Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yahûdîlik-Masonluk münâsebeti (7)

Umur Kardeşler hakkında mâlûmât

Bu tesbîti yapan Ziya Umur da, kardeşi Suha Umur da, Türkiye’nin önde gelen Mason sîmâlarındandır. Haklarında, Üstâd-ı Âzam Prof. Dr. Remzi Sanver öncülüğünde hazırlanan Masonluk Tarihinde 1970’li Yıllarımız; Yeni Bir Kimliğin İnşa Süreci ünvânlı kitabda şu mâlûmât müdericdir:

“Ziya Umur: 24 Nisan 1971’de Büyük Hatip ve iki yıl sonra 21 Nisan 1973 tarihinde Büyük Sekreter seçildi ve bu görevde 1978 yılı sonuna kadar kaldı. 24 Aralık 1978 tarihinde yapılan seçimde Yüksek Şûra İdare Heyeti’nde görev alması nedeniyle kendisinden Büyük Görevliler Kurulu üyeliğinden istifa etmesi istendi ve 6 Ocak 1979 tarihinde istifa etti. İtalyan Obediyansı’na bağlı Matteotti Locası’nda 1945 yılında tekris edilen ve aynı locada Kalfa ve Üstat derecesine terfi eden Ziya Umur, 25 Nisan 1950 tarihinde Hürriyet Locası’nda 106 matrikül numarası ile kaydoldu ve daha sonra Müsavat Locası’na tebenni etti. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde Roma Hukuku dalında öğretim üyesi olan Ziya Umur 21 Kasım 1990 tarihinde vefat etmiştir.

“Suha Umur: 23 Nisan 1977 tarihinde Büyük Sekreter Yardımcısı olarak seçildi. 6 Ocak 1979 tarihinde ağabeyi Ziya Umur’un istifası üzerine büyük sekreterliğe vekâlet etmeye başladı. 21 Nisan 1979 tarihinde ise Büyük Sekreter seçildi. 1970’li yıllarda kısa süre görev yapmış olmasına mukabil ağabeyi gibi bu yıllara damgasını vurduğu söylenebilir. İnşaat müteahhidi olan Suha Umur, 6 Mayıs 1966 tarihinde Müsavat Locası’nda tekris edilmiş, 19 Mayıs 1967’de Kalfa ve 17 Mayıs 1968’de Üstat derecesine terfi etmiştir. 1999- 2004 yılları arasında Türkiye Yüksek Şûrası’nda Hâkim Büyük Âmir olarak görev yapmıştır.” (Yavuz Selim Ağaoğlu, M. Remzi Sanver ve Okan Yunusoğlu, Masonluk Tarihinde 1970’li Yıllarımız; Yeni Bir Kimliğin İnşa Süreci, İzmir: İzmir Vadisi Araştırma Locası Yl., No 43, Ağustos 2021, s. 218)

1_3e37597f7c3a42dd043395489ffc7278.jpg

Türkiye Masonluğunun en önde gelen şahsıyetlerinden, Hâriciyeci ve Gazeteci Coşkun Kırca’nın babası, Üstâd-ı Âzam Nafiz Zeki Ekemen’in eniştesi, Filibe Sabataî Cemâatine mensûb Mehmet Ali Haşmet Kırca’nın, 1933’te, Vefâ Mahfili’ndeki nutkunun baş kısmı… (Coşkun Kırca ve âilesi hakkında tafsîlât için Yeni Söz, 9.11.2019/410’a mürâcaat)

***

Mustafa Kemâl’in Loca arkadaşından

• Mustafa Kemâl’in Macedonia Risorta Locası’ndan Loca arkadaşı, Büyük Şark mecmûasının ilk sayısının Mes’ûl Müdürü, muhtemelen Sabataî Cemâatine mensûb, Münâfık şahsıyetiyle tebârüz etmiş Kâzım Nami Duru’dan (İstanbul, 1875 – a.y., 14.10.1967, Karacaahmed Mez.):

“Hükûmetimizin prensiplerinden biri de Laiklikdir. Bu umde, Masonlukta en kuvvetli bir yer tutar. Fransa’da din ile devlet işlerini ayıran siyaset, Masonluktan feyz almıştı. Türk Masonluğu da, Hükûmetin Laikliğine tabiatiyle riayetkârdır.” (Kâzım Nami, “Siyasiyat Hakkında Bir Mülâhaza”, -Türkiye Büyük Meşrikı’nin nâşiriefkârı- Büyük Şark, İstanbul, Mayıs-Temmuz 1933, yıl 3, sayı 11, s. 9)

Fransa Meşrik-ı Âzamı Üstâd-ı Âzamı’ndan

• Fransa Meşrik-ı Âzamı’nın 1962-1964 ve 1969-1971 devrelerinin Üstâd-ı Âzamı Jacques Mitterand’dan (Bourges, 10.6.1908 – Paris, 5.5.1991):

“Farmason ve Cumhûriyetcinin ilk fazîleti, Laiklikdir. […]

“Asrî cem’iyetin insana yönelttiği tehdîdlerin en eski ve belki de en korkulusu, dînî esâret olmuştur. Kadîm devirden beri, İlâh korkusunun insanı felc ettiğine kimsenin îtirâzı yok! Lâkin daha 18. asırdan îtibâren, o zaman dîğer mânevî esâretlerin hepsini de tevlîd eden başlıca mânevî esâretin dînî esâret olduğunu anlamış olmanın şerefi Masonlara âiddir. Dînin sultası, Kilisenin kudretine bağlıydı. Ve Kilise, bilgiyi manastırlarına hapsederek ilmi cem’iyet hayâtından kovuyordu.

“Derebeyi göründüğü zaman korkudan ödü kopan köylüyü çalılığın arkasına saklanmıya iten, cehâletti. Kilisenin prenslerine münâkaşa edilmiyen bir sulta veren, insanların cehâletiydi. Fakîr, zavallı kimselerin, kendi hâllerine korkunc şekilde boyun eğişlerinin sebebi de yine cehâletti. Cehâlete karşı mekteb lâzımdı. Ama mekteb de Kilisenin elindeydi. […]

“(Binâenaleyh) Mason Locaları, mektebin mecbûrî, laik ve meccânî olması için mücâdele ettiler… […]

“(Zâten) Fransa’da, asrî Milletin yaptığı hiçbir büyük iş yoktur ki bir Masonun ismiyle damgalanmış olmasın!” (Jacques Mitterrand, La Politique des francs-maçons –Farmasonların Siyâseti-, Présentation de Guy Nania, Paris: Éditions Roblot, 1973, pp. 19, 194-195, 205)

2_4a216779ff34dcbfd34c3549711e7cc9.jpg

(Fotoğraf: Emmanuel Naquet, “Jacques Mitterrand”, 30.10.2010; https://maitron.fr/spip.php?article122517; 10.6.2024)

Fransa Meşrik-ı Âzamı’nın –işbu çalışmamızda eserlerine atıfta bulunduğumuz- iki Üstâd-ı Âzamı: Ön planda Jacques Mitterrand, onun yanında (gözlüklü) Fred Zeller… Zeller, Troçki’nin kâtibliğini yapmıştı. Mitterrand da, sıkı bir Marksistti. Marksizmin Fransa Masonluğunda büyük têsîri vardır ve Türkiye’de de aynı hâl cârîdir… (Hahamzâde) Marx’ın İlümine Mason ve (anne tarafından Yahûdi) Lenin’in de bir Pâris Locasında tekrîs edilmiş olması, herhâlde, onlarla alâkalı târihî vak’aların îzâhında nazar-ı dikkate alınması lâzım gelen verilerdir…

***

Laiklik, Ateizmin nikablı hâlidir; insanoğlunun, Allâh’tan müstağnî olma iddiâsının bir tezâhürüdür

Evvelki neşriyâtımızda ve mükerreren verdiğimiz mevsûk îzâhatla, Laikliğin veyâ Laik Düşüncenin esâsının, uhrevî hayâtı ve Hâlik'ı yok farzederek (Müslümanlık gibi İlâhî Kaynaklı olmak iddiâsındaki dînleri de peşînen bâtıl, İnsanlığa muzır ve bu sebeble kendilerinden istifâde edilmesi bahis mevzûu olamıyacak inanc manzûmeleri kabûl ederek) teşrî faâliyetinde bulunmak, memleket mes'elelerinde ve iktidâr yarışında münhasıran bu esâsı şiâr edinmiş siyâsî ve sâir teşekküllere söz hakkı tanımak olduğunu tesbît etmiş bulunuyoruz. Farmasonluğun ve Beynelmilel Siyonizmin bütün dünyâda böyle bir Laiklik telâkkîsinin bayrakdârlığını yaptığını, kendi neşriyâtlarından biliyoruz. (Muhtelif münteşir çalışmalarımızda da bu tesbîtimizin vesîkaları münderic bulunmakla berâber, bunların kısm-ı âzamına, derli toplu bir şekilde, şu kitabımızdan ulaşılabilir: Yesevîzâde, Laisizm; İlme Göre Dîn-Dünyâ Münâsebeti, İstanbul: Hakîkati Arayış Neşriyâtı, Zaman Dağıtım, 1986, 24 cm, 219 s. Kitabın Millî Kütübhâne'de iki nüshası mevcûddur.)

Muhakkak ki Laiklik telâkkîsinin dînlere hiç hayât hakkı tanımıyan (Komünizm gibi) en şedîd yorumları veyâ onları vicdânlara ve mâbedlere hapsetmekle ve zâil olmalarını zamâna bırakmakla iktifâ eden biraz daha mülâyim, biraz daha müsâmahakâr çeşidleri vardır. Mâmâfih, dînlere karşı müsâmaha derecesi ne olursa olsun, bizzât Laik Düşüncenin esâsı, dünyevîlikdir, insanoğlunun, İlâhî Teblîği hiç kâle almadan ferdî veyâ ictimâî hayâtını tanzîm etmiye muktedir, daha doğrusu, bunun daha mûteber bir yol olduğuna duyulan inancdır.

Yukarıda, Mason müelliflerden yaptığımız iktibâslardan da anlaşılacağı vechiyle, kendine yetme, Allâh’tan müstağnî olma, İlâhî İrşâda hiç muhtâc olmadan kendi hayâtını veyâ bütün bir milletin hayâtını tanzîm etme iddiâsının başını çekenler arasında, Masonlar ön sıradadır. Onların bu iddiâsının temelinde, Allâh’ı inkâr yâhud Allâh’ı yok farzetme düşüncesinin olduğu da âşikârdır. Nitekim, zikredilebilecek pek çok misâl arasında Cemil Sena Ongun’un şu îzâhatında da bu düşünce müşâhede ediliyor:

“Tanrı’yı, bireysel girişim, eylem ve niyetlerimizle ilgisi bulunmayan evrensel bir yasa saymak da zorunludur. Zira bize göre, her çeşit saçma inançlarla bağnazlıklardan kurtulmak ve (insanın) iradesiyle özgürlüğünü yüceltmek ve korumak için bu inancın pratik faydaları vardır. Laiklik ve özgür düşünce böyle bir inançla gerçeklenebileceği gibi, insanların birbirlerini mistik inançların türüne göre değerlendirme sapıklığından kurtarılmaları da bu inançla olanaklıdır.” (Cemil Sena Ongun, Tanrı Anlayışı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1978, ss. 608-609)