Dolar (USD)
34.07
Euro (EUR)
38.11
Gram Altın
2828.47
BIST 100
9870.43
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Yahûdilik-Masonluk münâsebeti (16)

Her hâl-ü-kârda, Memleketimizde Masonluk umûmiyetle İlmî Zihniyet ve Usûlle araştırılmamakla berâber, 19. asırdan îtibâren birçok Müslüman siyâset ve kalem erbâbı, Masonluğun, hassaten Müslümanlığı kasdederek “Dîn terakkîye mânidir” sloganıyle kitleleri ifsâd ettiğini, “İrticâ” yaftası altında Müslümanlığı tepelemiye çalıştığını görüp ona cephe almış, ona karşı (mesnedli-mesnedsiz) pek çok neşriyât yapmıştır.

1-1_0845819bbbfa78000d7fb662e56e1077.png

(“Les Grands Rabbins du Luxembourg; https://synagogue.lu/wp-content/uploads/2019/02/Les-grands-rabbins-Luxembourg.pdf; 12.6.2024)

Lüksemburg’un ilk Hahambaşısı Samuel Hirsch, başka meslekdaşları gibi, Masonluğa intisâb etmekde, Yahûdilik bakımından hiçbir beis görmemişti. Elbette bu vâkıa da, aradaki yakınlığın bir alâmetidir…

Hirsch, Yahûdilik içinde, ıslâhatçı, “liberal” temâyülün temsîlcisi oldu. Fikirleri, Lüksemburg’da fazla revâc bulmadıysa da, kendisi Amerika’da Filadelfiya Yahûdi Cemâatinin başına geçtikden sonra, blihassa Amerika’da çok yaygınlık kazandı…

***

Aynı hâlin bizde de vârid olduğu âşikârdır. (Yalnız, Türk isimli Masonların büyük kısmının Sabataî olduğuna dikkat etmek lâzımdır.) Bilhassa 19. asırdan beri, Locaları göze batacak derecede dolduruyor ve pek çoğu, Üstâd-ı Muhterem, Üstâd-ı Âzam, Hâkim Büyük Âmir mevkilerini işgâl ediyorlar. (İttihâd ve Terakkî Komitası’nın –İTK- müessisi Macedonia Risorta Locası’nın tâbi olduğu ve İttihâdcı İhtilâlinde, Trablusgarb ile Oniki Ada’nın kaybında, Osmanlı’nın izmihlâle sürüklenmesinde büyük rolü olan Grande Oriente d’Italia’nın Üstâd-ı Âzamı Ernesto Nathan -1848/1921- gibi…)

Bundan daha ibretâmîz bir vâkıa da, hahamların, hattâ hahambaşıların Masonluğa intisâbda bir beis görmemeleridir: Belçika Hahambaşısı Elie Aristide Astruc (1831-1905), Lüksemburg’un ilk (1843-1866) Hahambaşısı Samuel Hirsch (1815-1889) gibi…

Dahası, bizdeki bütün hahambaşıların Bene Berit Masonluğu müntesibi olduklarına bakılırsa, bundan, bütün dünyâda da aynı hâlin cârî olduğu netîcesi istidlâl edilebilir…

İsrâil’de de Masonluk kanûnî statüyü hâizdir

Kezâ, Yahûdi Şerîatiyle idâre edilen İsrâil’de, 1953’ten beri, İsrâil Devleti Büyük Locası’nın mevcûdiyeti vâkıası: İngiltere’nin şemsiyesi altındaki “Muntazam Masonluk”; HKEMBL’nin yakın münâsebet hâlinde olduğu, bir Locası (Nur) Türkçe ile çalışan, 80 civârında Locası ve 2-3 bin kadar Âzâsı bulunan bu Büyük Loca tarafından temsîl ediliyor. İngiletere’ye tâbi Masonluk, 19. asrın ikinci yarısından, “Liberal” Fransız Masonluğu da, 1906’da Fransa Meşrik-ı Âzamı’na tâbi olarak têsîs edilen Barkay Locası’ndan beri, Filistin arazîsinde faâliyetlerine devâm ediyorlar… (https://www.cairn.info/revue-la-chaine-d-union-2016-4-page-86.htm; 13.4.2024)

(https://fr.wikipedia.org/wiki/Franc-ma%C3%A7onnerie_en_Isra%C3%ABl; 13.4.2024)

(“La Franc-Maçonnerie en Terre sainte”; https://www.albert-tours-israel.com/single-post/franc-maconnerie; 5.4.2024)

6. Fasıl:

Masonluğun Üç Semâvî Dîne Karşı Tavrı

“Yahûdi dîni dışında bütün dînler, Masonluğa düşmandır”

Egeran ekibinden ayrılarak bilâhare Türkiye Büyük Mason Mahfili’ni (günümüzdeki uydurma ismiyle “Özgür” Masonlar Büyük Locası’nı) teşkîl edecek Üstâd Masonlar tarafından têlîf edilen eserde:

“Yahudi dini dışında bütün dinler, ileride göreceğimiz gibi, masonluğa düşmandır. Bu düşmanlık, İslâm dini tarafından da benimsenmiştir. Özellikle Yahudilerin Masonluğu benimsemesi, Yahudi düşmanı olan müslüman yazarların masonluğa hücum etmelerine başlıca sebep olmuştur.” deniyor. (DTM 1965: 9)

Doğrusu, yeryüzündeki bütün dînlerin Masonluğa karşı takındıkları tavrı araştırmış değiliz. Masonluğun tek tek her dîn hakkındaki tavrını da bilmiyoruz. Lâkin Müteâl ve Zâtî Allâh’a, Peygamberlere, Vahiy Kitablarına, Rûhun Bekâsına, Âhirete inanan bütün dînleri “Putperestlikle” ithâm ettiğini ve bu dînlerin sâliklerini (kendi zanlarınca) bu “bâtıl îtikâdlardan” kurtararak, ortak bâzı fikrî umdeler ve ahlâkî değerleri esâs alan cihânşümûl, laik, yânî dünyevî bir dîn (ki o Masonluktan başka bir şey değildir) etrâfında birleştirmeyi gaye edinmiş olduğunu yukarıda îzâh etmiş bulunuyoruz. Bu cihetle, Masonluğun bu dînlerle mücâdele etmesi kadar bu berikilerin de onunla mücâdele etmesi tabiî değil midir? (Şu var ki, îtikâdımızca, bu mücâdele, fikrî mâhiyette olmalı, nezâhet hudûdları içinde kalmalı, kat’iyen karşılıklı zulme -her çeşidiyle maddî/mânevî zulme- varmamalıdır! O zamân bundan ancak hayır umulur.)

Katoliklik-Masonluk çatışması

Bu cümleden olarak, husûsen Katolikliğin, 18. asırdan îtibâren, mukâbele bilmisil, Masonlukla büyük bir mücâdeleye girdiğini, Masonluğun, Papalık tarafından (1738’de Papa XII. Clément’ın aforozuyle başlıyarak) def’alarca mahkûm edildiğini biliyoruz. (Buna mukâbil Ortodoksluğun, Protestanlığın ve sâir Hıristiyan mezheblerinin tavrı mechûlümüzdür…) Günümüzde ise, Katolik Kilisesinin, en azından bir cenâhıyle Masonlarla diyaloğa girdiği müşâhede ediliyorsa da, pek çok Katolik araştırmacı, müellif, fikir ve siyâset adamı Masonlukla mücâdeleden hâlî kalmıyorlar.

Müslümanlık-Masonluk çatışması

Müslümanlığa gelince, Masonluk Akâidine bihakkın vâkıf hiçbir Müslümanın, kendi kendisiyle îmânî tenâkuza düşmedikce, Masonluğu benimsiyemiyeceği bedîhî bir hakîkattir. Mâmâfih, o bâtıl Akâidi benimsemeden, kendince birtakım sebeblerle Masonluğa intisâb etmişse, bu –belki- onunla Allâh arasında bir mes’ele olarak görülebilir…

Her hâl-ü-kârda, Memleketimizde Masonluk umûmiyetle İlmî Zihniyet ve Usûlle araştırılmamakla berâber, 19. asırdan îtibâren birçok Müslüman siyâset ve kalem erbâbı, Masonluğun, hassaten Müslümanlığı kasdederek “Dîn terakkîye mânidir” sloganıyle kitleleri ifsâd ettiğini, “İrticâ” yaftası altında Müslümanlığı tepelemiye çalıştığını görüp ona cephe almış, ona karşı (mesnedli-mesnedsiz) pek çok neşriyât yapmıştır.

Son zamânlarda ise, bu husûsta, büyük bir gevşeklik hâli yaşadıkları müşâhede ediliyor… Filhakîka şu vâkıaya hayret edilmez mi ki Masonluk, Memleketimizde ve sâir İslâm beldelerinde, “İrticâ” yaftasıyle, İslâmın kökünü kazımak için, gizli-âşikâr, maskeli-maskesiz bütün gayretiyle çalışırken, Müslümanlar büyük bir gaflet ve uyuşukluk içinde ömür tüketiyorlar! Beynelmilel Masonluk Mâbedinin 33 Dereceli sâliki Şükrü Kaya’nın, “Büyük Şef”i nâmına, Meclis kürsüsünden (3 Aralık 1934 celsesinde) haykırdığı “Dînler işlerini bitirmiş, vazîfeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayâtiyet bulamıyan müesseselerdir!” küstâhça sözleri veyâ Selânikli Şef’in taşkın bir gayzla savurduğu “Evet, ahlâksız bir bedevînin İslâm denen o saçma ilâhiyâtı, hayâtımızı zehirliyen çürümüş bir leştir!” hakâreti bir asırdır kulaklarda çınlayıp duruyor da, üzerine ölü toprağı serpilmiş cem’iyette hiçbir aksülamel görülmüyor!

DEVAM EDECEK