Yahudilik-masonluk münasebeti (81)
Fransa, artık Mustafa Kemâl’e tâbi olan Kuvâyımilliye’ye büyük bir silâh yardımında bulunmaktan dahi çekinmedi
Bu gidişâttan emîn olan Fransa’nın “Meşrik-ı Âzam Hükûmeti” de, biteviye Kemalist Ekipin işini kolaylaştıracak adımlar atıyordu. Öyle ki 20 Ekim 1921 Ankara Îtilâfnâmesi, Yeni Rejimin tanınmasıyle berâber, askerî planda dahi -artık Kemalist Ekipin liderliğinde cereyân eden- Millî Mücâdeleye muazzam bir yardım olmuştur:
“(İtilâfname,) cenubuşarkî cephesinde bulunan Türk askerî kuvvetlerinin garp cephesine alınmasını mümkün kılıyordu; ve bu suretle Fransızların da dahil olduğu müttefikler tarafından Anadoluya saldıran ve o sırada bilhassa İngiltere iradesile hareket eden Yunanlılara karşı Türk cephesinin kuvvetlenmesine hizmet edilmiş oluyordu.” (Tarih IV 1934: 106)
Fransa’nın artık Kemalizme hizmet eder bir mâhiyet kazanmıya başlamış Millî Mücâdeleye hizmeti, bunun da ötesine geçiyor, Fransa, Cenûbî-Şarkî Anadolu’dan çekilirken, Kuvâyımilliye’ye büyük bir silâh yardımında bulunmaktan dahi çekinmiyor:
“1921 Haziran’ında Fransızlar, Ankara’ya yarı resmî bir temsilci gönderdiler. Bu, Franklin-Bouillon adında şişman, güler yüzlü bir eski mebustu. Resmî göreneklere pek fazla bağlı değildi. Gazetecilik ve ticaretle olan ilişkileri Ankaraya gidişindeki asıl maksadı gizlemek için bir mazeret olarak kullanılabilirdi.
“Franklin-Bouillon, Mustafa Kemal’le kısa zamanda ahbap oldu. Hediye olarak getirdiği halis Fransız konyağı da ilk görüşmelerin neşeli bir hava içinde başlamasına yardım etmişti. […]
“Franklin-Bouillon, (1921 Haziran sonunda) iyimser haberler götürmek için Paris’e döndü. […]
“Franklin-Bouillon, çok geçmeden Ankara’ya döndü. Orada 20 Ekim [1921]’de Mustafa Kemal’le bir anlaşma imzaladı. Bu, hemen hemen Türkiye ile Fransa arasında ayrı bir barış niteliğinde idi.
“Bu anlaşma Türkler’e ihtiyaçları olan her şeyi vermişti. Adana bölgesinin boşaltılması, Kilikya ile Suriye arasındaki sınırın Türkler yararına olarak düzeltilmesi, İskenderun’da Türk halkının çıkarlarını koruyan özel bir rejim uygulanması bunlar arasında idi. Buna karşılık Fransızlar Bağdat tren hattının bazı kesimleri üzerinde istedikleri imtiyazları elde etmişlerdi. Lâkin antlaşmaya bunun dışında herhangi bir ekonomik taviz konulmuş değildi.
“Fransızlar bu anlaşma ile gerçekçi bir davranışta bulunmuşlar, Adana bölgesinde girişmiş oldukları askerî müdahaleye son vererek Orta Doğu’daki çıkarlarının asıl önemli noktasını teşkil eden Suriye’de durumlarını kuvvetlendirmişlerdi.
“Bunun üzerine, içinde Creusot topları, cephane ve daha başka savaş malzemesi bulunan büyük bir silâh stokunu Milliyetçilere devrettiler; ileride daha fazlasını vereceklerini de gizlemiş değillerdi. Bu da Türkler’le Yunanlılar arasındaki silâh dengesini düzeltmekte büyük bir rol oynadı.” (Kinross 1966: I/436-437)
“Meşrik-ı Âzam Hükûmeti”nin bir elçisi: Henri Franklin-Bouillon
Fransa “Meşrik-ı Âzam Hükûmeti”ni temsîlen Haziran 1921’de Ankara’ya gelerek Kemalist Ekiple -20 Ekim 1921 Ankara Îtilâfnâmesi’nin imzâlanmasıyle netîcelenen- dostâne müzâkereler yürüten, Mustafa Kemâl’le kurduğu yakın dostluğa istinâden müetâkib senelerde de Türkiye’ye birkaç def’a gelip giden Henri Franklin-Bouillon (Jersey adası, Saint-Hélier, 3.9.1970 – Pâris, 12.11.1937), Seine-et-Oise Vilâyeti Meb’ûsu sıfatıyle pek uzun seneler (1919-1923 devresi hâric, 1910’dan 1936’ya kadar 23 sene) Millet Meclisi’nde evvelâ Radikal Sosyalist Cumhûriyetciler Grupu, bilâhare, 1927’de, teşkîline bizzât önayak olduğu ve Radikal cereyânın daha Liberal temâyüllü bir kanadını temsîl eden Sosyal ve Radikal Sol Grupu içinde faâliyet gösterdi. (Bu siyâsî temâyül, onun ölümünden sonra, Müstakil Radikal Fırka ismi altında teşkîlâtlanmıştır.) (https://www2.assemblee-nationale.fr/sycomore/fiche... 16.9.2024) Kısa bir devre (12 Eylûl – 13 Kasım 1917) Paul Painlevé Hükûmetinde Devlet Vekîlliği makâmını işgâl etti. (https://fr.wikipedia.org/wiki/Henri_Franklin_Bouil... 13.9.2024)
Tahsîl îtibâriyle İngilizce muallimi idi. Muallimlik mesleğini, bir müddet Londra’da icrâ etti. Hayâtının bir başka cephesi, gazeteciliğidir. Sûdan Harbi ile 1897 Osmanlı-Yunan Harbi esnâsında harb muhâbirliği yaptı; 1908-1909’da, Le Radical gazetesinin İdârî Müdürü idi.
Daha evvel atıfta bulunduğumuz, Paul Doumer; La République audacieuse – Paul Doumer; Cür’etkâr Cumhûriyet kitabının müellifi, Târih Dr. Amaury Lorin’in tesbîtiyle: “siyâsî kariyer yapmak için Masonluğa intisâb etmenin neredeyse mecbûrî addedildiği” bir devirde Franklin-Bouillon da bu kâideye uyarak Fransa Meşrik-ı Âzamı’na tâbi L’Humanité Future (Müstakbel Beşeriyet) Locası’na intisâb etti ve ölünciye kadar faâl bir Mason olarak kaldı. O, aynı zamânda, Farmason gazetecileri bir araya getiren Association fraternelle des journalistes (Gazetecilerin Kardeşlik Derneği) âzâsıydı. (Saint-Pastour /Henry Coston/, La Franc-Maçonnerie au Parlement, Paris: Éd. Documents et Témoignages, 1970, p. 127)
Franklin-Bouillon’un intisâb etmiş olduğu L’Humanité Future Locası, Essone vilâyetinde, Pâris’in cenûbî şarkında, ona 19 km mesâfedeki Juvisy-sur-Orge’da 1907’de têsîs edilmiştir. Vasfımümeyyizi, Ateist temâyüllü ve Laiklik dâvâsında Meşrik-ı Âzam’ın en militan Localarından biri olmasıdır. Hâlen ömrü bir asrı aşmış bulunmakta, toplantılarını Pâris’in XIII. Arondismanında tertîb etmektedir. (https://www.humanite-future.fr/; 15.9.2024)
Velhâsıl, Ankara’ya, Osmanlı aleyhdârı Kemalist Hükûmeti –hem siyâsî, hem askerî cihetlerden- pek çok kuvvetlendiren Ankara Îtilâfnâmesi’nin müzâkerecisi sıfatıyle, Franklin-Bouillon gibi bir Meşrik-ı Âzam mensûbunun gönderilmiş olması elbette mânâsız değildir. Gönderen de, o esnâda Başvekîl ve Hâriciye Vekîli (23.9.1920 – 11.6.1920 devresinde ise Fransa Cumhûr Reîsi) olan Alexandre Millerand’dır (Pâris, 10.2.1859 – Versay, 6.4.1943). Alexandre Millerand, 21 Mayıs 1883’te, Fransa Meşrik-ı Âzamı’na tâbi Pâris L’Amitié –Dostluk- Locası’nda tekrîs edilmişti. (Coston 1970: 158; Jacqueline Lalouette, “Francs-maçons et libres penseurs”, https://books.openedition.org/psorbonne/60044, 19.9.2024) Annesi, Alsaslı Yahûdi bir âilenin kızı olan Mélanie Caen (1835 / 1917) idi. (https://fr.wikipedia.org/wiki/Alexandre_Millerand;... 19.9.2024) Zâten, birkaç def’a dikkati çekdiğimiz vechiyle, bütün III. Cumhûriyet devri hükûmetleri, birer “Meşrik-ı Âzam Hükûmeti” hükmündeydi…
Bütün bu vâkıalar üzerinde ibretle teemmül edildiğinde farkediliyor ki Kemalist Totaliter Rejimin temeli, 1900’lü senelerde, Selânik’deki Fransa, İtalya ve İspanya Meşrik-ı Âzamlarının Localarında atılmıştır: Kendi idealleri istikâmetinde ihtilâlci bir kadro yetiştirmişler, sabırla, uzun soluklu gâyet müessir bir strateji tâkîb etmişler, kadrolarını her fırsatta ve muhtelif vâsıtalarla desteklemişler, Müslümanların asırlardır devâm eden derin gafleti sebebiyle de, hedeflerine ulaşmışlardır…
O günlerde, artık şekillenmiye başlamış “Kemalist Türkiye”yle, Franklin-Bouillon öncülüğünde, Ankara Îtilâfnâmesi gibi ayrı bir sulh muâhedesi imzâlanması, İngiltere’de tenkîd mevzûu oluyor. Bunun üzerine, Franklin-Bouillon, yöneltilen tenkîdlere cevâb vermek üzere, Pâris’de münteşir Le Matin gazetesinin 10 Şubat 1922 târihli nüshasında manşet yapılan bir makâle kaleme alıyor. “M. Bouillon expose les raisons pour lesquelles la France a conclu l’accord d’Angora (Mösyö Bouillon, Fransa’nın nîçin Ankara Îtilâfnâmesi’ni imzâladığını îzâh ediyor)” başlığı altında neşredilen makâleden en ibretâmîz pasajları iktibâs ediyoruz:
(https://www.humanite-future.fr/; 15.9.2024)
(https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Atat%C3%BC... 16.9.2024)
Fransa’nın “Meşrik-ı Âzam Hükûmeti”nin Kemalist Hükûmetle anlaşmaya varma, böylece onu resmen tanıma ve tasfiyesi uzun zamân evvel Selânik Localarında ve onların tâbi oldukları Meşrik-ı Âzam merkezlerinde planlanmış olan Osmanlı’ya karşı onun elini kuvvetlendirme maksadıyle Ankara’ya gönderdiği Farmason Devlet Adamı, Ankara’da, Birâderleri arasında, kendini hiç yabancı hissetmemiş ve kısa zamânda, Mustafa Kemâl’le, diplomatik münâsebetlerin ötesinde yakın dostluk kurmuştu… Buradaki resimde Mustafa Kemâl’le kol kola yürüyen zât, Pâris L’Humanité Future Locası mensûbu Henri Franklin-Bouillon’dur. En yukarıdaki resmin solunda, bu Locanın damgası görülüyor. Onun tâbi olduğu Fransa Meşrik-ı Âzamı ile Maçedônya Risôrta Locası’nın tâbi olduğu İtalya Meşrik-ı Âzamı’nın damgaları ise, resmin sol tarafındadır…
***
“Ankara Îtilâfı, Fransa’ya, kendi hudûdlarında sulhü tekrâr têsîs etmek, kendi menfâatlerini müdâfaa etmek ve nihâyet, Türkiye’ye karşı tâkîb ettiği an’anevî siyâsetine dönmek imkânını vermiştir. (L’accord d’Angora a permis à la France de rétablir la paix sur sa frontière, d’assurer la défense de ses intérêts particuliers et de reprendre enfin sa politique traditionnelle en Turquie.)
“Bu Îtilâf, o meş’ûm Sevr Muâhedesi’ne götüren uzun bir hatâlar zincirine son vermiştir. Hiç şüphesiz, Îtilâf akdinde, çok gec kalındı. Hemen Mütâreke ferdâsında belki başka şartlar düşünülebilirdi. Lâkin şu husûsta kimse yanılmasın: Türklerin ve İslâm Âleminin Harbin kaçınılmaz netîcesi olarak uyanan milliyetciliği, kavmî hudûdları içinde tam istiklâl sâhibi bir Türkiye’yi tanımıyan her çeşid anlaşmayı iğreti ve têsîrsiz hâle getirirdi. Bizim tam da menfâat ummadan ve adâlete riâyet ederek davrandığımızı isbât eden Îtilâfnâmemiz, gâyemizden sapmazsak, bize Yakın-Şark’ta ve bütün İslâm Âleminde âzamî avantaj sağlıyacak bir anlaşmadır. (Il [l’accord d’Angora] a mis fin à une longue série de fautes aboutissant au néfaste traité de Sèvres. Sans doute il a été conclu beaucoup trop tard. Au lendemain de l’armistice peut-être, d’autres conditions auraient-elles pu être envisagées. Mais qu’on ne s’y trompe pas; le réveil du nationalisme turc et du monde musulman, conséquence inévitable de la guerre, aurait rendu précaire et sans effet tout arrangement qui n’eût pas respecté l’indépendance complète de la Turquie dans ses limites ethniques. Notre accord, précisément parce qu’il prouve notre désintéressement et notre respect de la justice, est celui qui peut nous valoir, -si nous avons quelque suite dans nos desseins- le maximum d’avantages dans le Proche-Orient et dans tout le monde musulman.) […]
“İngiltere’yle aramızdaki uyumsuzluk, her zamânki gibi, ancak bir sûitefehhümün mahsûlüdür. İngiltere, kendisine haber vermeden ve onun menfâatlerini nazar-ı dikkate almadan ayrı bir anlaşma yaptığımız için bize sitem ediyor. (Comme toujours, c’est un malentendu qui est à l’origine de notre dissentiment. L’Angleterre nous reproche d’avoir conclu un arrangement séparé sans l’avoir prévenue et sans considérer ses intérêts.)
“Hakîkaten biz onu haberdâr etmedik mi? Hâlbuki, 1921 senesi başında, Londra Konferansı esnâsında, Yunanlıların harbe devâm etmek niyetleri anlaşılınca, Fransız Hükûmeti, Kral Konstantin megalomani hülyâlarında ısrâr etmekden hoşlanıyor diye Kilikya’da askerlerimizi ölüme atmıya devâm edemiyeceğini açık seçik bir dille beyân etmişti. Binâenaleyh Küçük Asya’nın tek hâkimi olan Ankara Hükûmetiyle anlaşmak zorundaydık. Bu beyânat, Hükûmetimize yeterli görünmüştü ve (Ankara Hükûmetiyle) müzâkereler de, Londra’da, İngiliz Hükûmetinin nazarları altında yürütülmüştü. İlh… (Nous n’aurions pas prévenu? Au cours de la conférence de Londres, au début de 1921, lorsqu’il apparut que les Grecs voulaient reprendre les hostilités, le gouvernement français déclara nettement qu’il ne pouvait continuer à faire tuer nos soldats en Cilicie, parce qu’il plairait au roi de persévérer dans ses rêves de mégalomanie. Nous étions donc forcés de traiter avec le gouvernement d’Angora, seul maître de l’Asie-mineure. Cette déclaration avait paru suffisante à notre gouvernement et les négociations s’étaient engagées à Londres sous les yeux mêmes du gouvernement anglais.)” (Henri Franklin-Bouillon, Le Matin, 10.2.1922, p. 1)