Yahûdîlik-Masonluk münâsebeti (1)
Takdîm
“Yahûdilik-Masonluk
Münâsebeti” mes’elesi, hem çok geniş, hem de çok tartışmalı bir araştırma
mevzûudur.
Bizim,
Yahûdilik ve Masonluk mes’elelerini araştırmıya başlayışımızın üzerinden (ki bu
çalışmaya, 1970’te Fransa’da başlamıştık) yarım asırdan fazla bir zamân geçti…
İğneyle kuyu kazar gibi bilgi topladığımız, büyük cehd, sabır ve fedâkârlık
istiyen, üstelik pek nankör bir araştırma sâhası!
“Nankör”,
çünki karşınızda, başka tahakküm vâsıtaları gibi propaganda vâsıtalarını da
elinde tutan Mütehakkim Zümrenin şartlandırdığı bir efkârıumûmiye var ve onun
şartlandığı muharref ve sahte bilgileri, bunlara dayanan peşîn hükümleri
yıkarak ona Hakîkati göstermeniz zorun zoru bir mes’eledir! Üstelik, o,
umûmiyetle, Konformist, Oportünist ve hattâ sık sık da Makyavelist bir tavra
sâhib olduğu için, rahatı kaçmasın diye, Hakîkati bilmek veyâ kabûl etmek
istemez ve sırf bu yüzden bile size düşman kesilir… Memlekette umûmî hâl
böyleyken, siz, yarım asra yayılan kıt kanâat ve çilekeş bir hayât yaşıyarak
varınızı yoğunuzu Hakîkat Yolunda seferber eder, muhâfaza etmekte bile müşkilât
çekdiğiniz bin bir malzeme toplar, bunlar üzerinde teemmül ede ede pek çok
hayâtî tesbîte ulaşır ve ne târihî, ne de günlük hâdiselerin hiç de
göründükleri, gösterildikleri gibi olmadıklarını anlar, Milletinizi intibâha
getirecek, onu müfsid kuvvetlerin oyuncağı olmaktan kurtaracak bu tesbîtleri,
delîlleriyle, vesîkalarıyle ortaya koyan, bunlara müstenid îkazlarda bulunan
eserler hazırlarsınız, fakat neşir imkânı dahi bulamazsınız; bulsanız da pek
mahdûd bir muhîte hitâb eder, geniş kitlelere ulaşamaz, gidişâtı değiştirecek
bir âmil olamazsınız!
Velâkin,
Rabb’imize kavuşmamıza bu kadar yaklaşmışken, bildiklerimizi mezara götürmemek
için yine de çalışmıya, yazmıya, -meşrû vâsıtalarla- Milletimize ulaşma
imkânları aramıya mecbûruz! Mecbûruz, çünki Müslümanız; Hakîkat Dâvâsı güden
Hak Dînin sâlikleriyiz!
Velhâsıl,
bir avuc da olsalar, okurlarımızın, işbu çalışmamızı, yarım asırlık çok
zahmetli araştırmalarla ve sırf Hakîkat endîşesiyle toplanmış müsbit
vesîkalara, sağlam delîllere müstenid sahîh bilgilerin, objektif verilerin
-âdetâ inbikden süzer gibi çıkarılmış- bir hülâsası ve onlardan istihrâc edilmiş
muhtasar bir tesbîtler, îkazlar mecmûu olarak değerlendirmelerini ve ibretle
mütâlaa etmelerini temennî ediyoruz.
Şu
“Takdîm”den de anlaşılacağı vechiyle, Araştırmamız, (kanâatimizce) tamâmen
Tecrübî İlim Zihniyet ve Usûlüyle yürütülmüş olmakla berâber, üslûbu, yer yer,
ilmî, yânî objektif olmaktan uzaklaşmıştır. Bunun başlıca sebebi şudur:
Vâkıaları
araştırarak sâdece ilmî tesbîtlerde bulunmakla iktifâ etmiyor, ayrıca onlar
üzerinde felsefî tefekkürde bulunuyor, kendi islâmî kıymet hükümlerimiz,
inanclarımız, velhâsıl dünyâ görüşümüz çerçevesinde onlardan ahlâkî-insânî
netîceler çıkarıyoruz (ki zâten, bizce. felsefî tefekkür ancak ilmî tesbîtler
üzerinde yükselirse kıymeti hâiz olur). Bunu yapmak ise, hissiyâtımızın devreye
girmesi ve hislerimizin üslûbumuza da têsîr etmesi, yânî üslûbumuzun sübjektif
bir mâhiyet kazanması demekdir.
Bu
takdîrde, şu suâl akla gelir: Bu hâl, bir nakîse midir? Öyle olduğunu düşünsek,
bu hâlden zâten ictinâb ederdik. Bilakis, biz, Hakîkat Ehline yaraşır tavrın bu
olduğu kanâatindeyiz; çünki Hakîkat Ehli olmak demek, sâdece Hakîkate tâlib ve
tâbi olmak değil, aynı zamânda Hakîkat uğrunda mücâdele etmek demekdir.
Hâlbuki, mücâdele, amel, fiil ancak hissiyâtın tahrîkiyle ortaya çıkar ve
böylece aklî muhâkemeyi tamâmlar. Amel, tatbîkat olmadıktan sonra kuru aklın
veyâ ilmî bilginin ne kıymeti vardır?
Masonluk
hakkında kullandığımız (“Münâfıklık”, “ikiyüzlülük” gibi) bâzı sert ifâdeler
de, Fransızların tâbiriyle, “appeler le
chat le chat”, bizim tâbirimizle, “karaya kara, aka ak demek” kabîlinden
addedilmeli, ifâdeyi yumuşatmanın, vâkıayı tahrîf etmek mânâsına geleceği
düşünülmelidir…
Binâenaleyh,
herhangi bir ilmî araştırmacı, çalışmamızı, bizim felsefî tefekkürümüzü ve
hissî ifâdelerimizi objektif tesbîtlerimizden ayırarak değerlendirebilir ve
bilhassa bunlarda bir isâbetsizlik varsa, onlara dikkati çekebilir…
Çalışmamız,
“Takdîm” yazısını tâkîb eden 10 Fasıl hâlinde tertîb edilmiştir:
1. Fasıl:
Girizgâh
2. Fasıl:
Türkiye’deki Mason Obediyansları, İngiltere ve Fransa’daki Obediyanslara Tâbi Değil
mi?
3. Fasıl: Mason
Akâidinin İçyüzü
4. Fasıl: Masonluk
Fikriyât ve Teşkîlâtında Yahûdi Têsîrine Dâir Muhtelif Delîller
5. Fasıl: Yahûdi
Kaynaklarına Nazaran Yahûdilik-Masonluk Münâsebeti
6. Fasıl:
Masonluğun Üç Semâvî Dîne Karşı Tavrı
7. Fasıl: Yahûdilere
Münhasır Bir Masonî Teşkîlât: Bene Berit
8. Fasıl: Siyonizme
Masonluğun Desteği
9. Fasıl: Muâsır
Târihimizde Siyonist-Sabataî-Mason İşbirliği
10. Fasıl: Netîce
1. Fasıl:
Girizgâh
2017 ilâ
2023’te, altı sene zarfında, Yeni Söz
gazetesinde, münhasıran Hakîkat endîşesiyle, muâsır târihimize ve Kemalizmin
içyüzüne dâir binlerce sayfaya ulaşan mevsûk neşriyât yaptık. Kanâat
mâhiyetindeki yorumlarımız hâric, bütün neşriyâtımız müdelleldi ve ilmî
araştırmaya müstenid tesbîtlerimizin hiç kimse tarafından cerhedildiğine şâhid
olmadık; sâdece, umûmî kanâatlerin ifâdesi olan, delîlle desteklenmiyen birkaç
îtirâzla karşılaştık ve onlara da nezîh cevâblar verdik.
Yeni Söz’deki tamâmı mevsûk neşriyâtımız
içinde Siyonizm, Sabataîlik ve Masonluk mevzûları da pek geniş bir yer tuttu.
Bu mevzûlarla alâkalı neşriyâtımıza dahi, yalnızca Özgür Masonlar Büyük
Locası’ndan, fakat yine mukabil delîllere istinâd etmiyen îtirâzlar geldi.
Îtirâzları, sâdece, “Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi” başlıklı,
neşri (20 Eylûl 2018 ilâ 30 Temmuz 2020 târihlerinde) her gün tam sayfa iki
seneye yakın süren vâsi araştırmamız içinde, “Masonluğun Siyonizmin nüfûzu
altında bulunduğu” ve “ÖMBL’nin Fransa Meşrik-ı Âzamı’na (Grand Orient de
France’a) tâbi olduğu” şeklindeki tesbîtlerimize müteveccih idi. ÖMBL, bizim,
gerek bu araştırmamızda, gerekse (kitab veyâ gazete tefrikası hâlinde) evvelki
neşriyâtımızda bu husûslarda serdettiğimiz delîllere, mukabil delîlleri muhtevî
bir makale veyâ mektubla cevâb vermek yerine, Bakırköy 40. Noterliği ve Vekîli
Av. A. Nail Karakaş vâsıtasıyle 22 Mayıs
2020 târih ve 09563 sayılı bir İhtârnâme gönderdi ve işbu İhtârnâme, 4 Haziran
2020 târihli Yeni Söz’de (Tefrika No
613) aynen neşredildi. Îtirâzları delîlsiz, basît bir red mâhiyetinde olduğu
gibi, üslûbları da pek yakışıksız idi: “…Bu iddia asla kabul edilemez ve çok
hatalı bir değerlendirme olup temelsiz bir iftira ve yakıştırmadan ibarettir”
ve “Özgür Masonlar Büyük Locası’ndan söz edilirken; ‘Paris’e tabi olduğu’
şeklinde bir başka hezeyanda daha bulunularak”… Bir ağız dalaşı havasında
kaleme alınmış bu kuru kuruya îtirâz ve ithâmlar yetmiyormuş gibi, üstüne
üstlük pek tuhaf bir iddiâ daha: Gûyâ bahis mevzûu Loca, mezkûr tesbîtlerle,
tarafımızdan “hedef gösteriliyormuş”!
ÖMLB’nin
İhtârnâme’sini Yeni Söz’ün mezkûr
nüshasında neşrederken, kendilerine bilâhare cevâb verme niyetimizi de izhâr
etmiş, lâkin buna imkân bulamamıştık. Şimdi burada, bize tahsîs edilen pek
mahdûd sayfalarda, onlara, yine müdellel olmakla berâber muhtasar, fakat derli
toplu bir cevâb vermiye çalışacak, evvelki vesîkalarımıza hiç neşredilmemiş
bâzı yeni vesîkalar da ilâve edeceğiz.
İlkin, bir
nebze, “tâbi olmak” mefhûmu üzerinde duralım; müteâkiben, Masonluktaki
Yahûdi-Siyonist nüfûz veyâ têsîrini daha tafsîlâtlıca ele alalım.
Özgür Masonlar Büyük Locası’nın Noter’den Tekzîb İhtârnâmesi ve buna kısa cevâbımız, Yeni Söz gazetesinin 4 Haziran 2020 târihli nüshasında neşredildi…
DEVAM EDECEK