Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Ağustos 2024

Yahudilik-Masonluk münasebeti (43)

1_9c2ad6eaf91d5b86ab1d699cb98aadbb.jpg

Türk düşmanı, Siyonizm tarafdârı, Farmason İngiliz Devlet Adamı William Ewart Gladstone ve Amazon Sitesinde satılan Herzl Defends Zionism isimli elektronik kitabın tanıtma yazısı: Gladstone, Herzl’e mektubunda, Filistin’de bir Yahûdi Devleti kurulmasına tarafdâr olduğunu yazıyor…

***

Bir îkâz: Masonların “kendi müntesiblerinden” olarak gösterdikleri meşhûrlara dikkat!

Siyonizmin hizmetindeki Mason Devlet adamları arasında kendisinden bu yönüyle bahsetmek istediğimiz bir şahsıyet de David Lloyd George’dur. Lâkin, Yahûdi-Mason neşriyâtında onun Masonluğuna dâir bir bilgiye rastlamış değiliz; biz, şahsıyetine bakarak, onun Mason olabileceğine kuvvetle ihtimâl veriyoruz.

Bu vesîleyle, husûsen alenî Mason neşriyâtında “Mason” olduğu ifşâ edilen meşhûr şahsıyetler hakkında bir îkâzda bulunmak isteriz:

Mason bildiğimiz şahsıyetlerin belki kısm-ı âzamı, “Cihânşümûl Masonluğun”, propaganda maksadıyle Masonluklarının bilinmesinde fayda mülâhaza ettiği, bu bakımdan iftihârla afişe ettiği sîmâlardır. Bunun hâricinde bildiklerimiz, şu veyâ bu şekilde (bilhassa satışa çıkarılmış evrâk-ı metrûke şeklinde veyâ Mareşal Pétain Hükûmetinin, Mason Arşivinin bir kısmını zaptedip Mason listeleri neşretmesi gibi resmî yollarla) “Hâricî Âlem”e sızmış isimlerdir.

Farmasonluğun esâs teşkîlât yapısının ve faâliyetlerinin gizliliğe istinâd ettiği bu vâkıadan dahi anlaşılabilir…

Buna mukâbil, Mustafa Kemâl’in, İnönü’nün, Celâl Bayar’ın, Ali Fethi’nin, v.s. Masonluklarını saklıyorlar… (Son zamânlarda, Tamer Ayan’ın Atatürk ve Masonluk kitabında veyâ Memleket hâricindeki Mason neşriyâtında olduğu gibi, Mustafa Kemâl’in Masonluğunu iftihârla yazmıya başladılar. Bunun sebebi, artık çok kuvvetli olduklarını düşünmeleri ve bu düşünceyle, kimseden pervâları olmadığını göstermek istemeleri olabilir… Sıra, Sabataîlik îtirâfına geldi!)

Dîğer taraftan, “Mason” olduğunu yaydıkları bâzı kimselerin hakîkaten öyle olduğu şüphelidir. Kezâ, buna delîl olarak gösterdikleri vesîkalar… Çünki “kendileri çalıp kendileri oynuyor”; hiçbir “Hâricî” ilim adamının arşivlerine girip bunları tedkîk etmesine imkân tanımıyorlar. Paul Dumont, Angelo Iacovella, Emanuela Locci, Orhan Koloğlu gibi araştırmacılar da, ya kendilerindendir, ya da Masonluk sempatizanı ve Masonluk için çalışan kimselerdir. Muhakkak ki çok şüpheci bir tavırla bunların çalışmalarından istifâde edilebilir.

Tefrîk mîyârı, samîmî akîde ve ameldir

Umûmî kâide, Mason kaynaklarında “kendilerinden” gösterilen şahsıyetlerin akîde ve amellerine, bilhassa Münâfık inanc ve tavırlı olup olmamadıklarına dikkat etmekdir. Akîdesi, fikir dünyâsı ve bilhassa amelleri, fiiliyâtı Masonluğa uymıyan şahsıyetleri “kendilerindenmiş” gibi göstermelerinin bir kıymeti yoktur. Bunlar, belki bilemiyeceğimiz bir maslâhat umarak Localara intisâb etmiş olabilirler; Masonluk, müdâfaa ettikleri fikirlerde ve davranışlarında tezâhür etmiyorsa, onları Mason olarak değerlendirmek yanlış olur. Bittabi, bunlar, yalan neşriyât da olabilir…

Meselâ Mason olduklarını iddiâ ettikleri Namık Kemâl gibi, Ziyâ Paşa gibi, Mustafa Reşîd Paşa gibi şahsıyetler, Pâdişâh V. Murâd, bâzı şehzâdeler (Kemâleddîn ve Nûreddîn Efendiler) üzerinde insâfla, dikkatle durmak lâzımdır.

Harzem Şâh temsîlinin (ki temsîlden ziyâde bir romandır) müellifi Nâmık Kemâl, emsâli zor bulunur bir İslâmperverdir. Fikirlerinde ve siyâsî tavırlarında Masonluğa çalan unsurların, muhtemelen, daha ziyâde –çok haşir neşir olduğu- Fransız Kültürü yoluyle ona têsîr etmiş olması muhtemeldir. (Bunlar, mukâyeseli edebiyât çalışmaları çerçevesinde araştırılacak husûslardır…) Bâzı siyâsî tavırlarında yanılmış olması ve bunların, istemeden Emperyalistlerin emellerine uygun düşmüş olması, onun toptan mahkûm edilmesini îcâb ettirmez.

Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz üç şahsıyet, Millî Kültürümüze ve Milletimize büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Onların içinde muayyen bir kesim tarafından en fazla tenkîd edilen Koca Mustafa Reşîd Paşa, siyâsî tavırları ve hatâları bir tarafa, İstanbul Türkcesinin tedrîcen Devlet Dili olmasında büyük hizmeti dokunmuş ve Ahmed Cevdet Paşa gibi bir Müslüman dehâyı himâye edip önünü açmış bir şahsıyettir; bu bakımdan, onu, şükrânla, rahmetle yâdediyoruz.

Bu vurguladığımız husûslar, Türkiye’de bilhassa Sabataîlerin bir karârgâhı olan, fanatik Kemalist, fanatik Garb Medeniyetcisi, binâenaleyh Türk Kültürü düşmanı Masonluğa çok zıd şeylerdir.

Dahası, bâzı Mason neşriyâtında, aslında Masonluğa düşman olan, Masonlukla uyuşması mümkün olmıyan, hattâ Masonluk aleyhinde neşriyâtta bulunmuş insanlar dahi “kendilerinden” gösteriliyor! Meselâ Edhem Pertev Paşa, meselâ Ömer Seyfeddîn, meselâ Kâzım Karabekir, ilh…

Hâlbuki bunların üçü de, neşriyât yoluyle, Masonluk aleyhinde bulunmuş Milliyetci-Mukaddesâtçı, Masonluğa aykırı şahsıyetlerdir.

Rahmetli Ömer Seyfeddîn’in (Gönen, 1884 – İstanbul, 6.3.1920) Masonluk aleyhdârı risâlesi, Vatan! Yalnız Vatan…’dır. İntişâr târihi, 22 Temmuz 1327 / 4 Ağustos 1911’dir. Selânik’de, Rumeli Matbaası’nda basılmıştır. Başlık altı, “Beynelmilel gizli cem’iyetlerden ve beynelmilel gizli gâyelerden sakınalım!” şeklindedir. (Bu risâleyi, kadîm arkadaşım Târih Prof. Dr. Ali Birinci, Latin harflerine çevrirerek daktilo etmiş ve bana da bu nüshanın bir fotokopisini vermişti. Onun bu nüshası, Tarih ve Toplum mecmûasının Ekim 1989 târihli 70. sayısında neşredilmiştir.)

Kâzım Karabekir (İstanbul, 1882 – Ankara, 26.1.1948), İttihâdcılığı zamânında Masonluğa intisâb etmiş olabilir; zâten İTK’ya intisâb, Masonluğa intisâbla hemen hemen aynı şeydi. Lâkin rahmetli Karabekir’in şahsıyeti ve hayâtı, umûmî Mason profilinden çok uzaktır. (Zamân zamân tezâhür eden bâzı şahsıyet zaaflarına rağmen… Her kim olursa olsun, herhangi bir insanoğlunu efsâneleştirmek tavrı bizden ırak olsun!) Onun Masonluk aleyhdârı neşriyâtı ise, (başkası var mı, bilmiyoruz) rahmetli Eşref Edib’in İslâm-Türk Ansiklopedisi Mecmuası’nda (Eylûl 1947, sayı 79, ss. 4-8) münderic bir makâlesidir. Bu, “Müslümanlığın Karşılaştığı Tehlikeler” başlığı altında, birkaç bölümlük bir makâlenin 2. Bölümü gibi verilmiştir. Hakîkatte ise, bu “makâle”, Karabekir Paşa’nın bir eserinden iktibâs edilmiş “Masonluk” başlıklı Fasıldır. Eserin ismi, Cihan Harbine Neden Girdik? Nasıl Girdik? Nasıl İdare Ettik? şeklindedir. “Masonluk” bahsi, bunun 2. Kitabının I. Kısmında, 94 ilâ 107. sayfalarda mündericdir. Kitab isminin altında, o nefîs İstanbul Türkcesiyle, Müellifin hâdiselere bakış zâviyesi belirtilmiştir:

“Her içtimaî hadise gibi harbe girişimiz dahi bir tek insan iradesinin eseri değil, bir takım girift amillerin muhassalasıdır.”

Eser, İstanbul’da, Tecelli Basımevi’nde, 1937 senesinde basılmıştır. Yânî “Ebedî Şef” devrinde… Binâenaleyh, Masonluğun bütünüyle Kemalist Devletle aynîleştiği bir devirde, üstelik kendisi de sıkı tâkîb ve baskı altındayken, Müellifin, Masonluğu, nisbeten yumuşak bir üslûbla tenkîd etmesini ve makâlesini, idâre-i maslahat kabîlinden ifâdelerle bitirmesini anlayışla karşılamak lâzımdır:

“Türkiye Cumhuriyeti içindeki localara giren Türk münevverlerimiz de 10-10-1935 de kendi basiretlerinden doğan kararlarile Türkiyede masonluk faaliyetine son vermişlerdir. Bu, her türlü takdire lâyık bir harekettir.” (Karabekir 1937: 107) (Bu her iki kaynağa da, sevgili arkadaşım Prof. Dr. Ali Birinci’nin şahsî kütübhânesinden ulaştım; kendisine müteşekkirim.)

Edhem Pertev Paşa ise (Erzurum, 1824 – Kastamonu, 6.1.1873), evvelâ Masonluğa intisâb etmiş, bizzât müşâhede ederek onun içyüzünü görmüş, bunun üzerine, Hâbnâme isimli bir risâle kaleme alarak hem –rü’yâ görmüş gibi- yaşadığı tekrîs sahnesini tasvîr etmiş, hem de Müslümanları bu tehlikeli Münâfık teşkîlâtına karşı kat’î bir dille îkâz etmiştir.

Kâzım Karabekir Paşa’ya nazaran Masonluğun içyüzü

Rahmetli Karabekir Paşa’nın bahis mevzûu ettiğimiz makâlesi (daha doğrusu kitab bölümü) dikkatle mütâlaa edildiğinde, kendisinin, Masonluk târih, akâid ve siyâsetine derinlemesine vâkıf olmadığı gibi bir intibâ ediniliyor. (Belki de bu, o devirde, Totaliter Rejimin ağır baskıları altında, düşündüklerini olduğu gibi yazamaması sebebiyledir…)

Onun, hâssaten şahsî müşâhedelerine dayanarak Masonluk hakkında ulaştığı umûmî kanâat, Masonluğun, 18. asırdan beri, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük Devletler tarafından, bütün dünyâda, memleketleri müstemlekeleştirmek ve istismâr etmek için bir vâsıta olarak kullanıldığıdır. Aynı hâl, Osmanlı İmparatorluğunda da vâkîdir. Osmanlı bahis mevzûu olduğunda, nihâî hedefleri Osmanlı’yı, millî asabiyetleri körükliyerek paramparça etmek ve lokma lokma yutmaktır. 1. Cihân Harbine kadar bu istikâmette büyük mesâfe kat’etmişlerse de, en büyük darbeyi, Osmanlı’yı bu Harbe ve üstelik, Merkezî İmparatorluk saflarında sokarak indirmişlerdir. Bilhassa bu son husûstaki müşâhedeleri fevkalâde şâyân-ı dikkattir: Fransa ve İngiltere, Osmanlı’yı, kasd-ı mahsûsayle İttifâk Devletleri saflarında Harbe girmiye zorlamışlardır ve Siyonistler de, Filistin’i ele geçirip Devlet kurmak gâyesiyle bu siyâsete büyük destek vermişlerdir…

Acabâ Farmasonlar, “kendilerinden biri” sıfatıyle hakîkatsiz propagandalarına âlet ettikleri rahmetli Kâzım Karebekir Paşa’nın aşağıdaki tesbîtlerine ne cevâb verirler?