Yahûdîlik-Masonluk münâsebeti (3)
“Ben Masonum ve bu da bana yetiyor!”
dünden devam
• 2.
misâl: 1930-33 Devresi Üstâd-ı Âzamı, 1948-1954 Devresi Âmir-i Hâkim-i Âzamı
(Hâkim Büyük Âmir / Souverain Grand
Commandeur’ü), Tıb Prof. Dr. Mim Kemal Öke’den:
“[14 Mart
1949’da, TBMM Riyâseti’ne Seyhan Millet Vekîli Sinan Tekelioğlu tarafından
verilen ve Başvekîlin cevâblandırması istenen bir suâl takrîrinde:] ‘Bu
teşekkül, kökü dışarıda, beynelmilel ve siyonist bir teşekküldür. Atatürkün
kapattığı bu teşekkülün tekrar açılması onun ruhunu tazib eder.’ denmek
isteniyor. […] Bu cemiyet […] tamamen kendi memleketi içinde millî ideolojiye
sadık olarak teessüs etmiştir. […] Biz kökü dışarıda olmamakla beraber memleket
birliği için çalışırız. Biz memleket dışında herhangi bir teşekkülle irtibat
halinde bile değiliz. […] …Arkadaşlar, biz dine hürmet eder, dinsizlikten
nefret ederiz. Buraya dinsiz giremez, hepimizin kabul ettiği Allah denilen bir
kudret vardır. Ona sadakatle inanırız.” (Öke’nin, Türkiye Mason Derneği’nin 2
Nisan 1949’da İstanbul’da akdedilen Fevkalâde Kongresindeki beyânâtından, Cumhuriyet, 3.4.1949, s. 3)
• 3.
misâl: 1973-79 Devresinin Üstâd-ı Âzamı Nafiz Z. Ekemen ve Beş Üstâd Mason
tarafından müştereken:
“…Masonluğun
prensipleri, İslâmiyete aykırı düşmek şöyle dursun, onunla büyük bir yakınlık
gösterir. […] Masonluk dinler arasında ayırıcılık yapmaz; bütün dindarları,
inanç sahiplerini, bir Ülkü’de –Evrenin Ulu Mimarı- diye, Allah’ta birleştirir.
Kardeşliği esas alır. Kıyamet gününe, ölüm sonrası hayata inanır. […] [Ayrıca,]
Siyonizm, Masonluktan iki asır sonra ortaya çıkan bir akımdır. Üstelik, (bütün
dünyaya yayılmış Musevilerin Filistin’de bağımsız bir devlet kurmaları gayesini
güden) siyasî bir akım olduğu için de Masonluğa yabancıdır. Masonluğu Siyonizmin
âleti olmakla suçlayanlar, galiba, her ikisini de bilmeyenlerdir.” (Macit
Erbudak, Sahir Erman, Mukbil Gökdoğan, Hayrullah Örs, Ziya Umur, Masonluk Üzerine, İstanbul: Yenilik
Basımevi, 1976, 38 s., ss. 16, 18-19. Metnin sonunda “Büyük Üstad Nafiz Ekemen”
ismi görülüyor. Siyonizm hakkındaki iki cümlelerini, birleştirerek iktibas
ettik.)
Binâenaleyh,
kendi kendilerini takdîmlerine nazaran, Masonluk, kısaca, muhtelif dîn,
milliyet veyâ felsefî kanâatlere mensûb, mâmâfih Allâh, Rûhun Bekası ve Âhiret
akîdelerini de reddetmiyen mazbût ahlâklı insanları bir araya getirerek, tâkîb
ettiği 33 dereceli tekrîs ve îkaf usûlüyle, ayrıca müsbet ilimler ile felsefî
tefekkürün rehberliğinde, onların tekemmülünü, nihâyette kâmil insan olmalarını
têmîn eden bir fikrî-ahlâkî-mânevî terbiye ve inanc sistemidir ve bu güzîde
kadrosuyle bütün insanlar arasında Hürriyet, Müsâvat, Kardeşlik, Adâlet, kısaca
İnsan Hakları esâslarının têsîsini, nihâyette, bütün dünyâyı kuşatacak bir
Demokratik Hükûmetin teşkîlini istihdâf eder; bu uğurdaki en şaşmaz umdesi
Laiklik ve en büyük muhâsımı da “Taassub” veyâ “Fanatizm”dir; bu meyânda,
Siyonizmle bir alâkası yoktur…
Mason Münâfıklığı
Zarf
böyle! Hâlbuki mazrûfa bakınca, bu iddiâlardan en hayâtî bâzılarının bambaşka
bir mâhiyet arzettiği görülüyor… Meselâ:
“Masonluk, dînler
dînidir”, ekmel dîndir
Masonluk, dînler karşısında tarafsız
olduğunu iddiâ ediyor, lâkin, dîğer taraftan, Müntesiblerinin, Loca çalışmaları
sâyesinde, o dînlerde “bâtıl îtikâd, hurâfe, taassub” olarak telakkî ettiği
unsurlardan kurtulmalarını, “herkesi şahsî kanâatleriyle baş başa bırakarak,
bütün insanların üzerinde mutâbık oldukları dîne mutâvaat etmelerini”, “yânî,
kendilerini tefrîk etmiye yarıyan dînî ünvânları ve îtikâdları ne olursa olsun,
hayırhâh ve nâmûskâr veyâ şerefli ve müstakîm insanlar olmalarını, öyle ki
Masonluğun, belki birbirinden ebediyen uzak kalmıya mahkûm şahıslar arasında
bir İttihâd Merkezi ve vefâkâr bir dostluk têsîsi vâsıtası hâline gelmesini”
istiyor… (Anderson Nizâmnâmesi’nin 1. Mükellefiyetinden; Masoniyâtçı Prof.
Daniel Ligou, La Franc-Maçonnerie,
Paris: Éd. PUF/Documents Histoire, 1977, p. 68.)
Bu örtülü
ifâdeleri yine Mason neşriyâtına mürâcaat ederek deşince ise, “bütün insanların
üzerinde mutâbık kalabilecekleri Cihânşümûl Dîn”in (aynı Nizâmnâme’nin 6.
Mükellefiyet’inden: “Biz Masonlar Cihânşümûl Dîne mensûbuz”), dîğer tâbirle,
Mustafa Kemâl’in de Nutk’unda
iftihârla sâhiblendiği “Âlemşümûl Dîn”in, nefsini ve mücerred bir Beşeriyet
mefhûmunu ilâh mertebesine yükselten (humanolâtrie),
Zâtî Allâh (Dieu personnel)
akîdesini, Vahyi (dîğer tâbirle Peygamberlik müessesesini) ve Âhiret endîşesini
reddeden, Laik Ahlâkı esâs alan Laik, yânî Dünyevî bir dîn olduğu farkediliyor,
ki ismi de Masonluktur.
(Tesviye,
Aralık 2005, sayı 66)
Selânikli
Totaliter Şef, 27 Eylûl 1907’de, Selânik’in İtalya Meşrik-ı Âzamı’na (Grande
Oriente d’Italia) tâbi ve İttihâd ve Terakkî Komitası’nın da nüvesini teşkîl
eden (ki Komita, başında Emanuele Carasso’nun bulunduğu bu Loca’da ve onun
taraından kurulmuştu) Macedonia Risorta (Maçedônya Risôrta) Locası’nda tekrîs
edilmişti…
“Halâskâr Gazî”, 15-20 Ekim 1927 târihlerinde, Ankara’da,
Cumhûriyet Halk Fırkası Kongresi’nde, pek uzun bir nutuk îrâd etmiş, bunda
İstiklâl Harbi vetîresini ve şahsî mücâdelelerini, Türk Milletini emperyalist
müstevlîlerin pençesinden nasıl “kurtardığını” (“égocentriste” bir yaklaşımla) kendi zâviyesinden îzâh etmiş ve
Kemalizmin “Kitâb-ı Mukaddes”i gibi telakkî olunan bu uzun metin, daha
sağlığında, Devlet mârifetiyle basılmıştı.
1927’de, bütün iktidâr vâsıtalarını eline geçirerek toliter bir
rejim kurmıya muvaffak olan, kimseden (bilhassa yüzlercesi îdâm sehbalarında
sallandırılan, geriye kalan milyonlarcası da dehşet içinde gölgesinden korkar
hâle getirilmiş “Mürtecler”den) artık pervâsı kalmıyan Mustafa Kemâl, bu uzun
nutkunda, aşağıdaki sözlerle, kürsüden, bütün dünyâya karşı Masonluğa îmânını
haykırmıştı:
“Efendiler, bütün beşeriyetin tecrübe, mâlûmat ve
tefekkürde teâlî ve tekemmülü[yle], Hıristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden
sarf-ı nazar ederek basîtleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hâle konulmuş
‘ÂLEMŞÜMÛL SÂF VE LEKESİZ BİR DÎN’in teessüsü ve insanların şimdiye kadar
kavgalar, levsiyat, kaba arzû ve iştâhlar arasında bir sefâlethânede yaşamakta
olduklarını kabûl ederek bütün vücûdları ve zekâları zehirliyen ufûnet
tohumlarına galebe etmeye karâr vermesi gibi şerâitin husûlünü müstelzîm olan
bir ‘CİHÂNŞÜMÛL İTTİHÂDÎ HÜKÛMET’ tahayyülünün tatlı olduğunu inkâr edecek
değiliz.” (Nutuk, İstanbul: Millî Eğitim Bak. Yl., 1981, 1/713.)
(Mustafa Kemâl’in Masonluğu hakkında, Mustafa
Kemâl’in Masonluğunda Merâk Edilen Mes’ele: Nîçin Loca Matrikülünde İsmi Yok?
ünvânlı geniş araştırmamıza mürâcaat –Yeni
Söz, 7 Şubat – 15 Nisan 2018, her gün tam sayfa 68 tefrika-)
***
Nitekim, Mason
Masoniyâtçı Serge Hutin’in îzâh ettiği vechiyle: “Masonluk, ‘tabiî dîn’
mâhiyetindedir; öyle ki mâzîde ve hâlihâzırdaki bütün dînler onun târihî
safhalarından ibârettir. […] Masonluk mütefekkiri J.-P. Mazaroz’un dediği gibi:
‘Masonluk, dînler dînidir.’ ” (Serge Hutin, Les
Sociétés secrètes, Paris: Éd. PUF/Que Sais-je?, 1960 -24 éd.-, p. 82)
Bundan
kasdedilen, geçmişteki dînlerin, (Allâh, Vahiy, Âhiret gibi) bâtıl îtikâd ve
hurâfe olarak görülen bütün unsurlarından ayıklanarak Masonluk bünyesinde kemâle
erdikleri, ekmel dîn olarak Masonluğun inşâsına hizmet ettikleridir. (Nitekim,
15. Derece Ritüelinde de: “Masonluk, hakikî bir dindir; daha doğrusu, dinî
duygunun en yüksek bir ifadesidir.” deniyor. –Dünyada ve Türkiye’de Masonluk -DTM- 1965: 140-)
“Masonluk bir
dîndir; ben Masonum ve bu da bana yetiyor!”
Mason
neşriyâtında bu anlayışı têyîd eden pek çok nümûne bulmak mümkündür; sâdece dört
misâl zikretmekle iktifâ edelim.
Bunlardan
birincisi, “Muntazam” (yânî İMBL tarafından tanınan) İsviçre Büyük Locası
Alpina’nın nâşiriefkârı Alpina’da
intişâr eden ve Paul Collet tarafından kaleme alınmış “La Franc-Maçonnerie
est-elle une religion?” başlıklı makâle… Üstelik, bu makâle, o zaman Türkiye
Masonluğunun Reîsi Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin başında bulunduğu mecmûada,
aynen iktibâs edilmiştir:
“Masonluk dîğer dînlerin elinden bir şey almıyor ve
fikrimce, Masonlar, hattâ bunların arasında umûmî mânâsıyle dînlerin en inanmış
sâlikleri olanlar dahi, aynen benim gibi düşünmeyi reddetmiyeceklerdir: Evet,
elbette Masonluk bir dîndir! Bu iddiâmı desteklemek üzere, bundan birkaç sene
evvel vefât eden bir Birâderin, kendisinden hangi dîne bağlı olduğunu soran bir
dîğer Birâdere verdiği şu cevâbı zikretmek isterim: ‘- Ben Masonum ve bu da
bana yetiyor!' ” (Türk Mason Dergisi,
İstanbul, yıl 1, sayı 4, Ekim 1951, s. 223)
“Hakîkî dîni seçtin bunca dînden!”
İkinci
misâl: Türkiye Masonluğunun müessislerinden, hukukçu, siyâsetci, kuvvetli şâir ve
(hem Hukukun Küllî Kaidlerine, hem de –başta Fikir, İfâde, Vicdân Hürriyetleri
olmak üzere- İnsan Haklarına muhâlif) 5816 Sayılı Mustafa Kemâl’i Tabulaştırma
Kanûnunun vaz’ında (Ahmet Emin Yalman, Celâl Bayar gibi şahsıyetler yanında)
başlıca âmillerden biri olan Âmir-i Hâkim-i Âzam Fuat Hulûsi Demirelli’nin (İstanbul,
1877 – 23.11.1955) “Nûra Doğru” başlıklı şiiri:
“Karanlık
titresin, bâtıl sakınsın, / Sen ey gün, ey hakîkat çok yakınsın! / Kılıç
körlendi, sen tılsımlı kınsın, / Çürük mâzîyi sarsan bir akınsın. // Selâm ey
en güzel mâbûde, ey Nûr! / Senin aşkınla and içmiş bu cumhûr, / Ne kahhâr
isteriz artık, ne makhûr; / Karanlık titresin, bâtıl sakınsın! // Yücelsin
Mâbedin enkaz içinden! / Geniş bir sevgi doğsun kanlı kinden! / Hakîkî dîni
seçtin bunca dînden. / Sen
ey gün, ey hakîkat, çok yakınsın!” (Büyük Şark, Sonteşrîn – İlkkânûn
/Kasım – Aralık 1934, sayı: 17, s. 1.)
(TBMM Albümü, 2. Cilt 1950-1980, Ankara:
TBMM Yl., Haziran 2010, s. 567 ve )
Bir hukuk ucûbesi olan 5816 Sayılı Mustafa Kemâl’i
Tabulaştırma Kanûnu’nun vaz’ında, (Ahmet Emin Yalman ve Celâl Bayar’la berâber)
şahsî olarak en fazla têsîri olan siyâsetcilerden ve Türkiye Masonluğunun zirve
şahsıyetlerinden biri olan Fuat Hulûsi Demirelli… Kemalizmi ve Masonluğu dîn
olarak benimsemiş bir zümrenin mensûbu… Zâten Kemalizm, Masonlukta mündemicdir
ve o, Sabataîliğin 20. asırda istihâle ettiği şekildir…
***
DEVAM EDECEK