmesi, mecbûriyet görüldüğü takdîrde aynı vâsıta ile linç tatbîki, daha
şedîd icrââtta bulunulması, bu sûretle firâra hiçbir vechile meydana
verilmemesi lâzımdır.”
Arkasından, bâzı ifâdeler tashîh ediliyor ve metin son şeklini alıyor:
“Dersaâdet’te Refet Paşa Hazretlerine,
“Vahîdeddîn’in memâlik-i ecnebiyeye firâr için
hazırlıklarda bulunduğu istihbâr edilmiştir. Tahakkuku hâlinde ahâlî vâsıtasile
linç tatbîki lâzımdır. Bunun têmîni mercûdur.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Reîsi, Başkumandan
Mustafa Kemâl.”
Bu kadar mühim bir târihî vesîkayı neşrettiği için Murat
Bardakçı’yı tebrîk ediyoruz.
Murat Bardakçı’nın îzâhatı: “Fevzi Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya
Vahideddin’in bir yabancı memlekete firar edebileceği yolundaki yazısı ve
yazının alt tarafında Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Bunun gerçekleşmesi hâlinde halk
vasıtası ile linç’ talimatı. Metnin üzerinde kırmızı kalemle yapılmış olan
değişiklikler, Mustafa Kemal Paşa’nın elyazısıdır (Cumhurbaşkanlığı Arşivi,
01013068-13).”
***
“Bizzât Halîfe,
vatanperverleri zehirli hıyânet oklarıyle vurmak ve Millî Mîsâk’ı baykuş
gagasıyle didiklemek için elinden gelen bütün vâsıtaları kullandı; Konstantin
kadar dahi şeref tezâhürü gösteremedi; düşman zırhlısıyle kaçtı; Sevr
Muâhedesinin esâret halkalarından başka hâtıra götürmedi”
“Türk
Milletinin bütün büyük hasletlerini nefsinde tecelli ettiren” Mustafa Kemâl (Tarih IV 1934: 101), Liselerde mecbûrî
ders kitabı olarak okutturduğu Tarih IV’ünde,
o “hâin oğlu hâin”, o “menfûr”, o “mütereddî”
Osmanlı Hânedânı’nın vatanlarından kovuluş esbâbımûcibesini, gûyâ “her
türlü ahlâk, fazilet ve insanlık gayretlerinden ve kayıtlarından mahrûm
Osmanoğullarının Türk Milletine ihânetiyle” îzâh ediyor:
“Osmanlı
Saltanatının, Türk Milletinin en son ve en mukaddes varını, yani haysiyet ve
istiklâlini muhakkak bir tehlikeye düşüren son muharebesinden sora Halifeliğin
tuttuğu yol, bir vehimden ibaret olduğu anlaşılan bu makam ile onu temsil
edenlerin her türlü ahlâk, fazilet ve insanlık gayretlerinden ve kayıtlarından
nekadar uzaklaşmış olduklarını daha acı bir çıplaklıkla gösterdi.
“Bizzat
Halife, bütün Saltanat ve Hilâfet kuvvetlerini ve kullarını toplıyarak Türk
haysiyet ve istiklâlini kurtarmak için hayatlarını Anadolu topraklarına nezîr
kılanlara saldırtmakta düşmanları geri bıraktı.
“Vatan
üstüne birdenbire devrilen felâket küresini yaralı göğüsleri ve paralanmış
ellerile millî hudutlar ötesine itip uzaklaştırmağa çalışan vatanperverleri
zehirli hıyanet oklarile vurmak ve millî misakı baykuş gagasile didiklemek için
elinden gelen bütün çareleri ve elinde olan bütün vasıtaları kullandı.
“Bizansın,
taht ve hıristiyanlık namusu için şimdiki Vefa sokaklarında can veren son
imparatoru Konstantin kadar dahi iptidaî şeref tezahürü gösteremiyerek
batırmağa gücünün yetmediği vatandan düşman zırhlısile kaçtı ve memleketten
giderken ‘Hilâfet Ordusu’ namını verdiği hainler çetesinin denaet
maceralarından, vatanperverlerin katlini vacip kılan fetvalardan, Sevr
Muahedesinin esaret halkalarından başka hatıra götürmedi.
“Millî
saraylardan aşırılarak Malaya zırhlısı kamaralarına kaçırılan hazineler [???] vatan
hatırası sayılamaz. […]
Halîfe “Abdülmecid
Efendi’nin akılsızlığı, ahmak hırsı, ihâneti”
“Abdülmecit
Efendinin saltanat hukukundan tamamen mücerret olarak Halife seçilmiş olması,
Halifeliğin büsbütün kaldırılması yolu üzerinde bir merhaleden ibaretti. Bunun
için beklenen fırsatları Abdülmecit Efendi akılsızlığı ve ahmak hırsı ile
tahmin edildiğinden daha az zamanda biribiri ardınca verdi. Bu kadar büyük ve
ağır hadiselerden sora milletin kendisine verdiği mevki ve makamla iktifa
etmiyerek millî hakimiyet aleyhinde entrikaya sapmakla, Abdülmecit, Osmanlı
sülâlesinden Türk Milletine artık hiçbir hayır gelmesi mümkün olamıyacağının en
son kat’î delilini vermiş oluyordu.
“Filhakika,
bu adamın daha ilk günden tuttuğu yol, ihanette Vahdettinden pek te gerikalmıyacak
bir tıynette olduğunu gösteriyordu. […]
Selânik Cemâati,
Osmanlı Hânedânını öz vatanından kovuyor
“Artık
Gazinin vicdanında sakladığı ‘MİLLÎ SIR’lardan birinin daha ifşası zamanı
gelmişti. Bu lüzum o sırada İzmire gitmiş olan İstanbul gazetecilerine:
‘Milletin
teyakkuzuna, milletin terakki ve tekâmül istidadına güvenerek, milletin
azminden asla şüphe etmiyerek cümhuriyetin bütün icabatını yapacağız. Bunların
kâffesini tetkik ile, azim ve iman ile, millet aşkının sarsılmaz kuvvetile
birer birer hal ve intaç edeceğiz’ cümlelerile ima edildi.
“Harp
oyunları dolayısile orada bulunan Fevzi, İsmet, ve Kâzım Paşalarla görüşüldü:
Gazinin 1 Mart 1924 nutkunda resmen söylendi; 2 Martta Halk Fırkası grupu, 3
Martta da Meclis bu lüzumun kanun halinde tatbikına karar verdi. [3 Mart 1924
târih ve 431 Sayılı “Hilâfetin İlgâsına ve Hânedân-ı Osmânî’nin Türkiye
Cümhûriyeti Memâliki Hâricine Çıkarılmasına Dâir Kânûn”…] 4 Martta Abdülmecit
kendisine ümit bağlıyan saltanat taraftarlarını meyusiyette […] bırakarak bütün
hanedanı ile birlikte Türk topraklarından ebediyen dönmemek üzere uzaklaştı.
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Cumhuriyet_Halk_F%C4%B1rkas%C4%B1_2._Ola%C4%9Fan_Kongresi;
5.10.2024)
“Mutlak Şef”, CHP 2. Kongresi’nde beş gün sürecek Büyük Nutk’unu îrâd ederken (15 Ekim
1927)… Nutk’u da yine “bu beşeriyet
hârikası”nın (Tarih IV 1934: 101) bir
destânı… Mustafa İsmet’in arkasındaki levhada, “Hâkimiyet Milletindir” yazıyor…
Laik, Avrupacı, Şahısperest Totaliter Rejim bir asırdır Milletimizle böyle alay
ediyor; lâkin öylesine afyonlanmışız ki alay edildiğimizi de anlamıyoruz!
***