Yahûdîlik-Masonluk münâsebeti (4)
Bizim sırrımız yavaş yavaş inşâ etmekden ibârettir
“Git gide daha ziyâde yayılan tahsîlle, hurâfeleri ve ilâhları öldüren
ilmin terakkîsiyle, Farmasonluk, her geçen gün biraz daha fazla insanlara lâyık
yegâne din olarak görünecekdir. Bizim sırrımız, yavaş yavaş, Kraliçesi Akıl ve
Yüksek Şûrâsı Hakîmler Meclisi olacak Cihânşümûl ve Demokratik bir
Cumhûriyetinşâetmekdenibârettir.”
1909’da
Osmanlı Meşrik-ı Âzamı’nıntêsîsine Osmanlı Şûrâ-yıÂlî’si önayak olduğu gibi,
II. Cihân Harbi sonrası yeni Remzî Mahfil veyâ Locaların têsîsi ve bunların
Türkiye Büyük Locası çatısı altında toplanması da Türkiye SüpremKonseyi (Yüksek
Şûrâsı) mârifetiyle olmuştu. Burada, Yüksek Şûrâ’nın, buna dâir,
SuvrenGranKomandör (Âmir-i Hâkim-i Âzam / Hâkim Büyük Âmir) Fuat Hulûsi
Demirelli ve Büyük UmûmîKâtib İsmail Memduh AltarimzâlıBeyânnâme’si görülüyor…
Demirelli, Şûrâ-yıÂlî’yiOsmânî’nin de müessislerindendi… (Apak 1958: 51 v.d.)
***
“İnsanlara lâyık
yegâne dîn: Farmasonluk”
Üçüncü misâl: Masonluk Âleminin çok îtibâr edilen
müelliflerinden Albert Lantoine’dan (1859-1949):
“Git gide daha ziyâde yayılan tahsîlle, hurâfeleri ve
ilâhları öldüren ilmin terakkîsiyle, Farmasonluk, her geçen gün biraz daha
fazla insanlara lâyık yegâne din olarak görünecekdir. […] Bizim sırrımız, yavaş
yavaş, Kraliçesi Akıl ve Yüksek Şûrâsı Hakîmler Meclisi olacak Cihânşümûl ve
Demokratik bir Cumhûriyetinşâetmekdenibârettir.” (Albert Lantoine, HiramauJardindesoliviers, Paris: Éd.
Gloton, 1928, p. 30)
Dördüncü misâl de, şimdiki ismiyle Özgür Masonlar Büyük
Locası’ndan:
• “Masonlar, Masonluğu, en insancıl bir ahlâk anlayışı ve
daha ileri giderek, modern devirlerin bir dini haline getirmişlerdir,
denebilir.” (Reşat Sanlı, “Anglo-Saksonlarda Masonluk Anlayışı ve Liberal
Masonlukla Bir Kıyaslama”, -Türkiye Büyük Mason Mahfili’ninnâşiriefkârı- Mason Dergisi, yıl 25, sayı 23-24,
Nisan-Eylûl 1976, s. 33)
(Jean-LaurentTurbet, Le
Blogdesspiritualités, 18.2.2018; https://www.jlturbet.net/2018/02/albert-lantoine-le-franc-macon-ecossais-l-historien-le-poete-le-romancier-l-homme-exceptionnel.html; 25.3.2024)
Mason
Âleminde çok îtibârlı bir müellif olan AlbertLantoine ve mârûf kitabı (Hiramaujardindesoliviers)…Bütün Mason
Âleminin hissiyâtına tercüman olarak, “insanlara lâyık yegâne dînin Farmasonluk
olduğunu” iddiâ ediyordu…
***
“Peygamberler,
putperesttir!”
“Hâricîler”e ve “Müptedîler”e
müteveccih propogandalarında “Kâinâtın Ulu Mîmârı” tâbiriyle
“Allâh”ıkasdettiklerini söylüyorlar; oysa ki Âmir-i Hâkim-i Âzam, Tıb Dr.
Selâmi Işındağ’ın Ritüellere istinâden yaptığı îzâhata nazaran:
“Masonluk, Tanrıya, onun mevcudiyetine inanmaktadır. Ama bunu
hayır ve hasenatın menbaı olan yüksek mefkûre, insan vasıflarını hâizolmıyan
başlangıç, kudret, çalışma, tekâmülün son merhalesi, enerji, lâyetenâhî varlık
şeklinde tasavvur etmektedir. Tabiat dışında, kaza ve kadere sahip bir kuvvet
olarak telâkki etmemektedir. […] Tanrı ile herhangi bir münasebet iddiası
[Vahiy] putperestliktir. Masonluk, […] ‘Allah ile münasebette olduğunu bildiren
Peygamberler, putperesttir!’ diye bağırır…” (Dr. Selâmi Işındağ, Masonik Diyalog, Önsöz: Orhan
Hançerlioğlu, İstanbul: Ekin Basımevi, 1964,
ss. 12, 13, 22)
Böylece, “Masonluk, bir dinin dar sınırları içinde barınmaz.
O, evrenseldir. Bütün dinleri içinde toplar. Din, mezhep ve ırk ayrılığını
kaldırarak dinlerin üstüne yükselmiş evrensel bir dindir.” (Dr. Selâmi Işındağ,
Masonluktan Esinlenmeler, İstanbul:
Mason Derneği Yayınları No 1, 1977, s. 141)
“Nihayette tekrîs, gerçek bir tanrılaşma olacaktır”
Benzeri bir tahlîli, MasoniyâtçıSergeHutin’de de
görüyoruz:
“Sânî-i Âzam, dünyâdan üstün [müteâl, transcendant] bir varlık değildir;
maddeyi idâre eden Kuvvet, insanların ancak hissedilebilir tezâhürleriniidrâk
edebildiği KâinâtKanûnudur ve mâdemki ‘Sânî-i Âzam’, yaratmadığı, hattâ
yaratmaktan âciz olduğu bir maddeyi ‘tanzîm etmektedir’, öyleyse Katolikliğin
‘halk eden’ Allâh’ı da değildir.” Dahası, o öyle bir mefkûredir ki, Mason,
tekemmül ede ede, bizzât o mefkûre olur, ilâhlaşır: “İnsan, melekelerini
nâmahdûd şekilde inkişâfettirmiye muktedir bilkuvve bir ilâhtır… (L’hommeest un Dieu en puissance,
quipeutdévelopper ses pouvoirsd’unemanièreillimitée…)” (Hutin 1960: 82-84)
Işındağ’ın, “yüksek mefkûre, tekâmülün son
merhalesi” tâbirleriylekasdettiği de aynı bâtınî felsefedir:
“Biz özvarlığımızı (nefs) eleştirerek (nefs muhasebesi), kendi kendimizi
iyice tanıyarak, içimizdeki eksikleri tamamlayıp yanılgıları düzelterek bu
ülküye yaklaşmaya çalışırız.” (Işındağ 1977: 79)
Veyâ bir başka Üstâd Masonun kaydettiği gibi:
“…Tekris, haricî halden ‘daha mükemmel’ bir ruh
haline, yüksek bir dünyaya girmektir. Nihayette tekris, gerçek bir tanrılaşma
olacaktır. Çünkü o zaman, varlık, şartlı her halin ötesine yönelmiştir. Bu,
demek ki, insan varlığının tamamiyle bir iç aşaması, kendisinde bilkuvve
taşıdığı bir olanağını gerçekleştirmesidir.” (“Büyük Hatîb” Tanju Koray
-1941/2008-, Çırak, Kalfa, Usta,
İstanbul: CésarRigo Basımevi, 1973, s. 12)
Hayâtı
hakkında çok az şey bildiğimiz pek mühim bir Mason şahsıyet: Tıb Dr. Selâmi
Işındağ… Nebioğlu’nun Kim Kimdir?
ansiklopedisinden 1911 doğumlu olduğunu öğreniyoruz. Lâkin nerede doğmuş, hangi
târihte, nerede ölmüştür? Ve âilesi… Bunlar mechûlümüz. Sâdece, Haluk Işındağ
isminde, müstehcen fıkraları muhtevî bir kitabın müellifi olan bir oğlu olduğunu
biliyoruz. 1940’lı senelerde, Ordu Memleket Hastahânesi’nde Dâhiliye
Mütehassısı olarak çalışmış ve o esnâda, Necip Fazıl’ın orada sahneye konulan Para piyesi hakkında (mahallî Gürses gazetesinin 1 Ocak 1949 târihli
nüshasında) bir makale neşretmiş.
(Hakan Seylan; https://www.orduolay.com/haber/19153498/erken-cumhuriyet-yillarinda-orduda-amator-sahne-hareketleri; 31.3.2024)
Türkiyeli Masonlardan,
Türkiye Süprem Konseyi’nin 1972-1988 seneleri GranKomandörlüğünüderuhde eden,
Masonluk hakkında câlib-i dikkat birçok kitabın müellifi olan, yazdıkları
Türkiye’deki her iki obediyansındünyâ görüşünü aksettiren Dr. Selâmi
Işındağ’ınhayâtı ve faâliyetleri hakkında bizi aydınlatmalarını bekliyoruz…
***