Yahûdilik-Masonluk münâsebeti (68)
1968’de Londra’da neşredilen yüksek tirajlı History of the 20th Century (20. Asrın Târihi) mecmûasının kapağında ve iç sayfasında, bütün Siyonist ve Farmasonların, her cinsden Emperyalistlerin, ayrıca içimizdeki “Sömürge Beyinliler”in düşman oldukları, dâimâ şahsıyetlerini tahrîf ve tezyîf ederek gösterdikleri mazlûm Abdülhamîd Han ile Müslüman (“Mürteci”) Türk Milleti… Onların hayâsız propagandasına nazaran, Müslüman Türk, Cennet’teki “şehevî hûrîler”e kavuşmak aşkıyle sayısız kelleler uçuran, mâmûr beldeleri harâbeye çeviren bir barbardır… Nisan 1876’da Osmanlı Hükûmeti Bulgar komitacılarının isyânını tenkîl edince, İngiltere’nin Mason Devlet Adamı Gladstone’un yazdıklarını hatırlıyalım: “Avrupa’ya ilk def’a girdikleri o karanlık günden beri, hey’et-i umûmiyeleri îtibâriyle, İnsanlık Âleminin en büyük insanlık düşmanı nümûnesi oldular. Nereye gitseler, arkalarında, iz hâlinde, uzanıp giden geniş bir kan hattı onları tâkîb ediyor ve hâkimiyetleri nereye uzansa oraya kadar medeniyet gözden kayboluyordu. Her yerde, kânûna değil, zorbalığa dayalı hükûmetin temsîlcileriydiler. Bu hayâtlarının rehberi, müdhiş bir muktadderât inancı ile, âhirette, şehevî bir cennet ümîdi idi.” Hz. Îsâ A.S.’a atfedilen şu söz ne güzeldir: “Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar; o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün!”
***
Ali Fethi’nin İslâm düşmanlığı
Cemâatinin en azından kısm-ı âzamı gibi, sâdece Osmanlı düşmanı değil, keskin bir İslâm düşmanıydı da. Çekirdekden böyle yetişiyorlar! (Filvâki, Osmanlı’ya düşman olan, nasıl İslâma dost olabilir? Bittabi, iyi niyetli, yapıcı tenkîd başka şey, düşmanlık başka şeydir.)
Sâdece İslâma lâkayd olsalar, “Sizin Dîniniz size, bizim Dînimiz bize!” denilir geçilir… Fakat öyle olmuyor: İslâmı yıkmak, Milletimizi ondan tamâmen koparmak emeli güdüyorlar! Nitekim, hayâllerindeki “Laik Devlet” kuvveden fiile çıkınca, bütün gayretleriyle bu istikâmette çalıştılar ve -Milletimiz uyumıya devâm ettiği için de- pek geniş mikyâsda emellerine nâil oldular!
Ali Fethi’nin –aslında, mezkûr Dörtlünün ve Cemâatlerinin tamâmı gibi- koyu bir İslâm düşmanı olduğuna dâir şâhidimiz rahmetli Kâzım Karabekir Paşa’dır. Onun Hâtırât’ından naklediyoruz.
Kâzım Karabekir, 18 Temmuz 1923'te Ankara Garı'ndaki Kalem-i Mahsûs Müdürlüğü'ne uğrar. Orada, Müslümanlık hakkında harâretli sözler sarfedilmektedir. Karabekir Paşa da konuşur ve Müslümanlığı müdâfaa eder. Bunun üzerine Ali Fethi, “mütehakkim bir edâyle” Karabekir Paşa'ya şöyle hitâb eder:
“- Evet, Karabekir! Türkler İslâmlığı kabûl ettiklerinden böyle geri kaldılar ve İslâm kaldıkça da bu hâlde kalmaya mahkûmlar!” (Kâzım Karabekir Anlatıyor, Hazırlıyan: Uğur Mumcu, İstanbul: Tekin Ye., 1993, 6. basım, ss. 86-87)
Ali Fethi’nin, daha 1910’da ve bir Locada “Laik Devlet” projesini îlân etmesi
Mustafa Kemâl, Ali Fethi, Mustafa İsmet ve Ali Fuad Erden’den müteşekkil dört “Mason-İttihâdcı” arkadaş ve muhtemelen, aynı kesimin geniş bir kesimi, Osmanlı’nın gûyâ “Gayr-i Türk” beldelerini terk edip Anadolu’yle mahdûd, Avrupacı, Laik bir Devlet têsîs etmek istiyorlardı… Ve onların bu emeli, mensûb oldukları Locaların tâbi oldukları Büyük Locaların emellerine uygun düşüyordu…
Elimizde, bu vâkıaya dâir pek mühim bir şahâdet var. Onu bize nakleden, Mason Üstâdı Celil Layiktez’dir. Kaynağı: Courrier de la Champagne gazetesinin 3 Kasım 1912 târihli nüshası… Vâkıanın mahalli: Pâris’de Voltaire Locası… Târih: 1910… Konuşan: Türkiye’nin Pâris Askerî Ataşesi Binbaşı Ali Fethi Bey… Beyânâtı: “Farmasonluk, Türkiye’de de Fransa’da oynamış olduğu rolü oynıyacaktır!”
Bu sözün mânâsını tahlîl etmeden evvel, onun sıhhat derecesini müzâkere etmek mecbûriyetindeyiz. Bunun için, evvelâ, kaynağın nâkili Celil Layiktez, müteâkiben haberin kaynağı mezkûr Fransız gazetesi, arkasından sözün sarfedildiği Voltaire Locası üzerinde duracak ve bu bilgilerin ışığı altında bahis mevzûu sözün çok muhtemelen sahîh olduğunu ortaya koyarak onun ne mânâya geldiğini îzâh edeceğiz.
Celil Layiktez
Mason Câmiasının ekâbirinden olan ve daha ziyâde, Türkiye’de Masonluk târihi hakkındaki araştırma ve neşriyâtı, ayrıca nâşiri olduğu Tesviye mecmûası ile tanınan Celil Layiktez, 16 Şubat 1935’te doğmuş… Doğum yeri, muhtemelen İstanbul; fakat onun tercümeihâlini neşreden Mason kaynakları bu husûsta bilgi vermiyor. Kezâ ebeveyni… İsimleri de, ne iş yaptıkları da mechûl. Acabâ kardeşleri var mıydı? Masonlar, bir mensûblarını tanıtırken bu gibi husûslarda neden ketûm davranırlar? Bu, mechûlümüz!
Tahsîl hayâtından, müreffeh bir âileye mensûb olduğu anlaşılıyor: Ancak yüksek gelir seviyesindeki insanların çocuklarının okuduğu Saint Michel Lisesi’ni (1952) tâkîben, Robert Kolej’den Elektrik Mühendisi olarak mêzûniyet (1956)… Sonrası, bol kazanclı bir iş hayâtı…
Soy adı, Fransızca: “Layik-tez”, yânî “thèse laïque”… Babası, böyle bir kelime teşkîl ederek onu kendine soy adı yapmış… Acabâ kim böyle bir soy adı alır? Her hâl-ü-kârda, kolay kolay akla gelecek bir soy adı değil!
“Celil Layiktez, iki kez evlendi. 2 oğlu oldu. Bir kız torunu var. Pek çok ortak paydası olan S. Neş’e Hanım ile hem çok çalıştı, hem de mutlu bir yaşam sürdü.” Aynı Mason kaynakları buna bir de şu mâlûmâtı ilâve ediyorlar:
“12 Eylül öncesinde Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikolojisi Bölümü’nde asistan olan, sonra UNICEF Anaokulları Türkiye temsilciliği ve Çocuk Esirgeme Kurumu İstanbul İl Başkanlığı görevini üstlenen Neş’e hanımefendi ile tanıştı ve evlendi. Başarılı çalışmaları sebebi ile Çocuk Esirgeme Kurumu’nun sınırlı sayıda bastırdığı Altın Onur Madalyası ile ödüllendirilen Neş’e Layiktez de Mason’ların kurulmasına öncülük ettiği bu cemiyetin madalyası ‘ait olduğu yerde saklanmalı’ diyerek [onu] HKEMBL Müzesi’ne armağan etti.” (https://www.celillayiktez.com/pek-muh-ustadimiz-celil-layiktez; 4.4.2024)
S. Neş’e Hanım’ın kızlık soy adı nedir, kimlerdendir? Sâdece, 11 Ocak 1942 doğumlu olduğunu ve Celil Bey’den 9 sene evvel, 1 Şubat 2011’de vefât ettiğini biliyoruz. Bu, “bir müddet nikâhsız yaşadığı” ikinci eşi olsa gerek ve oğulları da herhâlde ilk hanımından… Dîğer hanımın ve oğulların isimleri de belirtilmiyor…
24 Eylûl 2008 târihli Şalom’un bir haberinden, Layiktez’lerin “Mûsevîler”le karışmış olduğunu öğreniyoruz:
“Matan-Baseter Barınyurt Başkanı Viktor - Rozi Ülçer ile Toni - Norbert Layiktez’in torunları, Rahel - Eytan Layiktez’in kızları Kayla 8 Ağustos günü dünyaya geldi. Ülçer ve Layiktez ailelerini kutlar, Kayla’ya ailesi ile birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileriz.” (https://www.salom.com.tr/arsiv/haber/69598/toplumdan-haberler; 30.8.2024)
Masonluğa da yine bir “Mûsevî” dostunun, Joseph Margulies’in teklîfiyle adım atmış; “1964 yılında, 11 No’lu Müsâvât Locası’nda tekrîs edilmiş”… 1972’de aynı Loca’nın Üstâd-ı Muhteremi seçiliyor, “1991’de Büyük Görevliler Kurulu’na giriyor” ve bu “Kurul”daki vazîfesi, 1998’de, Üstâd-ı Âzam Kaymakamı iken sona eriyor…
Celil Layiktez gıptâ edilecek kadar faâl bir insan… Dîğer faâliyetleri bir tarafa, bizi asıl alâkadâr eden yönü, Türkiye’de Masonluk târihine merâk salarak senelerce, büyük emek sarfıyle, bu sâhada pek çok malzeme toplaması ve bunları kitablar, makâleler têlîf ederek değerlendirmesi…
Bittabi, bizim gibi, bin bir mahrûmiyet içinde ve hiçbir teşvîk görmeden çalışmıyor: Arkasında muazzam imkânlarla Mason teşkîlâtı ve mümâsilleri var. Her şeye rağmen, azmi, takdîre şâyândır: Fransa Meşrik-ı Âzamı, -Layiktez Liberal Mason olmadığı hâlde- ona, Mareşal Pétain devrinde Fransa Millî Kütübhânesi’ne devredilmiş Mason Arşivi’nde çalışma müsâadesi veriyor; orada, Türkiye Masonluğunun 1760 – 1890 devresine âid binlerce vesîkayı elden geçiriyor ve “1878 vesîkanın mikrofilmiyle” Memlekete dönerek bunları HKEMBL Arşivi’ne teslîm ediyor… İngiltere Masonluğunun Arşivinde de çalışıyor, hattâ onların “Quatuor Coronati Araştırma Locası”nın Türkiye Kâtibliğini yapıyor… Layiktez, Ali Fethi ile alâkalı olarak yukarıda bahis mevzûu ettiğimiz Fransız gazete nüshasını (daha doğrusu onun birinci sayfasını), bu çalışmaları esnâsında, İngiltere Masonluğunun Arşivinde keşfediyor… (Celil Layiktez, Türkiye’de Masonluk Tarihi, Cilt 1: Başlangıç, 1721-1956, İstanbul: Yenilik Basımevi, 1999, s. 115)
Celil Layiktez, HKEMBL’nın nâşiriefkârı Mimar Sinan’da onlarca araştırma makâlesi neşrettiği gibi, Mayıs 1992’den Mart 2013’e kadar toplam 87 sayı intişâr eden Tesviye mecmûasının Neşriyât Müdürlüğünü de yaparak arkasında kitab, makâle, mecmûa cinsinden büyük bir külliyât bırakmış oldu… Kurduğu İnternet Sitesinden (https://www.celillayiktez.com/), pdf formatında, Büyük Şark, Türk Mason Dergisi, Şakul Gibi ve Tesviye mecmûalarına erişilebiliyor.
Layiktez, çok faâl geçen bir hayâttan sonra, 85 yaşında, 29 Haziran 2020’de, “Ebedî Meşrik”a intikâl etti…
Vefâtını tâkîben, Türkiye târihinde ilk def’a, bir Mason Üstâdı nâmına müze ve kütübhâne kuruldu: Ocak 2022’den beri Beyoğlu’nda faâliyette olan “Celil Layiktez Müzesi ve Araştırma Kütüphanesi”…
(Hakan Türkkuşu; https://www.youtube.com/watch?v=njUfXJc2H9o; 30.8.2024)
GLMMM (Grand Lodge of Mark Master Masons), Tüm Progresif Masonluk Nizamları Derneği Umûmî Kâtibi, ayrıca Celil Layiktez Müzesi ve Araştırma Kütüphanesi Müdürü Hakan Türkkuşu’nun -16 Mart 2022 târihinde- Celil Layiktez’i ve Müzesini tanıtma videosundaki slaydlardan kaydettiğimiz resimlerle, Celil Layiktez, (Mason eşlerinden müteşekkil Beyaz Eldiven Derneği’nin müessisi) S. Neş’e Layiktez ve Bülbülderesi Sabataî Mezarlığı’ndaki müşterek kabirleri… (Onların kabirlerinin baş ucu tarafında görünen iki mezar taşında okunan isimler: Solda, Osman Çakır, sağda, M. Tahsin Tuncelli…) Her hafta, büyük bir hürmetle, kabrin bakımını yapıyorlarmış… Mezar taşı kitâbesinde, “Ruhlarına Fatiha” yazıyor!
***
Kabri
1 Şubat 2011’de vefât eden S. Neş’e Layiktez, Üsküdar Bülbülderesi Sabataî Mezarlığı’na defnediliyor. Celil Layiktez, eşinin hemen yanı başında kendine de bir kabir yeri ayırtımş, vefât edince de oraya defnedilmiş.
Layiktez Çiftinin mezar taşı üzerinde, isimleri ile doğum ve ölüm târihlerinden mâadâ, “Ruhlarına Fatiha” niyâzı okunuyor… Lâkin aklı başında hangi Müslüman size Fâtiha okuyabilir? Fâtiha, Fâtiha’ya, yânî Kur’ân’a îmân etmişlere, yânî Müslümanlara okunur; hâlbuki siz ona îmân etmediğiniz gibi bir ömür Onunla mücâdele ettiniz! Kur’ân’a inanmadığınız gibi, onun tâlim ettiği Âhiret, Peygamber, Allâh akîdelerine de inanmadınız!
Nitekim, Araştırmamızın “Mason Akâidinin İçyüzü” başlıklı 3. Fasl’ında, Sabataîlik gibi bir Münâfıklık dîni olan Masonluğun, “Allâh ve rûhun bekâsı” gibi tâbirlere, onların sahîh mânâlarını tahrîf eden “remzî (yânî keyfî) mânâlar” yüklediğini, netîce olarak, Masonların, Müslümanların inandığı Allâh’a, Kitâb’a, Peygamber’e, Âhirete inanmadıklarını, dahası, Peygamberleri ve onların teblîğine îmân etmiş Müslümanları “Putperestlik”le ithâm ettiklerini göstermiş, bu cümleden olarak, aynı anlayışla Mason Akâidini tefsîr edenlerden birinin de Celil Layiktez olduğunu bahis mevzûu etmiştik: “Masonik Esaslar: Başlıca Kültlerin Çıkış Noktaları” başlıklı makalesine (Mimar Sinan, 1971/11-12: 7-26), kadın Anarşist ve Mason Alexandra David-Néel’in “Tanrılar kendi yaratmamız olup onlara takdîm ettiğimiz inanç ve kült sayesinde yaşarlar.” sözüyle başlıyor ve makâlesinde bu anlayışı işliyordu…
Layiktez, “Gericiler” kelimesiyle tezyîf ettiği Müslümanların, Osmanlı Devleti’ni bir “Mason Devleti” hâline getirdikleri günden beri Masonlara düşman oldukları tesbîtinde bulunuyor:
“(31 Mart) Ayaklanması bastırılmış, 27 Nisan 1909 günü Abdülhamid tahttan indirilmiş, parlamenter rejim kurtarılmıştı. İttihat ve Terakkî ile birlikte Masonluk iktidar oldu… Devlet, 1918’e kadar bir Mason Devleti hüviyetinde kal[dı]… Gericiler de, sonsuza dek Masonluğu düşman olarak bellediler.” (Layiktez 1999: 111, 115)
Layiktez’in bu tesbîti, âdetâ dolaylı bir îtirâftır: Müslümanlar durduk yere Masonluğa “düşman” olmamışlardır; tecâvüz, Masonluktan gelmiş, Müslümanlığa düşmanlık yapmış, Müslümanların Devletini ellerinden almış, Müslümanlar da, Dînlerini ve kendilerini Masonluğa karşı müdâfaa mecbûriyetinde kalmışlardır… Hâlen de vazıyet değişmiş değildir: Müslümanlarla düşmanlaşmaktan hiç de rahatsız görünmiyen Layiktez, Müslümanları “Gericiler” tâbiriyle tahkîr etmektedir!
Şu neşriyâtına rağmen, Layiktez, Müslümanlardan Fâtiha istiyor! O ki, üstelik, Mason Câmiasıyle iç içe geçmiş Sabataî Cemâatinin bir mensûbudur! Hakîkaten, Sabatay Sevi’nin emrettiği gibi, sonuna kadar Müslümanların gözünü boyamıya çalışmaktan hiç vazgeçmiyorlar!