Yahûdîlik-Masonluk münâsebeti (7)
Umur Kardeşler hakkında mâlûmât
Bu tesbîti
yapan Ziya Umur da, kardeşi Suha Umur da, Türkiye’nin önde gelen Mason
sîmâlarındandır. Haklarında, Üstâd-ı Âzam Prof. Dr. Remzi Sanver öncülüğünde
hazırlanan Masonluk Tarihinde 1970’li
Yıllarımız; Yeni Bir Kimliğin İnşa Süreci ünvânlı kitabda şu mâlûmât
müdericdir:
“Ziya
Umur: 24 Nisan 1971’de Büyük Hatip ve iki yıl sonra 21 Nisan 1973 tarihinde
Büyük Sekreter seçildi ve bu görevde 1978 yılı sonuna kadar kaldı. 24 Aralık
1978 tarihinde yapılan seçimde Yüksek Şûra İdare Heyeti’nde görev alması
nedeniyle kendisinden Büyük Görevliler Kurulu üyeliğinden istifa etmesi istendi
ve 6 Ocak 1979 tarihinde istifa etti. İtalyan Obediyansı’na bağlı Matteotti
Locası’nda 1945 yılında tekris edilen ve aynı locada Kalfa ve Üstat derecesine
terfi eden Ziya Umur, 25 Nisan 1950 tarihinde Hürriyet Locası’nda 106 matrikül
numarası ile kaydoldu ve daha sonra Müsavat Locası’na tebenni etti. İstanbul
Hukuk Fakültesi’nde Roma Hukuku dalında öğretim üyesi olan Ziya Umur 21 Kasım
1990 tarihinde vefat etmiştir.
“Suha
Umur: 23 Nisan 1977 tarihinde Büyük Sekreter Yardımcısı olarak seçildi. 6 Ocak
1979 tarihinde ağabeyi Ziya Umur’un istifası üzerine büyük sekreterliğe vekâlet
etmeye başladı. 21 Nisan 1979 tarihinde ise Büyük Sekreter seçildi. 1970’li
yıllarda kısa süre görev yapmış olmasına mukabil ağabeyi gibi bu yıllara
damgasını vurduğu söylenebilir. İnşaat müteahhidi olan Suha Umur, 6 Mayıs 1966
tarihinde Müsavat Locası’nda tekris edilmiş, 19 Mayıs 1967’de Kalfa ve 17 Mayıs
1968’de Üstat derecesine terfi etmiştir. 1999- 2004 yılları arasında Türkiye Yüksek
Şûrası’nda Hâkim Büyük Âmir olarak görev yapmıştır.” (Yavuz Selim Ağaoğlu, M.
Remzi Sanver ve Okan Yunusoğlu, Masonluk Tarihinde 1970’li Yıllarımız;
Yeni Bir Kimliğin İnşa Süreci, İzmir: İzmir Vadisi Araştırma Locası Yl., No 43, Ağustos
2021, s. 218)
Türkiye Masonluğunun en önde gelen şahsıyetlerinden,
Hâriciyeci ve Gazeteci Coşkun Kırca’nın babası, Üstâd-ı Âzam Nafiz Zeki
Ekemen’in eniştesi, Filibe Sabataî Cemâatine mensûb Mehmet Ali Haşmet
Kırca’nın, 1933’te, Vefâ Mahfili’ndeki nutkunun baş kısmı… (Coşkun Kırca ve
âilesi hakkında tafsîlât için Yeni Söz,
9.11.2019/410’a mürâcaat)
***
Mustafa Kemâl’in Loca arkadaşından
• Mustafa
Kemâl’in Macedonia Risorta Locası’ndan Loca arkadaşı, Büyük Şark mecmûasının ilk sayısının Mes’ûl Müdürü, muhtemelen
Sabataî Cemâatine mensûb, Münâfık şahsıyetiyle tebârüz etmiş Kâzım Nami
Duru’dan (İstanbul, 1875 – a.y., 14.10.1967, Karacaahmed Mez.):
“Hükûmetimizin
prensiplerinden biri de Laiklikdir. Bu umde, Masonlukta en kuvvetli bir yer
tutar. Fransa’da din ile devlet işlerini ayıran siyaset, Masonluktan feyz
almıştı. Türk Masonluğu da, Hükûmetin Laikliğine tabiatiyle riayetkârdır.”
(Kâzım Nami, “Siyasiyat Hakkında Bir Mülâhaza”, -Türkiye Büyük Meşrikı’nin
nâşiriefkârı- Büyük Şark, İstanbul,
Mayıs-Temmuz 1933, yıl 3, sayı 11, s. 9)
Fransa Meşrik-ı
Âzamı Üstâd-ı Âzamı’ndan
• Fransa Meşrik-ı Âzamı’nın 1962-1964
ve 1969-1971 devrelerinin Üstâd-ı Âzamı Jacques Mitterand’dan (Bourges,
10.6.1908 – Paris, 5.5.1991):
“Farmason
ve Cumhûriyetcinin ilk fazîleti, Laiklikdir. […]
“Asrî
cem’iyetin insana yönelttiği tehdîdlerin en eski ve belki de en korkulusu, dînî
esâret olmuştur. Kadîm devirden beri, İlâh korkusunun insanı felc ettiğine
kimsenin îtirâzı yok! Lâkin daha 18. asırdan îtibâren, o zaman dîğer mânevî
esâretlerin hepsini de tevlîd eden başlıca mânevî esâretin dînî esâret olduğunu
anlamış olmanın şerefi Masonlara âiddir. Dînin sultası, Kilisenin kudretine
bağlıydı. Ve Kilise, bilgiyi manastırlarına hapsederek ilmi cem’iyet hayâtından
kovuyordu.
“Derebeyi
göründüğü zaman korkudan ödü kopan köylüyü çalılığın arkasına saklanmıya iten,
cehâletti. Kilisenin prenslerine münâkaşa edilmiyen bir sulta veren, insanların
cehâletiydi. Fakîr, zavallı kimselerin, kendi hâllerine korkunc şekilde boyun
eğişlerinin sebebi de yine cehâletti. Cehâlete karşı mekteb lâzımdı. Ama mekteb
de Kilisenin elindeydi. […]
“(Binâenaleyh)
Mason Locaları, mektebin mecbûrî, laik ve meccânî olması için mücâdele ettiler…
[…]
“(Zâten)
Fransa’da, asrî Milletin yaptığı hiçbir büyük iş yoktur ki bir Masonun ismiyle
damgalanmış olmasın!” (Jacques
Mitterrand, La Politique des
francs-maçons –Farmasonların Siyâseti-, Présentation de Guy Nania, Paris:
Éditions Roblot, 1973, pp. 19, 194-195, 205)
(Fotoğraf: Emmanuel
Naquet, “Jacques Mitterrand”, 30.10.2010;
https://maitron.fr/spip.php?article122517; 10.6.2024)
Fransa Meşrik-ı Âzamı’nın –işbu çalışmamızda eserlerine
atıfta bulunduğumuz- iki Üstâd-ı Âzamı: Ön planda Jacques Mitterrand, onun
yanında (gözlüklü) Fred Zeller… Zeller, Troçki’nin kâtibliğini yapmıştı.
Mitterrand da, sıkı bir Marksistti. Marksizmin Fransa Masonluğunda büyük têsîri
vardır ve Türkiye’de de aynı hâl cârîdir… (Hahamzâde) Marx’ın İlümine Mason ve
(anne tarafından Yahûdi) Lenin’in de bir Pâris Locasında tekrîs edilmiş olması,
herhâlde, onlarla alâkalı târihî vak’aların îzâhında nazar-ı dikkate alınması
lâzım gelen verilerdir…
***
Laiklik,
Ateizmin nikablı hâlidir; insanoğlunun, Allâh’tan müstağnî olma iddiâsının bir
tezâhürüdür
Evvelki
neşriyâtımızda ve mükerreren verdiğimiz mevsûk îzâhatla, Laikliğin veyâ Laik
Düşüncenin esâsının, uhrevî hayâtı ve Hâlik'ı yok farzederek (Müslümanlık gibi
İlâhî Kaynaklı olmak iddiâsındaki dînleri de peşînen bâtıl, İnsanlığa muzır ve
bu sebeble kendilerinden istifâde edilmesi bahis mevzûu olamıyacak inanc
manzûmeleri kabûl ederek) teşrî faâliyetinde bulunmak, memleket mes'elelerinde
ve iktidâr yarışında münhasıran bu esâsı şiâr edinmiş siyâsî ve sâir
teşekküllere söz hakkı tanımak olduğunu tesbît etmiş bulunuyoruz. Farmasonluğun
ve Beynelmilel Siyonizmin bütün dünyâda böyle bir Laiklik telâkkîsinin bayrakdârlığını
yaptığını, kendi neşriyâtlarından biliyoruz. (Muhtelif münteşir
çalışmalarımızda da bu tesbîtimizin vesîkaları münderic bulunmakla berâber,
bunların kısm-ı âzamına, derli toplu bir şekilde, şu kitabımızdan ulaşılabilir:
Yesevîzâde, Laisizm; İlme Göre Dîn-Dünyâ Münâsebeti, İstanbul: Hakîkati
Arayış Neşriyâtı, Zaman Dağıtım, 1986, 24 cm, 219 s. Kitabın Millî Kütübhâne'de
iki nüshası mevcûddur.)
Muhakkak ki Laiklik
telâkkîsinin dînlere hiç hayât hakkı tanımıyan (Komünizm gibi) en şedîd
yorumları veyâ onları vicdânlara ve mâbedlere hapsetmekle ve zâil olmalarını
zamâna bırakmakla iktifâ eden biraz daha mülâyim, biraz daha müsâmahakâr
çeşidleri vardır. Mâmâfih, dînlere karşı müsâmaha derecesi ne olursa olsun,
bizzât Laik Düşüncenin esâsı, dünyevîlikdir, insanoğlunun, İlâhî Teblîği hiç kâle
almadan ferdî veyâ ictimâî hayâtını tanzîm etmiye muktedir, daha doğrusu, bunun
daha mûteber bir yol olduğuna duyulan inancdır.
Yukarıda, Mason
müelliflerden yaptığımız iktibâslardan da anlaşılacağı vechiyle, kendine yetme,
Allâh’tan müstağnî olma, İlâhî İrşâda hiç muhtâc olmadan kendi hayâtını veyâ
bütün bir milletin hayâtını tanzîm etme iddiâsının başını çekenler arasında,
Masonlar ön sıradadır. Onların bu iddiâsının temelinde, Allâh’ı inkâr yâhud
Allâh’ı yok farzetme düşüncesinin olduğu da âşikârdır. Nitekim,
zikredilebilecek pek çok misâl arasında Cemil Sena Ongun’un şu îzâhatında da bu
düşünce müşâhede ediliyor:
“Tanrı’yı,
bireysel girişim, eylem ve niyetlerimizle ilgisi bulunmayan evrensel bir yasa
saymak da zorunludur. Zira bize göre, her çeşit saçma inançlarla
bağnazlıklardan kurtulmak ve (insanın) iradesiyle özgürlüğünü yüceltmek ve
korumak için bu inancın pratik faydaları vardır. Laiklik ve özgür düşünce böyle
bir inançla gerçeklenebileceği gibi, insanların birbirlerini mistik inançların
türüne göre değerlendirme sapıklığından kurtarılmaları da bu inançla
olanaklıdır.” (Cemil Sena Ongun, Tanrı
Anlayışı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1978, ss. 608-609)