Yahudilik-Masonluk münasebeti (88)
Zâhirî siyâsetlere aldananların beklentisinin aksine, Îtilâfcılar, Yunan Ordusuna değil, Mustafa Kemâl’in kumandasındaki Kuvâyımilliye’ye yardım ettiler
Garbî Anadolu’yu, İstanbul’u, Trakya’yı, bütün Adalar’ı ilhâk etme hayâlleriyle yanıp tutuşan Şoven Yunanlıların sözcüsü, mezkûr Konferans’ta Yunanistan’ın resmî temsîlcisi, 14.6.1917 – 4.11.1920 devresinin Başvekîli Elefterios Venizelos (Girit, 11.8.1864 – Pâris, 18.3.1936), bu ihtirâsıyle, bu tuzağa düşmiye gâyet müsâid bir siyâsetciydi. (Câlib-i dikkattir: “Ebedî Şef”, Yunanlılarla sulh yapıldıktan sonra Venizelos’u Anadolu Milletine büyük bir dost olarak takdîm etmiş, Girit’te ve Anadolu’da Yunan mezâlimine kurban gitmiş onca şehîdimiz ve tahrîb edilmiş onca beldemiz için tazmînât dahi ödemiyen Yunanistan’la sıkı dostluk münâsebetleri têsîs etmiştir. Venizelos da, Mustafa Kemâl Ayasofya Câmii’ne “Bizans Müzesi” hakâretini revâ görünce, pek memnûn olmuş ve onu Nobel Sulh Mükâfâtına namzed göstermişti… “Büyük Şef”iyle aynı siyâseti tâkîb eden “Millî Şef” dahi, hem İtalya’nın -2. Cihân Harbi sonrasında- terketmek mecbûriyetinde kaldığı “On İki Ada”yı Yunanistan’a peşkeş çekmiş, hem de –2. Cihân Harbi esnâsında- Anadolu açlıktan kırılırken, aynı şekilde kıtlık çeken Yunanistan’a büyük gıdâ yardımı yapmıştır… -Bu husûslardan, “Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi” ve “Ayasofya Câmii’ne ‘Bizans Müzesi’ Hakâretinin Sahîh Târihçesi” başlıklı araştırmalarımızda mevsûkan bahsetmiştik.-)
Venizelos, Pâris Sulh Konferansı’na takdîm ettiği ilk haritada, bütün Garbî Anadolu ile –sâhil boyunca- Şimâlî-Garbî Anadolu’yu taleb ediyordu. Müteâkiben, İtalya’ya vâdedilmiş toprakları dikkate alarak, taleblerini İzmir ve havâlîsiyle tahdîd etti…
Netîce olarak, 1919 Pâris Sulh Konferansı Âlî Hey’etinin karârına müsteniden, Venizelos, hayâtı boyunca peşinde koştuğu emeline nihâyet nâil olacağını umarak, Yunan Ordusunu İzmir’e çıkardı; Ordu, Anadolu içlerine ilerlemiye başladı. Bu vazıyette, beklenen, başta İngiltere olmak üzere Îtilâf Devletlerinin, en azından İngiltere’yle berâber Fransa ve Amerika’nın, bu fetih harekâtında Yunan Ordusunu kuvvetle desteklemeseydi. Hâlbuki zâhirî siyâsetlere aldananların beklentisinin aksine, Yunan Ordusu desteklenmediği gibi, muntazaman, doğrudan veyâ dolaylı olarak, Mustafa Kemâl’in kumandasındaki Millî Müacâdele Kuvvetlerine yardım edildi…
Yukarıda, Fransa ile İtalya’nın, Mustafa Kemâl ile doğrudan görüşerek, kısa zamânda onunla anlaşmaya vardıklarını, askerlerini Anadolu’dan (İtalyanlar Konya ve Antalya’dan, Fransızlar, bütün Cenûbî Anadolu’dan) çekdiklerini görmüştük. Üstelik, İtalyanlar ve Fransızlar doğrudan, İngilizler dolaylı olarak silâh yardımı dahi yapıyorlardı. (Lord Kinross 1969: I/318-319)
Kezâ, yukarıda da naklettiğimiz vechiyle: (20 Ekim 1921 Ankara Îtilâfnâmesi’ni imzâlıyarak Cenûbî Anadolu’yu terkeden Fransızlar) “içinde Creusot topları, cephane ve daha başka savaş malzemesi bulunan büyük bir silâh stokunu Milliyetçilere devrettiler; ileride daha fazlasını vereceklerini de gizlemiş değillerdi. Bu da Türkler’le Yunanlılar arasındaki silâh dengesini düzeltmekte büyük bir rol oynadı.” (Kinross 1966: I/437)
Fransızca Wikipedia Ansiklopedisi’ndeki câlib-i dikkat mâlûmât
Îtilâf Devletlerinin Mustafa Kemâl kumandasındaki Kuvâyımilliye’ye doğrudan veyâ dolaylı askerî ve siyâsî yardımı hakkında, Fransızca Wikipedia Ansiklopedisi’nin (pek çok kaynağa dayanarak kaleme alınmış, fakat ancak tenkîdî zihniyetle îtibâr edilmesi gereken) “Türk-Yunan Harbi (Guerre gréco-turque -1919/1922-)” başlıklı makâlesinde câlib-i dikkat mâlûmât ve tesbîtler bulunuyor. Meselâ:
“Harb esnâsında, Yunanistan’a hiçbir hâricî destek gelmedi. Şüphesiz, İngiltere, onun topraklarını genişletme siyâsetini destekliyor, fakat Cumhûriyetci ve Laiklik şampiyonu Mustafa Kemâl’in lehinde bir siyâset tâkîb eden Fransızların memnûniyetsizliğine sebeb olmamak için, çatışmalara müdâhele etmeyi reddediyordu. Dîğer taraftan, Türk kıt’aları, Sovyet Rusya’dan, yânî henüz doğan Cumhûriyetci ve Laik bir Devletten esâslı yardım görüyorlardı. (Pendant le conflit, la Grèce ne reçoit aucun soutien extérieur. Certes, la Grande-Bretagne appuie son désir d'expansion territoriale mais elle refuse d'intervenir dans les combats afin de ne pas mécontenter les Français, qui mènent une politique favorable à Mustafa Kemal, républicain et champion de la laïcité. Par ailleurs, les troupes turques reçoivent une assistance significative de la Russie soviétique.) (H. Kapur, Soviet Russia and Asia, 1917-1927) État également républicain et laïque qui vient de voir le jour. […]
“(1921’de) iki Latin Devleti [Fransa ve İtalya], bundan böyle İngiltere’nin bir müşterisi gibi görülen Yunan Hükûmetini engellemek için eski düşmanlarına silâh satmayı kabûl ettiler. İtalyanlar, artık, Türk ihtilâlcilerine yardım etmek ve onlara Yunan kuvvetleri hakkında istihbârât sağlamak için Antalya’daki üslerini kullanıyorlardu. 7 [doğrusu, 20] Ekim 1921’de Mustafa Kemâl ile Pâris arasında akdedilen Îtilâf, Kilikya’daki Fransız askerî mevcûdiyetini sona erdirdi. Akabinde, Fransa, Türk Ordularına, bilâbedel, 10.000 üniforma, 10.000 mavzer tüfek, 2.000 at, 10 Breguet uçağı ile Adana’daki telgraf merkezini ve Akdeniz sâhillerinde kontrol ettiği limanları teslîm etti. Fransa, son olarak, Adana’da, İhtilâlci Ordunun ihtiyâcını karşılamak için bir mühimmât fabrikası da inşâ etti. (…Les deux puissances latines acceptent de vendre des armes à leurs anciens ennemis afin de contrer le gouvernement grec, désormais considéré comme un client du Royaume-Uni. Les Italiens utilisent ainsi leur base d'Antalya pour aider les révolutionnaires turcs et leur fournir des renseignements concernant les forces hellènes. (“A Walk Through Antalya's History [archive]”, sur antalya-ws.com) Le 7 octobre 1921, un accord conclu entre Mustafa Kémal et Paris met fin à la présence militaire française en Cilicie. La France cède alors gratuitement aux armées turques 10 000 uniformes, 10 000 fusils Mauser, 2 000 chevaux, 10 avions Breguet ainsi que le centre télégraphique d'Adana et les ports de Méditerranée qu'elle contrôlait. La France construit finalement une usine de munitions à Adana pour fournir l'armée révolutionnaire.) […]
“Yunanistan, askerî taarruzunun muvaffak olmaması üzerine, Müttefîklerden yardım taleb ettiyse de, İngiltere, Fransa ve İtalya, 1922 başında, Sevr Muâhedesinin tatbîk edilir olmadığına ve gözden geçirilmesi lâzım geldiğine karâr verdiler. Bu karâra uygun olarak, Anadolu’da hâlâ mevcûd olan Fransız ve İtalyan kıt’aları tahliye edildi; bu gelişme Yunan kuvvetlerini daha da zayıflattı. (Après l'échec de son offensive militaire, la Grèce demande de l'aide aux Alliés. Cependant, début 1922, le Royaume-Uni, la France et l'Italie décident que le traité de Sèvres n'est plus applicable et doit être révisé. En accord avec cette décision, les troupes françaises et italiennes encore présentes en Anatolie sont évacuées, ce qui affaiblit davantage la position hellène.) […]
“1 Eylûl’de, Mustafa Kemâl, Türk askerlerine meşhûr emrini verdi: ‘Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!’ Ertesi gün, Eskişehir istirdâd edildi; Atina, İngilizlerden, hiç olmazsa İzmir’de Yunan mevcûdiyetini muhâfaza edecek şekilde bir ateş-kese aracılık etmesini istedi. 6 Eylûl’de, Balıkesir ve Bilecik şehirleri teslîm oldu; müteâkib gün onları Aydın tâkîb etti. Manisa’ya gelince, o da 8 Eylûl’de istirdâd edildi. 9 Eylûl’de Türk süvârîleri İzmir’e girerken, Yunanistan’da da Hükûmet istîfâ ediyordu. Yunan Ordusunun Anadolu’dan kovulması, 14 Eylûl’de tamâmlandı. (Le 1er septembre, Mustafa Kemal lance son fameux appel aux soldats turcs : ‘Armées, votre premier but est la Méditerranée, en avant!’ Le lendemain, Eskişehir est reprise et Athènes demande aux Britanniques d'arranger une trêve qui préserverait au moins la présence hellène à Smyrne. (Stanford Jay Shaw and Ezel Kural Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, (1808-1975), vol. II, Cambridge University Press, 1977, p. 363) Le 6 septembre, les villes de Balıkesir et de Bilecik tombent à leur tour et Aydın suit le jour suivant. Quant à Manisa, elle est reprise le 8 septembre. En Grèce, le gouvernement démissionne tandis que la cavalerie turque entre dans Smyrne le 9 septembre. L'expulsion de l'armée grecque d'Anatolie est terminée le 14 septembre. (George Lenczowski, The Middle East in World Affairs, Cornell University Press, New York, 1962, p. 107) […]
(https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/9... 5.10.2024)
1919 Pâris Sulh Konferansı’nın “Dörtlü” veyâ “Alî Hey’et”i: (Soldan sağa) Vittorio Emanuele Orlando, David Lloyd George, George Clemenceau, Woodrow Wilson… (Resmin altında, bu Hey’et mensûblarının, resim kartının üzerine atılmış imzâları görülüyor: Üst satırda: Woodrow Wilson; alt satırda (soldan sağa): Orlando, Lloyd George, Clemenceau…) Birinci Cihân Harbi’nin gâlibleri, 1919’da Pâris’de aylarca (18 Ocakı 1919 – Ağustos 1919) toplanarak dünyâya kendi menfâatlerine göre nizâm verdiler. Arkalarında Siyonist Emperyalizmi vardı; arslan payını da o aldı… İsrâil Devleti’nin têsîsi uğrunda, milletler arası planda, en mühim adım bu Konferans’ta ve onun devâmı olan San Remo Konferansı’nda (19 – 26.4.1920) atıldı… Mayıs 1919 başında, Yunan piyonunun İzmir’e asker çıkararak (14.5.1919) Garbî Anadolu’yu işgâle teşebbüs etmesine yine bu Konferansta, Âlî Hey’et tarafından karâr verildi… Nihâî hedef ise, Osmanlı’nın topyekûn tasfiye edilip (ki Cihân Harbinin bir numaralı hedefiydi) yerine Anadolu’yle mahdûd Laik, Avrupacı bir Devletin kurulmasıydı… Bütün kozlar ellerinde olduğu ve Anadolu Milleti asırlık uykusuna devâm ettiği, uyanmıya da hiç meyyâl olmadığı için hâdiseler planlarına uygun şekilde cereyân etti….
***
“Mustafa Kemâl’in kuvvetleri, şimâl istikâmetine yönelerek Boğaziçi’ne, Marmara Denizi’ne, Çanakkale Boğazı’na doğru ilerledi. Buradaki Müttefîk garnizonları, İstanbul’dan gelen İngiliz, Fransız, İtalyan kuvvetleri tarafından takviye edilmişti. İngiliz Hükûmeti, gerekirse, Türk ilerleyişine Çanakkale Boğazı’nda karşı koymıya karâr verdi ve Fransızlar ile İtalyanlardan, Yunanlıların Şarkî Trakya’daki mevcûdiyetinin korunmasına yardım etmelerini istedi. (Bkz. Çanak Mes’elesi) Bununla berâber, iki Latin Devleti, Çanakkale Boğazı’ndaki kuvvetlerini tahliye ederek İngilizleri Türkler karşısında yalnız bıraktı. 24 Eylûl’de, Kemâl’in kıt’aları, Boğaz mıntıkasına doğru ilerledi ve İngilizlerin geri adım atma talebini reddettiler. [Nasıl mukâbele edileceği husûsunda] İngiliz Hükûmetinde ihtilâf baş gösterdiyse de, sonunda bir silâhlı çatışmadan kaçınıldı. İstanbul’daki Müttefîk Kumandanı General Charles Harington Harington, adamlarına Türklere ateş etmeme emri vermiş ve Hükûmetini fevrî bir harekete kalkışmaması husûsunda îkâz etmişti. Netîcede, Yunan Donanması eski Bizans başşehrini terketti ve İngilizler, Yunanlıları Trakya’daki Meriç nehri ötesine çekilmiye zorladılar. Bu vazıyette Mustafa Kemâl müzâkerelere başlamayı kabûl etti. (Les forces de Mustafa Kemal prennent la direction du Nord et se dirigent vers le Bosphore, la Mer de Marmara et les Dardanelles, où les garnisons alliées sont renforcées par des troupes britanniques, françaises et italiennes venues de Constantinople. (Shaw and Shaw 1977, p. 363) Le cabinet anglais décide de résister à l'avance turque dans les Dardanelles si nécessaire, et demande aux Français et aux Italiens d'aider les Grecs à rester présents en Thrace orientale (voir l'Affaire Chanak). (David Walder, The Chanak Affair, Londres, 1969, p. 281) Cependant, les deux puissances latines évacuent leurs positions sur le détroit et laissent les Britanniques seuls face aux Turcs. Le 24 septembre, les troupes de Kemal se dirigent vers la zone des Détroits et s'opposent à la demande britannique de faire marche arrière. Le cabinet britannique est divisé mais un conflit armé est finalement écarté. Le général anglais Charles Harington Harington, commandant allié à Constantinople, interdit à ses hommes de tirer sur les Turcs et met en garde son gouvernement contre toute aventure irréfléchie. La flotte grecque quitte finalement l'ancienne capitale byzantine et les Britanniques décident de forcer les Grecs à se retirer au-delà du fleuve Maritsa, en Thrace. Mustafa Kemal accepte alors d'ouvrir les pourparlers de paix.)” (“Guerre gréco-turque, 1919-1922”, https://fr.wikipedia.org/wiki/Guerre_gr%C3%A9co-tu...#cite_ref-KinrossKinross1965298_55-1; 1.10.2024)