Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yahûdilik-Masonluk münâsebeti (66)

“Sevr Muâhedesi” tiyatrosu

19. asrın sonlarından Kemalist Devlet’in teessüsüne kadar cereyân eden belli başlı hâdiseler üzerinde teemmül edince, “Sevr Muâhedesi” denilen ve Pâdişâh Vahîdeddîn Han ve Fransa tarafından tasdîk (ratifié) edilmediği için beynelmilel hukûk noktainazarından keenlemyekûn hükmünde olan bir diplomatik vesîkanın tanzîm edilmesinin esâs sebebinin, Pâdişâh ve Halîfe Vahîdeddîn Han’a (ve onun şahsında bütün Osmanlı Hânedânına ve Müslümanlığa) karşı Ankara’daki Kemalist Hükûmetin elini kuvvetlendirmek olduğu anlaşılıyor…

Nasıl bir muhâkemeyle böyle bir netîceye ulaştığımızın anlaşılabilmesi için, Selânik Macedonia Risorta Locası’nın têsîsine kadar geriye gidilmesi, (1906-1907 senelerinde) bu Locada tekrîs edilmiş olan Ali Fethi ve Mustafa Kemâl gibi şahsıyetlerin Osmanlı Devleti ve müstakbel Türkiye hakkında ne gibi projeler tasarladıklarının bilinmesi, sonra da Siyonist Emperyalizminin ve Müttefîklerinin Osmanlı’yı toptan tasfiye siyâsetinin (ki onlar buna “Şark Mes’elesinin Hâlli” diyorlardı), -meselâ Woodrow Wilson’ın ağzından ifâde edildiği gibi- “Şark’ın –cebren veyâ her ne sûretle olursa olsun, ama mutlakâ- Garblileştirilmesi” hedefinin, Cambon – Grey Mutâbakatı’nın, hâssaten İtalya ve Fransa Masonluğunun başından îtibâren Kemalist Ekipe desteklerinin, Mütâreke devrinde İtalya’nın İstanbul’daki Fevkalâde Büyük Elçisi, müteâkiben muhtelif İtalyan Hükûmetlerinde Hâriciye Vekîli, Farmason Kont Sforza’nın -İtalyan asıllı Madam Corinne’le alâkası mâlûm olan- Mustafa Kemâl’i himâyesinin, daha Millî Mücâdelenin başlangıcında Fransa ve Bolşevik Rusya ile têsîs edilen münâsebetlerin ve bunların netîcesinde akdedilen îtilâfnâme ve muâhedenâmelerin, v.s. göz önünde bulundurulması lâzımdır. Binâenaleyh “Sevr Muâhedesi”nin aslında bir tiyatro olduğuna dâir muhâkememizin delîllerini, Macedonia Risorta Locası’na kadar gerilere giderek ve onları mümkün mertebe muhtasar tutmıya çalışarak serdedeceğiz.

Mustafa Kemâl ve Ali Fethi, daha 1900’lü senelerde, Osmanlı’nın tasfiyesi ve yerine Laik bir Devlet kurulması dâvâsı güdüyorlardı

“Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi” başlıklı (hakîkî muâsır târihimizi büyük ölçüde gün ışığına çıkaran) vâsi araştırmamızda, hayâtlarının sonuna kadar birbirine sâdık kalmış Cemâatdaş dört arkadaşın, Mustafa Kemâl, Ali Fethi, Ali Fuad Erden ve Mustafa İsmet’in muâsır târihimizde hep berâber nasıl birinci dereceden rol oynadıklarını –her zamânki gibi- müsbit vesîkalarla ve tafsîlâtıyle îzâh etmiştik.

Hepsi de İTK Komitacısı ve Mason olan bu dört Cemâatdaş, daha gencliklerinde (yânî 1900’lü senelerden îtibâren), Pâdişâhı, Halîfesi, Gayr-i Türk beldeleriyle Osmanlı İmparatorluğu’nun toptan tasfiye edilmesi, onun yerine (târihî şahsıyetleri kaybettirilmiş gûyâ) “Türklerden” müteşekkil, bütünüyle Avrupacı, Laik bir Devlet kurma dâvâsı güdüyor ve bu fikirlerini dost muhîtinde propaganda etmekden de çekinmiyorlardı. Hattâ, Selânikli olan ve aralarında lider olarak öne çıkan arkadaşları, kurulacak Avrupacı Laik Devlet’in başı olmak için planlar yapıyor, arkadaşlarını (meselâ Dr. Tevfik Rüştü Aras’ı) o Devlet’in hangi makâmlarında istihdâm edeceğini kendilerine tâ o zamândan haber veriyordu…

Bu dörtlüden Mustafa Kemâl, Emanuele Carasso’nun Üstâd-ı Muhteremi olduğu ve Grande Oriente d’Italia’ya tâbi Macedonia Risorta (Maçedônya Risôrta) Locasında, 27 Eylûl 1907’de tekrîs edilmiş ve ömrünün sonuna kadar da ona sâdık kalmıştır. Onun Masonluğa intisâbına delâlet eden Ali Fethi (Okyar) ise, aynı Locada, muhtemelen 1906 senesinde tekrîs edilmişti. Aralarındaki yakınlık ve İTK Komitacısı olarak faâliyetleri düşünüldüğünde, Mustafa İsmet (İnönü) ile Ali Fuad Erden’in dahi o senelerde tekrîs edilmiş oldukları istidlâl edilebilir; yalnız, Locaları mechûlümüzdür. (Aynen Celâl Bayar ve daha pek çokları gibi…) (Bu husûslarda mevsûk tafsîlât, başta “Mustafa Kemâl’in Masonluğunda Merâk Edilen Mes’ele: Nîçin Loca Matrikülünde İsmi Yok?” başlıklı araştırmamız olmak üzere, muhtelif araştırmalarımızda bulunuyor.)

“La Loggia Macedonia Risorta di Salonicco”, daha evvel mevcûd olup “uykuya yatmış” bulunan “Macedonia” Locası’nın yeni isimle devâmıdır ve 1900 senesi güzünde, İtalya Meşrik-ı Âzamı’nın Yahûdi Üstâd-ı Âzamı Ernesto Nathan’ın Selânik’e gönderdiği (kendisinin halefi olan Üstâd-ı Âzam) Ettore Ferrari ile o zamân İtalyan tâbiyetinde bulunan Selânikli Avukat ve İş Adamı Emanuele Carasso’nun gayretleriyle tekrâr têsîs edilmiştir. Ona “Dirilen Makedonya” isminin verilmesi bu sebebledir. (Angelo Iacovella’nın Gönye ve Hilâl ünvânlı eserinde –Müt.: Tülin Altınova, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yl., 1999, 2. baskı, ss. 36 v.d.-, mezkûr Loca hakkında, daha evvel Türkiyeli Masonların dahi vâkıf olmadıkları mufassal mâlûmât mündericdir. İsminden Yahûdi olduğu anlaşılan bu hanıma, âşikâr vâkıalar hakkındaki yanıltıcı yorumları bir tarafa, muâsır târihimizin perde-arkasını aydınlatan çok kıymetli mâlûmâtı muhtevî bu kitabı için müteşekkiriz.) İttihâd ve Terakkî Komitası, 1906’da, Carasso’nun öncülüğünde, bu Locada têsîs edildi. Bu sebeble, bu ihtilâlcı fırkaya biz “Macedonia Risorta İTK’sı” diyoruz; ki bu fırka, bilâhare, Sabataî Dr. Nâzım Bey’in gayretleriyle, Farmason Dr. İbrâhim Temo, Farmason Dr. Abdullâh Cevdet, v.s.’nin têsîs ettiği ve kendi başına ihtilâl yapabilecek kâbiliyette olmıyan ilk İTK ile birleşmiştir. Macedonia Risorta Locası, İtalyan Konsolosluğu’nun himâyesi altında olduğu gibi, Veritas, Perseverancia ve sâir Localar da Fransız ve İspanyol Konsolosluklarının himâyesi altındaydı. Bu sebeble, İTK, bütün bu Emperyalist Devletlerin himâyesi altında rahatça faâliyet gösterebiliyordu. Zâten 1878 Berlin Muâhedesi’nden sonra, “ıslâhat” masalıyle bütün Balkanlar’da Osmanlı nüfûzunu asgarîye indirmişlerdi…

1_19c0a23523a94fd6678af3ce5d6134f9.jpg

(https://www.facebook.com/photo/?fbid=3691743184242143&set=in-the-photograph-masonic-lodge-in-izmir-100-years-1909-2009-of-the-grand-lodge-; 30.8.2024)

Macedonia Risorta Locası (“La Loggia Macedonia Risorta dell’oriente di Salonicco”) ile Meşrik-ı Âzam-ı Osmânî’nin damgaları… (İkincisinin damgasının ortasında, “Magen David” vardır.) Bir kerre daha tekrâr ediyoruz: Muâsır târih araştırmalarında, Siyonizm ve Masonluk âmillerini dikkate almamak, târihi peşînen tahrîf etmekdir.

***

Mustafa Kemâl’in –daha 1900’lü senelerde (1907 civârında)- Osmanlı’yı tasfiye edip yerine Anadolu’yle mahdûd Laik bir Devlet kurma projesi hakkında, evvelki araştırmalarımızda, mevsûk mâlûmât vermiştik. (Meselâ “Kemalizm İsrâil’in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?”, Yeni Söz, 20.12.2017 – 9 Ocak 2018, her gün tam sayfa 21 tefrika.) Verdiğimiz mâlûmâtın başlıca kaynakları, Org. Ali Fuad Cebesoy, Falih Rıfkı Atay ve emsâli şahsıyetlerdir. Bu mâlûmâtı burada tekrâr etmiyeceğiz.

Aslında, Ali Fethi’nin (Okyar; Makedonya, Pirlepe, 1881 – İstanbul, Nişantaşı, 7.5.1943, Zincirlikuyu Mez.) Mustafa Kemâl’inkiyle tamâmen aynı mâhiyetteki projesini de, daha evvel, “Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi” başlıklı araştırmamızda bahis mevzûu etmiş olduğumuz hâlde, burada ona yer vereceğiz; çünki evvelki mâlûmâtı yeni veri ve yorumlarla zenginleştirmek istiyoruz. Ayrıca, muhâkememizin mesnedinin kavranması için hiç olmazsa bu misâli zikretmek mecbûriyetindeyiz. (Mezkûr araştırmamızda Ali Fethi Okyar hakkında mufassal ve mevsûk mâlûmâtın münderic olduğu tefrikalar: Yeni Söz, 6-18.11.2018/48-60. Bu tefrikalarda en geniş yeri, -muhâlifleri gün ışığına çıkarıp toptan tasfiye etmek, sonraki Târih, Dil, Dîn İnkılâblarının yolunu açmak için tasavvur edilmiş- “Serbest Cumhûriyet Fırkası stratejisi”nın îzâhı işgâl ediyor. Ayrıca, Ali Fethi’nin hem Mustafa Kemâl, hem de Mustafa İsmet ile bir ömür süren yakın münâsebetlerine de dikkat çekilmiştir. Öyle ki Ali Fethi, son iki ayını –Milletin fakr-u-zarûret içinde yaşadığı bir devirde, sırf “Ebedî Şef”in gönlü olsun diye, Hükûmet tarafından muazzam bir bedel ödenerek satın alınan- Savorana yatında geçiren Mustafa Kemâl’e, Ali Fuad Cebesoy’le berâber, Temmuz 1938’de, 22 gün refâkat ederek sonuna kadar ona merbûtiyetini göstermiş ve “Büyük Şef” de Cumhûr Reîsliği mührünü ona emânet etmiştir…)

Ali Fethi’nin Osmanlı’yı tasfiye, onun yerine, Anadolu’yle mahdûd Laik bir Devlet kurma projesi

Ali Fethi’nin, “müstakbel Türkiye” hakkında Mustafa Kemâl’e muvâzî bir projeyi onunla aynı târihlerde dost muhîtinde yüksek sesle dile getirdiğini bize nakleden, mezkûr Dörtlüden Ali Fuad Erden’dir. Buna dâir hâtırasını, İsmet İnönü kitabının (İstanbul: Burhanettin Erenler Matbaası, 1952, 245 s.) “İhtilâl” Faslında anlatıyor. Bu hâtırayı naklederken arkadaşı Ali Fethi’yle mutâbık olduğunu beyân etmesi, aynı fikrin, o halkaya dâhil Mustafa İsmet’te, hattâ, istidlâlen, İttihâdcıların mühim bir kısmında da revâcda olduğunu gösterir. Zâten bütün lider kadrosunun “feyz menbâı”, Selânik’deki İtalyan, Fransız ve İspanyol Locaları değil miydi? Bu meyânda, Ali Fethi ve arkadaşlarının, Kıbrıs’ı dahi Türk Vatanının bir parçası olarak görmemeleri, hâssaten dikkate şâyândır. Nitekim, Kemalist Hükûmetler, ne Lozan’da, ne de sonrasında, Kıbrıs’a, On İki Ada’ya, Garbî Trakya ve Musul’a sâhib çıkmamışlar, Kıbrıs Mes’elesi de ancak Kıbrıslı Türklerin çok büyük gayret ve mücâdeleleriyle Türkiye efkârıumûmiyesine mâl olabilmiştir. (Bu kat’î vâkıaya rağmen, Kıbrıslı Türklerin dâvâlarını Kemalizme sığınarak müdâfaa etmiye kalkışmaları ne kadar abesdir!) Daha o günden benimsedikleri Türkiye haritası, Avrupalı Emperyalistlerin ve arkalarındaki “Gizli-Kuvvet”in çizdiği Türkiye haritasına geniş mikyâsta uymaktadır.

Hâtıra mahalli İstanbul’dur. Târihe gelince, Erden, bunu dolaylı olarak belirtiyor: “Avusturya-Macaristan Bosna ve Hersek'i ilhâk etmişti.” Bu ipucundan, târihin, Ekim 1908 olduğuna hükmedebiliyoruz. Zîrâ, her ne kadar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu (Berlin Muâhedesi hükmünce) Bosna-Hersek’i 1878’de işgâl etmiş bulunuyorsa da, hukûken, bu memleketin Osmanlı ile olan bağı devâm ediyordu. Lâkin 5 Ekim 1908’de, mezkûr İmparatorluk, Bosna-Hersek’i re’sen ilhâk etti ve bu da Osmanlı ricâli ve efkârıumûmiyesinde büyük infiâl doğurdu. (Zafer Çakmak, “Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek’i İşgali ve Sonrasında Osmanlı Devleti ile Yaptığı Antlaşma”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 2003/4: 16-20) Hâlbuki Ali Fethi ve arkadaşları bu infiâlle alay ediyorlar, çünki Bosna-Hersek’in kaybı, onların projelerine muvâfıktır:

“Ali Fethi ile Ramazan gecesi Şehzadebaşında bir çaycıda otururken beyaz keçe külâh giymiş vatandaşlar caddeden geçtiler. Avusturya-Macaristan Bosna ve Hersek'i ilhak etmişti. Fes Avusturya mamulâtından olduğu için bu vatandaşlar fese karşı gösteri yapıyorlardı.

“Ali Fethi bu manzara karşısında dedi ki: ‘- Şu hale bakınız! Bosna-Hersek bizim mi idi? Şarkî Rumeli [başşehri Filibe olan Şarkî Rumeli Vilâyeti], Girit, Mısır bizim midirler? Kıbrıs, Aden, Hadramut, Elhasa, Umman, Maskat, Kuveyt, Bahreyn bizim midirler? Bütün bu yerler, Memâlik-i Osmaniye haritasında bizim rengimize boyalıdır. Yalan! Yalanı ve maziyi tasfiye etmeli! Cesurane bir ameliye-i cerrahiye ile kangren olmuş uzuvları kesmeli; vatanımızın hudutlarını keskin bıçakla tahdit ve tesbit etmeliyiz. Ve bu vatanın tam istiklâlini temine çalışmalıyız; gerçek siyaset takip etmeliyiz.'

“Bu görüş çok doğruydu. Lâkin bu sözleri söyliyen Ali Fethi Bey bu kanaat ve fikrini infaz ve icra ettirecek mevkide değildi.” (Ali Fuad Erden, İsmet İnönü, İstanbul: Burhanettin Erenler Matbaası, 1952, s. 36)