Yahûdilik-Masonluk münâsebeti (106)
İsrâil’i resmen tanımasıyle kendini iyice belli edecekdir
Bu Siyonizm tarafdârı siyâset, Kemalist Hükûmetin, daha İsrâil’in istiklâlini îlân etmesinin üzerinden bir sene dahi geçmeden ve İsrâil’in Filistin topraklarının %80’ini gasbetmesiyle netîcelenen ilk büyük Yahûdi-Arab Harbi henüz tamâmen bitmemişken (çünki İsrâil ile Mısır ve Lübnan arasında mütâreke imzâlanmış, Ürdün ve Sûriye’yle imzâlanmamıştı), pürtelâş (24 Mart 1949’da), İsrâil’i resmen tanımasıyle kendini iyice belli edecekdir.
“Kemalist
Türkiye”nin “Millî Şef” Hükûmeti de İsrâil’i tanıyor
Türkiye’yi idâre eden Kemalist Şef’in ve sâir idârecilerin,
İsrâil Devleti’nin kurulmasıyle netîcelenecek “Türkiye üzerinden muhâceret
harekâtı”na bilerek yardım ettikleri âşikârdır. Bu yardımı sırf Yahûdileri Nazi
mezâliminden kurtarmak için insânî endîşelerle yaptıklarını iddiâ etmek,
onların, hakketmedikleri derecede ahmak veyâ câhil olduklarına hükmetmek
olurdu…
Nitekim 2. Cihân Harbi netîcelendikden sonra da, “Kemalist
Türkiye”, Siyonizm tarafdârı siyâsetine devâm etti. Bunun pek bâriz delîli, her
şeyden evvel, Kemalist Hükûmetin o devirde hiçbir sûretle Filistinli
mazlûmların dâvâsına sâhib çıkmaması, Siyonist Emperyalizmini tenkîd etmemesi,
bilâkis bu mâhiyetteki bâzı aksülamellere kat’î bir tavırla ve zecrî
tedbîrlerle sed çekmesidir. Kemalist Hükûmet, mes’eleyi, ancak “…Yakın Doğuda
sürekli ve tehlikeli bir kargaşalık yuvası olmak istidadını gösteren Filistinde
adaletli ve temelli bir nizam kurulması için Türkiye elinden gelen gayretleri
harcamağa hazırdır” kabîlinden yuvarlak lâflarla geçiştiriyordu… (Farmason –ve muhtemelen
Sabataî- Hâriciye Vekîli Necmettin S. Sadak’ın 20 Aralık 1948’de TBMM’deki
konuşmasından; Cumhuriyet,
21.12.1948, s. 4.)
Bu Siyonizm tarafdârı siyâset, Kemalist Hükûmetin, daha
İsrâil’in istiklâlini îlân etmesinin üzerinden bir sene dahi geçmeden ve
İsrâil’in Filistin topraklarının %80’ini gasbetmesiyle netîcelenen ilk büyük
Yahûdi-Arab Harbi henüz tamâmen bitmemişken (çünki İsrâil ile Mısır ve Lübnan
arasında mütâreke imzâlanmış, Ürdün ve Sûriye’yle imzâlanmamıştı), pürtelâş (24
Mart 1949’da), İsrâil’i resmen tanımasıyle kendini iyice belli edecekdir.
(Resmî Gazete, 1.4.1949, s. 1)
Sabataî Cemâatinin ve Farmason Câmiasının güzîdesi, BMT
Filistin Uzlaştırma Komisyonu Âzâsı Hüseyin Cahid Yalçın, İsrâil’i tanıyan
Hükûmet Karârnâmesi’nin imzâlanmasından üç hafta kadar evvel “Büyük Şef”ine
İsrâil Devleti’nin sür’atle tanınması tavsıyesinde bulunmuştu. Ondan elbette
mazlûmların hakkını müdâfaa etmesi beklenemezdi. Farmason (ve muhtemelen
Sabataî) Hâriciye Vekîli Necmettin Sadak da aynı zihniyetteydi ve Vekâletinin
24 Mart 1949 târih ve 35970/115 sayılı yazısıyle, “İsrâil Devleti’nin derhâl tanınması”
tavsıyesinde bulunmuştu. İsrâil’in tanınmasına dâir Hükûmet Karârnâmesi hemen
aynı gün imzâlandı... Ne de olsa, burası, “Kemalist Türkiye”dir!
***
Muvâzaalı Muhâlifler de İsrâil’in
tanınmasını desteklediler
Üstelik, tanıma karârı gibi bunca
hayâtî bir mes’ele, ne efkârıumûmiye tarafından, ne de TBMM’de tartışıldı…
Zâten totaliter bir rejimde (ki o senelerde açık totaliter rejimden, örtülü
totaliter rejime geçilmiş bulunuyordu ve el’ân da bu keyfiyet berdevâmdır)
efkârıumûmiye bir sürüden başka nedir ki? Gûyâ “muhâlif” denilen muvâzaalı
partiler (Celâl Bayar’ın Demokrat Parti’si, Yusuf Hikmet Bayur ve Fevzi
Çakmak’ın Millet Partisi, v.s.) ise Hükûmetin hâricî siyâsetini bütünüyle
desteklemekteydiler. Nitekim, Hüseyin Cahid Yalçın, 17 Mart 1949 târihli Ulus’taki başmakalesinde, “muhâlefet”i
bu tavrı sebebiyle harâretle tebrîk edecekdir. Sabataî, Farmason, Fanatik
Kemalist gibi unsurlardan meydana gelen Mütehakkim Zümrenin zihniyetini anlamak
bâbında, Hüseyin Cahid’in makâlesinin iktibâs ettiğimiz son iki paragrafındaki
“Bu adamlar vatandaşların kalbinden kanun korkusunu kaldırarak gûya yerine
Allah korkusunu ikame etmek isteyen sapıklardır.” ve “Bolşeviklerin binecekleri
beygirler de koyu mürtecilerdir.” cümlelerine ve “kara tehlike” tâbirine hâssaten dikkat edilmelidir. O devirde,
Hüseyin Cahid Yalçın’ın Cemâatdaşı Ahmet Emin Yalman da, ısrârla, “Mürteci”
tâbiriyle tezyîf ettiği Müslümanları, Bolşeviklerin maşası olarak göstermiye çalışıyordu.
“Vatanımızda parti münasebetlerinin
normale doğru gidişinde bahsettiğimiz büyük değişikliği lâyıkile anlamamış
olanlar varsa dün Millet Meclisinde dış politika üzerinde cereyan eden
müzakereler onları tenvir edebilir. Gerek Yusuf Kemal Tengirşenk’in, gerek Fuat
Köprülü’nün ve bilhassa Fuat Köprülü’nün dış politikamız hakkındaki
beyanatları, ihtiva ettikleri siyasî kiyaset ve ruhî asalet bakımından
parlâmento tarihimizin kıymetli sahifelerini teşkil edeceklerdir. Vatanın
selâmet ve istiklâlini takdir ve müdafaa hususunda muvafakat ile muhalefetin
tam bir ruh birliği içinde elele müttefik ve müttehit yürümeleri memlekete
mağlûp olmaz bir ordu temin etmek kadar büyük bir muvaffakıyettir. […]
“Demokrat Parti gürültülü patırtılı
bir tarzda gelişi güzel ve birdenbire vücut bulduktan sonra bir tekâmül devresi
geçirip içindeki bulanık ve bulaşık unsurları ya kendi dışarı attı, ya onlar
orada hayat hakkı bulamıyarak çekildiler. Şimdi efkârı umumiyenin tezahürünü
kanun dairesinde bir rekabet ve münakaşa ile kazanmağa çalışan iki muntazam
vatansever partinin yanı sıra mantıktan, muvazeneden, selim histen mahrum,
mağşuş bir küme göze çarpıyor ki Halk Partisine olduğu kadar Demokrat Partiye
de düşmandır. Bunlar hâlâ çıkacak ihtilâlden bahsediyorlar. Bu adamlar
vatandaşların kalbinden kanun korkusunu kaldırarak gûya yerine Allah korkusunu
ikame etmek isteyen sapıklardır.
“Bu memlekette ancak bolşevikler
ihtilâl çıkarmayı düşünebilirler. Onların binecekleri beygirler de koyu
mürtecilerdir. Bu manevranın eksilmemiş, hattâ artmış olduğu da göze çarptı.
Fakat memleketin kalblerinde vatan aşkı taşıyan, selim duygulara sahip olan
muvazeneli unsurlarının ikinci parti halinde normal hayata doğru
yürümeleri[nin], kara ve kızıl tehlikeyi ezmeğe kâfi bir kuvvet vücuda
getirdiğinde şüphe yoktur.” (Hüseyin Cahit Yalçın’ın 17 Mart 1949 târihli Ulus’taki başmakâlesinden; Akşam, 17.3.1949, ss. 1 ve 2’den naklen)
(Akşam, 17.3.1949, s. 1)
Gûyâ “muhâlif” denilen muvâzaalı
partiler de (Demokrat Parti, Millet Partisi, v.s.), “Millî Şef” Hükûmetinin
Farmason Necmettin Sadak’ın idâresindeki hâricî siyâsetini (Jenosidci Siyonist
Devletin tanınması dâhil) bütünüyle desteklemekteydiler… O “muvâzaalılar”
hâricinde kalan “Mürteci” yaftalı Müslümanlar ise, Hüseyin Cahid’e nazaran,
“Bolşeviklerin binecekleri beygirler”dir!
***