Dolar (USD)
34.06
Euro (EUR)
38.10
Gram Altın
2827.87
BIST 100
9870.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Yahûdîlik-Masonluk münâsebeti (3)

“Ben Masonum ve bu da bana yetiyor!”

dünden devam

• 2. misâl: 1930-33 Devresi Üstâd-ı Âzamı, 1948-1954 Devresi Âmir-i Hâkim-i Âzamı (Hâkim Büyük Âmir / Souverain Grand Commandeur’ü), Tıb Prof. Dr. Mim Kemal Öke’den:

“[14 Mart 1949’da, TBMM Riyâseti’ne Seyhan Millet Vekîli Sinan Tekelioğlu tarafından verilen ve Başvekîlin cevâblandırması istenen bir suâl takrîrinde:] ‘Bu teşekkül, kökü dışarıda, beynelmilel ve siyonist bir teşekküldür. Atatürkün kapattığı bu teşekkülün tekrar açılması onun ruhunu tazib eder.’ denmek isteniyor. […] Bu cemiyet […] tamamen kendi memleketi içinde millî ideolojiye sadık olarak teessüs etmiştir. […] Biz kökü dışarıda olmamakla beraber memleket birliği için çalışırız. Biz memleket dışında herhangi bir teşekkülle irtibat halinde bile değiliz. […] …Arkadaşlar, biz dine hürmet eder, dinsizlikten nefret ederiz. Buraya dinsiz giremez, hepimizin kabul ettiği Allah denilen bir kudret vardır. Ona sadakatle inanırız.” (Öke’nin, Türkiye Mason Derneği’nin 2 Nisan 1949’da İstanbul’da akdedilen Fevkalâde Kongresindeki beyânâtından, Cumhuriyet, 3.4.1949, s. 3)

• 3. misâl: 1973-79 Devresinin Üstâd-ı Âzamı Nafiz Z. Ekemen ve Beş Üstâd Mason tarafından müştereken:

“…Masonluğun prensipleri, İslâmiyete aykırı düşmek şöyle dursun, onunla büyük bir yakınlık gösterir. […] Masonluk dinler arasında ayırıcılık yapmaz; bütün dindarları, inanç sahiplerini, bir Ülkü’de –Evrenin Ulu Mimarı- diye, Allah’ta birleştirir. Kardeşliği esas alır. Kıyamet gününe, ölüm sonrası hayata inanır. […] [Ayrıca,] Siyonizm, Masonluktan iki asır sonra ortaya çıkan bir akımdır. Üstelik, (bütün dünyaya yayılmış Musevilerin Filistin’de bağımsız bir devlet kurmaları gayesini güden) siyasî bir akım olduğu için de Masonluğa yabancıdır. Masonluğu Siyonizmin âleti olmakla suçlayanlar, galiba, her ikisini de bilmeyenlerdir.” (Macit Erbudak, Sahir Erman, Mukbil Gökdoğan, Hayrullah Örs, Ziya Umur, Masonluk Üzerine, İstanbul: Yenilik Basımevi, 1976, 38 s., ss. 16, 18-19. Metnin sonunda “Büyük Üstad Nafiz Ekemen” ismi görülüyor. Siyonizm hakkındaki iki cümlelerini, birleştirerek iktibas ettik.)

Binâenaleyh, kendi kendilerini takdîmlerine nazaran, Masonluk, kısaca, muhtelif dîn, milliyet veyâ felsefî kanâatlere mensûb, mâmâfih Allâh, Rûhun Bekası ve Âhiret akîdelerini de reddetmiyen mazbût ahlâklı insanları bir araya getirerek, tâkîb ettiği 33 dereceli tekrîs ve îkaf usûlüyle, ayrıca müsbet ilimler ile felsefî tefekkürün rehberliğinde, onların tekemmülünü, nihâyette kâmil insan olmalarını têmîn eden bir fikrî-ahlâkî-mânevî terbiye ve inanc sistemidir ve bu güzîde kadrosuyle bütün insanlar arasında Hürriyet, Müsâvat, Kardeşlik, Adâlet, kısaca İnsan Hakları esâslarının têsîsini, nihâyette, bütün dünyâyı kuşatacak bir Demokratik Hükûmetin teşkîlini istihdâf eder; bu uğurdaki en şaşmaz umdesi Laiklik ve en büyük muhâsımı da “Taassub” veyâ “Fanatizm”dir; bu meyânda, Siyonizmle bir alâkası yoktur…

Mason Münâfıklığı

Zarf böyle! Hâlbuki mazrûfa bakınca, bu iddiâlardan en hayâtî bâzılarının bambaşka bir mâhiyet arzettiği görülüyor… Meselâ:

“Masonluk, dînler dînidir”, ekmel dîndir

† Masonluk, dînler karşısında tarafsız olduğunu iddiâ ediyor, lâkin, dîğer taraftan, Müntesiblerinin, Loca çalışmaları sâyesinde, o dînlerde “bâtıl îtikâd, hurâfe, taassub” olarak telakkî ettiği unsurlardan kurtulmalarını, “herkesi şahsî kanâatleriyle baş başa bırakarak, bütün insanların üzerinde mutâbık oldukları dîne mutâvaat etmelerini”, “yânî, kendilerini tefrîk etmiye yarıyan dînî ünvânları ve îtikâdları ne olursa olsun, hayırhâh ve nâmûskâr veyâ şerefli ve müstakîm insanlar olmalarını, öyle ki Masonluğun, belki birbirinden ebediyen uzak kalmıya mahkûm şahıslar arasında bir İttihâd Merkezi ve vefâkâr bir dostluk têsîsi vâsıtası hâline gelmesini” istiyor… (Anderson Nizâmnâmesi’nin 1. Mükellefiyetinden; Masoniyâtçı Prof. Daniel Ligou, La Franc-Maçonnerie, Paris: Éd. PUF/Documents Histoire, 1977, p. 68.)

Bu örtülü ifâdeleri yine Mason neşriyâtına mürâcaat ederek deşince ise, “bütün insanların üzerinde mutâbık kalabilecekleri Cihânşümûl Dîn”in (aynı Nizâmnâme’nin 6. Mükellefiyet’inden: “Biz Masonlar Cihânşümûl Dîne mensûbuz”), dîğer tâbirle, Mustafa Kemâl’in de Nutk’unda iftihârla sâhiblendiği “Âlemşümûl Dîn”in, nefsini ve mücerred bir Beşeriyet mefhûmunu ilâh mertebesine yükselten (humanolâtrie), Zâtî Allâh (Dieu personnel) akîdesini, Vahyi (dîğer tâbirle Peygamberlik müessesesini) ve Âhiret endîşesini reddeden, Laik Ahlâkı esâs alan Laik, yânî Dünyevî bir dîn olduğu farkediliyor, ki ismi de Masonluktur.

1_7a4914a6aa417e4cb9c2f4b241a65dc7.png

(Tesviye, Aralık 2005, sayı 66)

Selânikli Totaliter Şef, 27 Eylûl 1907’de, Selânik’in İtalya Meşrik-ı Âzamı’na (Grande Oriente d’Italia) tâbi ve İttihâd ve Terakkî Komitası’nın da nüvesini teşkîl eden (ki Komita, başında Emanuele Carasso’nun bulunduğu bu Loca’da ve onun taraından kurulmuştu) Macedonia Risorta (Maçedônya Risôrta) Locası’nda tekrîs edilmişti…

“Halâskâr Gazî”, 15-20 Ekim 1927 târihlerinde, Ankara’da, Cumhûriyet Halk Fırkası Kongresi’nde, pek uzun bir nutuk îrâd etmiş, bunda İstiklâl Harbi vetîresini ve şahsî mücâdelelerini, Türk Milletini emperyalist müstevlîlerin pençesinden nasıl “kurtardığını” (“égocentriste” bir yaklaşımla) kendi zâviyesinden îzâh etmiş ve Kemalizmin “Kitâb-ı Mukaddes”i gibi telakkî olunan bu uzun metin, daha sağlığında, Devlet mârifetiyle basılmıştı.

1927’de, bütün iktidâr vâsıtalarını eline geçirerek toliter bir rejim kurmıya muvaffak olan, kimseden (bilhassa yüzlercesi îdâm sehbalarında sallandırılan, geriye kalan milyonlarcası da dehşet içinde gölgesinden korkar hâle getirilmiş “Mürtecler”den) artık pervâsı kalmıyan Mustafa Kemâl, bu uzun nutkunda, aşağıdaki sözlerle, kürsüden, bütün dünyâya karşı Masonluğa îmânını haykırmıştı:

“Efendiler, bütün beşeriyetin tecrübe, mâlûmat ve tefekkürde teâlî ve tekemmülü[yle], Hıristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden sarf-ı nazar ederek basîtleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hâle konulmuş ‘ÂLEMŞÜMÛL SÂF VE LEKESİZ BİR DÎN’in teessüsü ve insanların şimdiye kadar kavgalar, levsiyat, kaba arzû ve iştâhlar arasında bir sefâlethânede yaşamakta olduklarını kabûl ederek bütün vücûdları ve zekâları zehirliyen ufûnet tohumlarına galebe etmeye karâr vermesi gibi şerâitin husûlünü müstelzîm olan bir ‘CİHÂNŞÜMÛL İTTİHÂDÎ HÜKÛMET’ tahayyülünün tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz.” (Nutuk, İstanbul: Millî Eğitim Bak. Yl., 1981, 1/713.) (Mustafa Kemâl’in Masonluğu hakkında, Mustafa Kemâl’in Masonluğunda Merâk Edilen Mes’ele: Nîçin Loca Matrikülünde İsmi Yok? ünvânlı geniş araştırmamıza mürâcaat –Yeni Söz, 7 Şubat – 15 Nisan 2018, her gün tam sayfa 68 tefrika-)

***

Nitekim, Mason Masoniyâtçı Serge Hutin’in îzâh ettiği vechiyle: “Masonluk, ‘tabiî dîn’ mâhiyetindedir; öyle ki mâzîde ve hâlihâzırdaki bütün dînler onun târihî safhalarından ibârettir. […] Masonluk mütefekkiri J.-P. Mazaroz’un dediği gibi: ‘Masonluk, dînler dînidir.’ ” (Serge Hutin, Les Sociétés secrètes, Paris: Éd. PUF/Que Sais-je?, 1960 -24 éd.-, p. 82)

Bundan kasdedilen, geçmişteki dînlerin, (Allâh, Vahiy, Âhiret gibi) bâtıl îtikâd ve hurâfe olarak görülen bütün unsurlarından ayıklanarak Masonluk bünyesinde kemâle erdikleri, ekmel dîn olarak Masonluğun inşâsına hizmet ettikleridir. (Nitekim, 15. Derece Ritüelinde de: “Masonluk, hakikî bir dindir; daha doğrusu, dinî duygunun en yüksek bir ifadesidir.” deniyor. –Dünyada ve Türkiye’de Masonluk -DTM- 1965: 140-)

“Masonluk bir dîndir; ben Masonum ve bu da bana yetiyor!”

Mason neşriyâtında bu anlayışı têyîd eden pek çok nümûne bulmak mümkündür; sâdece dört misâl zikretmekle iktifâ edelim.

Bunlardan birincisi, “Muntazam” (yânî İMBL tarafından tanınan) İsviçre Büyük Locası Alpina’nın nâşiriefkârı Alpina’da intişâr eden ve Paul Collet tarafından kaleme alınmış “La Franc-Maçonnerie est-elle une religion?” başlıklı makâle… Üstelik, bu makâle, o zaman Türkiye Masonluğunun Reîsi Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin başında bulunduğu mecmûada, aynen iktibâs edilmiştir:

Masonluk dîğer dînlerin elinden bir şey almıyor ve fikrimce, Masonlar, hattâ bunların arasında umûmî mânâsıyle dînlerin en inanmış sâlikleri olanlar dahi, aynen benim gibi düşünmeyi reddetmiyeceklerdir: Evet, elbette Masonluk bir dîndir! Bu iddiâmı desteklemek üzere, bundan birkaç sene evvel vefât eden bir Birâderin, kendisinden hangi dîne bağlı olduğunu soran bir dîğer Birâdere verdiği şu cevâbı zikretmek isterim: ‘- Ben Masonum ve bu da bana yetiyor!' ” (Türk Mason Dergisi, İstanbul, yıl 1, sayı 4, Ekim 1951, s. 223)

“Hakîkî dîni seçtin bunca dînden!”

İkinci misâl: Türkiye Masonluğunun müessislerinden, hukukçu, siyâsetci, kuvvetli şâir ve (hem Hukukun Küllî Kaidlerine, hem de –başta Fikir, İfâde, Vicdân Hürriyetleri olmak üzere- İnsan Haklarına muhâlif) 5816 Sayılı Mustafa Kemâl’i Tabulaştırma Kanûnunun vaz’ında (Ahmet Emin Yalman, Celâl Bayar gibi şahsıyetler yanında) başlıca âmillerden biri olan Âmir-i Hâkim-i Âzam Fuat Hulûsi Demirelli’nin (İstanbul, 1877 – 23.11.1955) “Nûra Doğru” başlıklı şiiri:

“Karanlık titresin, bâtıl sakınsın, / Sen ey gün, ey hakîkat çok yakınsın! / Kılıç körlendi, sen tılsımlı kınsın, / Çürük mâzîyi sarsan bir akınsın. // Selâm ey en güzel mâbûde, ey Nûr! / Senin aşkınla and içmiş bu cumhûr, / Ne kahhâr isteriz artık, ne makhûr; / Karanlık titresin, bâtıl sakınsın! // Yücelsin Mâbedin enkaz içinden! / Geniş bir sevgi doğsun kanlı kinden! / Hakîkî dîni seçtin bunca dînden. / Sen ey gün, ey hakîkat, çok yakınsın!” (Büyük Şark, Sonteşrîn – İlkkânûn /Kasım – Aralık 1934, sayı: 17, s. 1.)

2_4f866429bf22313bc69cbb7a62b21587.png

(TBMM Albümü, 2. Cilt 1950-1980, Ankara: TBMM Yl., Haziran 2010, s. 567 ve )

Bir hukuk ucûbesi olan 5816 Sayılı Mustafa Kemâl’i Tabulaştırma Kanûnu’nun vaz’ında, (Ahmet Emin Yalman ve Celâl Bayar’la berâber) şahsî olarak en fazla têsîri olan siyâsetcilerden ve Türkiye Masonluğunun zirve şahsıyetlerinden biri olan Fuat Hulûsi Demirelli… Kemalizmi ve Masonluğu dîn olarak benimsemiş bir zümrenin mensûbu… Zâten Kemalizm, Masonlukta mündemicdir ve o, Sabataîliğin 20. asırda istihâle ettiği şekildir…

***

DEVAM EDECEK