Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yahûdilik-Masonluk münâsebeti (101)

1_4c3473d14c13c3b952059a32f9d0f06e.jpg

(Miroir de l’histoire / Les Combats d’Israël, Pâris: Jules Tallandier, 1973, No 9, pp. 196-197)

Siyonist nüfûzunun en fazla hissedildiği memleketlerden biri olan Fransa’da, 1946 – 1947’de, Fransa’nın BMT’de Filistin’in paylaştırılması lehinde rey kullanması için kampanya yürüten siyâsetci ve muharrirlerden bâzıları...

Bu muharrirlerden biri de, uzun zamân Jean-Paul Sartre’la nikâhsız berâberlik yaşıyan, ahlâksız, cinsî sapık, Kadın Hakları istismârcısı Simone de Beauvoir idi. Les Combats d’Israël’in işbu 9. sayısının 193. sayfasında onun resmi de yer alıyor…

***

Filistinlilerin tahammül edilmez haksızlığa isyânı ve yine Siyonist vahşetiyle mukâbele görmeleri

Böylece, Siyonistler, entrikayle, hîleyle, ahlâksız yollarla hedeflerine ulaştılar: BMT Umûmî Hey’eti, 29 Kasım 1947’de, 33 lehde, 13 aleyhde ve 10 müstenkif reyle, yânî üçte iki ekseriyeti sağlıyan bir rey fazlasıyle, Filistin arâzîsinin Siyonistler ve Filistinliler arasında paylaşılmasını, her iki topluluğun kendilerine ayrılan topraklar üzerinde birer Devlet kurmasını kabûl etti. (Perrin 2000)

Makyavelist Siyonistlerin Müslüman Arab vatanını gasbederek orada bir Devlet kurmaları zâten büyük bir adâletsizlik, büyük bir İnsan Hakları ihlâli iken, bu kadarıyle de iktifâ etmediler: O târihte Filistin nüfûsunun sâdece üçte birini teşkîl ettikleri ve toprakların da sâdece %6,5’unun (evet, altı buçuğunun!) mâliki oldukları hâlde, kendilerine, büyük bir kısmı en münbitleri olmak üzere, Filistin topraklarının %55’ini tahsîs ettirdiler. (Garaudy 1983: 132; Perrin 2000) Zâten, bilâhare, gözleri bütün Filistin’de olduğu için, buna dahi râzı olmıyacaklar, BMT Karârlarını hiçe sayarak, Filistinlilere Devlet kurdurmıyacaklar, adım adım bütün Filistin’i yutmıya yöneleceklerdir. Düşünmeli ki emperyalist, jenosidci emellerine uymıyan hiçbir BMT Karârına riâyet etmiyen İsrâil’e o devirden beri herhangi bir müeyyide tatbîk edilmemiş, o da, dünyâ milletlerine karşı küstâhlığını her geçen gün arttırarak, günümüzde, en zâlimâne usûllerle, bütün dünyânın gözü önünde, hattâ Amerikan Kongre Âzâlarının tamâmının alkışları altında Filistinli jenosidi icrâ edecek, bir senedir devâm eden vahşetle (tesbît edilebildiği kadarıyle dahi) bebek, çocuk, kadın, erkek, ihtiyâr 50.000 civârında sivili imhâ edecek, bütün Gazze’yi harâbeye çevirecek kadar pervâsızlaşmıştır!

Velhâsıl, göz göre göre kendilerine bu kadar haksızlık yapılmasına tahammül edemiyen Filistinliler, BMT Karârını tanımıyacaklarını îlân ve arkasından da, bir kerre daha isyân ettiler… Bir taraftan Siyonistlerle meskûn mahallerde kanlı çatışmalar cereyân etti, dîğer taraftan, Aralık 1947’de, bir umûmî grev hareketi başlattılar. İsyânları, Siyonistlerden çok şiddetli bir karşılık gördü. (Perrin 2000)

Siyonistler, neredeyse bir asırdır bu çatışmalara hazırlanmaktaydı. Kadın-erkek hepsi askerî tâlim görmüş, inzibâtlı, teşkîlâtlı, şuûrlu, tahsîlli bir kitleydi. Ayrıca, dünyânın her tarafında faâliyet gösteren Beynelmilel Siyonizmden ve onu destekliyen büyük Devletlerden yardım görüyorlardı.

Filistinliler ise, Siyonizmin mâhiyetini ve kuvvet kaynaklarını kavrıyamamış, câhil, bölük börçük, başsız, hazırlıksız bir kitleydi. Bıçak kemiğe dayanmasa, artık mücâdele bir hayât-memât mes’elesi hâline gelmemiş olsa, muhtemelen harekete geçmezlerdi. Dîğer taraftan, hâricî âlemden bir yardım görmüyorlardı. Onları destekliyen Arab memleketleri, kendi aralarında çekişme hâlindeydi; her birinin Filistin’de hâkimiyet sağlamak gibi bir emeli vardı; zâten kendileri de, Emperyalistlerin nüfûzu altında bin bir desîseye sahneydi.

Objektif vazıyet böyleyken, Siyonistlerin Filistinlileri ezeceği belliydi. “Eretz İsrael” ismini verdikleri bütün Filistin’i ve adım adım, “Nil’den Fırat’a kadar” olan coğrafyayı Siyonist Cihân Hâkimiyetinin merkezi yapmayı kafalarına koymuşlardı; en az bir asırdır bunun için çalışıyorlar ve bu istikâmette büyük mesâfe kat’etmiş bulunuyorlardı.

İlk merhaledeki hedefleri, bütün “Eretz İsrael”i (Nisan 1920 San Remo Konferansı’na sundukları haritadaki gibi, bütün Filistin’i içine alan dar mânâdaki “Eretz İsrael”i) fethedip orada etnik temizlik yapmak, Filistinli bırakmamaktı. Bunların bir kısmı imhâ edilecek, geriye kalanlar ise, vahşiyâne muâmeleyle dehşete düşürülerek kaçmıya zorlanacaktı. Millî Yahûdi Fonu Müdürü Yossef Weitz’ın 1940’ta pervâsızca îlân ettiği gibi:

“Şunu açıkça bilmeliyiz ki bu memlekette iki millet için yer yoktur. Şâyed Arablar onu terkederlerse, o bize yeter. (…) Onların hepsini bu memleketten çıkarmak, biricik çâredir. Onlara âid tek köy, tek aşîret dahi burada kalmamalı… Roosevelt’e ve bütün dost Devlet Reîslerine îzâh etmek lâzım ki eğer bütün Arablar buradan giderse ve hudûdlar Litani ırmağı boyunca şimâle ve şarkta da Golan Tepelerine doğru biraz itilirse İsrâil arâzîsi fazla küçük değildir. (Il doit être clair pour nous qu’il n’y a pas de place pour deux peuples dans ce pays. Si les Arabes le quittent, il nous suffira. (…) Il n’existe pas d’autre moyen que les déplacer tous; il ne faut pas laisser un seul village, une seule tribu… Il faut expliquer à Roosevelt et à tous les chefs d’États amis que la terre d’Israël n’est pas trop petite si tous les Arabes s’en vont et si les frontières sont un peu repoussées vers le Nord le long du Litani, et vers l’Est sur les hauteurs du Golan.) (Yossef Weitz, Journal –Günlük-, Tel Aviv, 1965)” (Garaudy 1983: 117; Perrin 2000)

Bekleneceği üzere, Siyonistler, çatışmaları lehlerine çevirmekte gecikmediler. Kısa zamânda, BMT tarafından Filistinlilere tahsîs edilmiş birçok toprak parçasını, birçok şehri zaptettiler. 18 Nisan 1948’de Taberiye, 25 Nisan’da Hayfa, 7 Mayıs’ta Safed, 12 Mayıs’ta Yafa ellerine geçti. Planladıkları gibi, zaptettikleri topraklarda etnik temizlik yapmak için, vahşet irtikâb ettiler. Bunlardan en dehşetengîz olanı, 9 Nisan 1948’de Deir (Deyr) Yâsîn köyünü, içindeki çocuk, kadın, ihtiyar 254 siviliyle berâber imhâ etmeleridir. Bu canavarca katliâm, bütün Filistinlileri, aynı âkıbete uğramak korkusuyle, en az bin dört yüz senelik vatanlarını telâşla terketmek mecbûriyetinde bıraktı. Jenosidci Menahem Begin, İsyân: İrgun’un Târihi isimli kitabında (İnglizce baskısı 1951, s. 162, Fransızcası 1971, s. 200) bu hâdiseyi memnûniyetle kaydediyor:

“Haganah [İsrâil ordusu], başka cephelerde de muzaffer taarruzlar icrâ ediyordu… Paniğe kapılan Arablar ‘Deir Yâsîn! Deir Yâsîn’ diye bağırarak kaçışıyorlardı…” (Garaudy 1983: 63)

BMT’de Filistin’in paylaştırılması hakkında kullanılan reyler

Yukarıda, 29 Kasım 1947’de, BMT Umûmî Hey’etinde, üçte iki ekseriyeti sağlıyan bir rey fazlasıyle, Filistin’in, iki topluluk arasında, işgâlci ve üçte bir nüfûs oranına sâhib Siyonistlere arâzînin %55’inin tahsîs edilerek paylaştırılmasına karâr verildiğini kaydetmiştik. Bu muazzam haksızlığa hangi Devletin lehde, hangisinin aleyhde rey verdiğini ve hangisinin müstenkif kaldığını, o devrin Cumhuriyet gazetesinden öğrenebiliyoruz.

1 Aralık 1947 târihli Cumhuriyet’in 3. sayfasındaki Anadolu Ajansı mahrecli habere nazaran, rey tasnîfi aşağıdaki şekildedir (mezkûr gazetenin imlâsını muhâfaza ederek iktibâs ediyoruz):

- Lehde rey kullananlar: Avustralya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Beyaz Rusya, Kanada, Costarica, Çekoslovakya, Danimarka, Saint Domingue, Equateur, Fransa, Guatemala, Haiti, İzlanda, Liberya, Lüksemburg, Hollanda, Yeni Zelanda, Nicaragua, Norveç, Panama, Paraguay, Peru, Filipin, Polonya, İsveç, Ukrayna, Güney Afrika, Uruguay, Sovyet Rusya, Birleşik Amerika, Venezüella. (33 Devlet)

- Aleyhde rey kullananlar: Efganistan, Cuba, Mısır, Yunanistan, Hindistan, İran, Irak, Lübnan, Pâkistan, Arabistan, Suriye, Türkiye, Yemen. (13 Devlet)

- Müstenkif rey kullananlar: Arjantin, Şili, Çin, Kolumbia, Salvador, Habeşistan, Honduras, Meksika, İngiltere, Yugoslavya. (10 Devlet)

“Kemalist Türkiye”, üçte iki rey ekseriyeti garanti edildikden sonra aleyhde rey kullanmış olmalıdır. Böylece bütün Arab ve İslâm Âlemi saflarında görünerek zevâhiri kurtarmıştır. Lâkin 24 Mart 1949’da İsrâil’i tanıyarak asıl yerini belli etmekde gecikmiyecekdir… (TC Dış İşleri Bakanlığı Sitesinde -https://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa; 28.10.2024- verilen 28 Mart 1949 târihi, İsrâil’in tanınma târihi değil, bu karârın gazetelere aksettiği târihtir.)