Dolar (USD)
34.75
Euro (EUR)
36.52
Gram Altın
2950.32
BIST 100
9878.03
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yahûdilik-Masonluk münâsebeti (112)

Selânik'de 15 bin Türke mukâbil 18 bin dönme

O senelerde, Selânik’deki Yahûdi nüfûsu da, göçler sebebiyle, inişler-çıkışlar göstermiştir… Böylece, (Molho’ya nazaran; Veinstein 1999: 69) 1914'te 170 bine yükselen toplam nüfûs içindeki Yahûdi nüfûsu 90 bindir. Son devir Osmanlı târihi mütehassısı François Georgeon'un muhâkemesine nazaran, 1900 senesi civarındaki Selânik nüfûsu içinde Türklerin oranı sadece %9, sayımda Türklere dâhil edilen Sabataîlerin oranı ise %11'dir; yânî o devirde Selânik'de 15 bin Türke mukâbil 18 bin Dönme mevcûddur.

Sabataîler, 1900’lerde –muhtemelen- 50.000 nüfûsa sâhibdiler; şu ânda ise, belki 300.000

5) 16. asırdan 20. asrın başlarına kadar, Selânik’de nüfûs ekseriyeti hep Yahûdi ve Sabataîlerde olmakla berâber, umûmî nüfûsa oranları devir devir değişiklik göstermiştir. Şehrin 1865'de 50.000 olan nüfûsu, tıbbî imkânların ve refâhın artması sâyesinde sür’atle çoğalarak, 1880'de 90.000'e, 1895'de 120.000'e ve 1912'de 170.000'e yükselir…(-Âilesi Selânikli Sabataîlerden olan- Prof. Dr. Edgar Morin, Vidal et les siens, Paris: Seuil/Points, 1996, p. 38)

1320 H. / 1902 M. Selânik Vilâyet Sâlnâmesi'nde (Haz.: Hatice Oruç, T. Tarih Kur. Yl., 2014), vilâyet merkezi nüfusu için (80.290+6.000'den fazla ecnebi≈87.000) rakamı verilmiştir. Bunların 24.699'u “İslâm” ve 44.331'i Yahûdi mahallelerinde mukîmdir. Rum mahalleleri ile (şehrin cenûbî garbindeki çarşı tarafında bulunan) Frenk Mahallesi'nde ikâmet edenler, 10.585 kişidir. Bulgar, Katolik ve Ermenilerin toplam sayısı 675'tir. Vilâyetin tamâmının nüfûsu ise 1.052.400 olup bunun %45'i “Müslüman”, %55'i Gayr-i Müslimdir. (ss. 352-353, 476) (Dönmeler, iş başındaki idârecilerin idrâksizliğinin bir tezâhürü olarak, “Müslüman” nüfûsuna dâhil ediliyordu…)

Yunan makamları tarafından 1913'te yapılan sayımda, (yaklaşık rakamlarla) 158 bin kişilik nüfûsun 61 bini Yahûdilerden, 46 bini “Türkler”den, 40 bini Rumlardan ve geriye kalan 11 bini de bilhassa Bulgarlardan ve ecnebîlerden müteşekkildi. Bu sayımda da, Sabataîler, Türk nüfûsuna dâhil edilmiştir. Türklerin bir ânda nüfûsunun yükselmesinin sebebi, 1912-1913 Balkan Harbi esnâsında, Bulgar, Rum, v.s.’nin jenosid siyâsetine mârûz kalan Türklerden hayâtını kurtarabilenlerin kaçarak Selânik'e ilticâ etmiş olmalarıdır. Bunların büyük kısmı, çadırlarda yaşıyor ve pek zavallı bir topluluk teşkîl ediyordu… (Ne onlar, ne Moriskolar Yahûdi olmadıkları için ders kitablarımız ve efkârıumûmiyemiz onlara alâka göstermiyor, haklarında romanlar yazılmıyor, filmler çevrilmiyor, Allâh’ın her günü televizyonlar, gazeteler, radyolar onlar hakkındaki haberlerle dolup taşmıyor! Bilakis, içimizde, “Türklerin” Ermenilere, Süryânîlere, Rumlara, Bulgarlara, Kürdlere, ilh… jenosid yaptıklarına dâir kirli propagandaya kanan pek çok idrâksiz var!)

O senelerde, Selânik’deki Yahûdi nüfûsu da, göçler sebebiyle, inişler-çıkışlar göstermiştir… Böylece, (Molho’ya nazaran; Veinstein 1999: 69) 1914'te 170 bine yükselen toplam nüfûs içindeki Yahûdi nüfûsu 90 bindir. Son devir Osmanlı târihi mütehassısı François Georgeon'un muhâkemesine nazaran, 1900 senesi civarındaki Selânik nüfûsu içinde Türklerin oranı sadece %9, sayımda Türklere dâhil edilen Sabataîlerin oranı ise %11'dir; yânî o devirde Selânik'de 15 bin Türke mukâbil 18 bin Dönme mevcûddur. (Georgeon, “Müslüman ve Dönme Selânik”; G. Veinstein, Selânik 1850-1918, C. Akalın terc., İstanbul: İletişim Yl., 1999 içinde, ss. 117-118.)

Kendileri de Selânikli âilelere mensûb olan Doç. Dr. Yıldız Sertel ile Prof. Dr. Edgar Morin’e îtibâr ederek, 1900 senesi civârında –Sabataîlerin mukaddes merkezi olan- Selânik’deki Sabataî nüfûsunu 20 bin olarak tesbît edebiliriz. (Morin 1996: 38, 24-25; Yıldız Sertel, Annem Sabiha Sertel Kimdi, Neler Yazdı?, İstanbul: Yapı Kredi Yl., 1995, 2. baskı, -1. baskı: 1994-, s. 24) Muhakkak ki Osmanlı hudûdları içindeki toplam Sabataî nüfûsu, bu rakamın çok fevkındedir. Çünki onlar, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Balkanlar’dan Adalar’a kadar çok geniş bir sâhaya yayılmışlardı ve hattâ, kâideten, (İstanbul-Şişli’de olduğu gibi) her Yahûdi cemâatinin yanı başında bir Sabataî cemâati de mevcûddu. Bu husûs dikkate alınarak, Türkiye’de, 1900 civârındaki Sabataî nüfûsu, 50 bin olarak tahmîn edilebilir. (Elbette, birtakım ipuclarından yola çıkarak, sâdece tahmîn edilebilir; hattâ kendilerinin dahi, bu husûsta, kat’î bir rakama mâlik olduklarını zannetmiyoruz…) Bu tahmînden yola çıkarak ve içlerinden mühim bir kısmının İsrâil’e ve Amerika’ya, Avrupa’ya, ilh… hicret etmiş oldukları dikkate alınarak, ayrıca bir kısmının da samîmî olarak ihtidâ edip Milletimize karışmış olabileceği farzedilerek (bittabi, Kemalizmi benimsemiş olanlarını “mühtedî” telâkkî etmek hatâ olur; bilakis!), şu ânda Türkiye’deki nüfûsları en az 200 bin ve muhtemelen birkaç yüz bin, belki 300 bin olarak hesâblanabilir. (Bâzı Yahûdi kaynaklarının verdikleri 60 bin veyâ yüz bin rakamını, her zamanki kendilerini azlık gösterme tâbiyelerinin bir tezâhürü olarak telakkî ediyoruz…)

“Kapanîler, Yâkubîler, Karakaşlar”19. asrın sonlarından îtibâren birbirleriyle kaynaştılar

6) Selânik’in Sabataîlerin de merkezi olması, açıkça bu şehirdeki nüfûs vazıyeti ile alâkalıdır. İçlerinden mühim bir kısmı Sabatay Sevi’ye bağlanmış, “Sabatay’ın vefâtından sonra, yalnız zâhirî değil, aynı zamanda bâtınî karısı olduğunu iddiâ eden” ve burada mukîm bulunan “ikinci zevcesi Ayşe Kadın’ın etrâfında toplanmışlardır”. “Bu kadın, kendi öz kardeşi Jacob’u, Sabatay Sevi’nin oğlu ve gûyâ mezardan çıkan kocasından hâmil[e] kalıp, 12 yaşına erişmiş bir oğlan boyunda doğurmuş olduğu iddiâsı ile ortaya çıkmıştır.” Ona “Querido (Sevgili)” ismini takan bâzı Sabataîler onun ulûhiyetine kâil olmuşlardır. Böylece ortaya “Yâkubîler” hizbi çıkmış, bu yeni inanca katılmıyan dîğer Sabataîler “İzmirliler” veyâ “Kapanîler”i teşkîl etmişlerdir. (MEB İslâm Ansiklopedisi, “Dönme” maddesi)

Bilâhare, 1700 senesine doğru, Barukiya Ruso veyâ Osman Baba'nın, kendisinin Sabatay Sevi'nin tecessüdü olduğu şeklindeki iddiâsı üzerine, Kapanîler de ikiye bölündüler. Osman Baba'ya tâbi olanları, muhâlifleri tarafından, “Onyollular” şeklinde isimlendirildiler. Onlara, “Koniosos” veyâ “Karakaşlar” da denilmektedir. Barukiya’nın tarafdârları dahi, 1720 senesinde ölen Barukiya'ya ulûhiyet izâfe ettiler ve 1924 nüfûs mübâdelesine kadar, onun Selânik'deki kabri, sâlikleri için bir ziyâretgâh olarak kaldı. Sabatay Sevi'ye bağlı kalıp Jacob Querido'yu da, Barukiya Ruso'yu da tanımıyanlar, “İzmirliler” veyâ “Kavalieros” ismiyle anılmıya devâm ettiler. Bunlara “Kapanî” (Kapancı, Kapanlı) veyâ “Papular” da denilmiştir. (Başka kaynaklarla berâber hassaten Gershom Scholem, Le Messianisme juif ; Essais sur la spiritualité du judaïsme -Yahûdi Mehdîciliği; Mûsevîliğin Mânevî Cephesi Hakkında Deneme-, Pâris: Éditions Calmann-Lévy, 1974, ss. 232-233) Son senelerde yapılan bâzı neşriyâta istinâden, eski (yânî Kale sûrları içindeki) Selânik’de, mezkûr üç hizbin oturduğu mahallelerin mühim bir kısmını tesbît etmek mümkün olmuştur.

Evleri bitişik ve dehlizlerle birbirine bağlı idi; böylece gizliliği muhâfaza ve ihtilâlci faâliyetler kolaylaşıyordu. Câmileri de kendi mâbedleri olarak kullanıyorlardı. Mâmâfih, 1902'de, -Selânik’in şarkında, sâhil boyunca kurulan yeni- Hamidiye Mahallesinde, Mîmâr Poselli'ye, Endülüs havra mîmârîsinden mülhem, “Magen David”lerle müzeyyen “Yeni Câmi”i inşâ ettirip orayı merkezî mâbedleri yaptılar. Bu Sabataî mâbedi, minâresi yıkılmış olmakla berâber, hâlen ayaktadır ve gâfil Türkler, bu “Mescid-ı Dırâr”da ibâdet etmekte bir beis görmemektedir… Ayrıca, Müslümanlardan ayrı olarak defnedildikleri mezarlıklardan ve vefât îlânlarından yola çıkarak (-maâlesef tahrîf edilerek neşredilmiş- Yahûdilik ve Dönmeler isimli eserimizde –Kasım 1989-) binlerce Sabataîyi gün ışığına çıkarmış bulunuyoruz. (Ki onlara, sonradan, yüzlercesi daha ilâve oldu…)

Bu üç hizib, 19. asrın sonlarından îtibâren, hâssaten (“Mustafa Kemâl’in Muallimi”) Sabataî Hahamı Şemsî Efendi’nin gayretleriyle -geniş mikyâsta- birbirleriyle kaynaştılar. Bu kaynaşmada, dîğer Yahûdilerin ve Mason Localarının da büyük têsîri oldu…

Sabatay Sevi’nin Türklere dâir tâlimâtı

7) Sabatay Sevi, Cemâatine, “18 Emir” vaz’etmişti. Bunlar, Sabataî Akâidinin esâsını teşkîl eder. İçlerinden husûsen 16 ve 17. Maddeler Türkler (veyâ Müslümanlar) ile alâkalıdır:

“[18 Emrin] on altıncısı şudur ki Türklerin âdetlerine riâyete îtinâ edilsin; zîrâ bu sûretle onların gözleri kör edilecekdir! Ve Ramazan orucunu tutmak için sıkıntıya girmesinler! Kezâ onların şeytan için kestikleri kurban hakkında da! Gözle görülen her şey îfâ edilsin! (La seizième est que l’on ait soin à l’égard des usages des Turcs, car par là on leur crève les yeux –on leur jette de la poudre aux yeux-. Et pour le jeûne du Ramazan, qu’ils n’aient, en l’observant, aucun scrupule –de conscience-. Ainsi, le sacrifice qu’ils –les Turcs- font aux diables, peu importe si on ne le fait pas. Toute chose qui se remarque doit être faite.)

“On yedincisi şudur ki onlarla [Türklerle ve daha umûmî olarak bütün Müslümanlarla] nikâh akdedilmemeli, münâsebette bulunulmamalı, hayâtta veyâ memâtta kendileriyle hiçbir yakınlık kurulmamalıdır. Zîrâ onlar murdardır, kadınları sürüngendir ve Kitâb-ı Mukaddes'deki şu Âyet bu mevzû ile alâkalıdır: ‘Bir dört ayaklı ile yatana lânet olsun!’ (La dix-septième est que l’on ne doit contracter des alliances avec eux –les musulmans, ni avoir aucun rapport avec eux- ni dans leur vie, ni dans leur mort, car ils sont abomination et leurs femmes sont des reptiles, et c’est à ce sujet que –le verset biblique- a dit: ‘Maudit soit celui qui couche avec un quadrupède’.)” (Prof. Abraham Galanté, Nouveaux Documents sur Sabbétaï Sévi. Organisation et us et coutumes de ses adeptes, İstanbul, 1935, pp. 45-46; -Edirne Hahambaşısı- Abraham Danon, “Une Secte Judéo-Musulmane en Turquie”, Actes du 11e Congrès International des Orientalistes -1897-, Pâris, 1899, p. 65)

1_6217cfc512fed6efa7473e4721542f60.jpg

Pâris’te, 1897 senesinde akdedilen On Birinci Beynelmilel Şarkıyâtçılar Kongresi’nin Zabıtlarının Üçüncü Kitabının yine Pâris’de yapılmış 1899 baskısının kapağı ve bu cildde (ss. 57-67) Edirne Hahambaşısı Abraham Danon’un “Türkiye’de Bir Yahûdi-Müslüman Mezhebi” başlıklı teblîği… Gâfil Müslümanlar, bu teblîğdeki mevsûk ve fevkal̃âde kıymetli, fevkal̃âde ibretâmîz bilgilere dahi l̃âkayd kaldılar…

***