Yahudi tarihi ve Birlikten anlamamız gereken
Beş bin küsur sene önce kendi yurtlarından sürülen Yahudiler dünyanın dört bir yanına dağıldı. Başka ülkelerde, başka bayraklar altında yaşadılar. Olumlu olarak geçen hiçbir tarihi vesika, Yahudiler için yazılmamıştır (Osmanlı dönemi hariç).
1940’lı yıllar Yahudiler için, özellikle Nazi
egemenliğinin olduğu sahalarda cehennem yılları olarak geçmiştir. Cehennemi
duyunca insanların aklına diri diri yanmak gelir. Yahudilere de aynısı
olmuştur.
Diri diri fırınlarda yakılmışlardır. Gerçek bir dünya
cehennemini yaşamışlardır. Beş bin küsur yıllık Yahudi tarihi, büyük çilelerle
doludur. Beş bin küsur yılda yaşadıklarının karşılığını akıl almaz bir birlik
oluşturarak, İsrail Devletinde göstermişlerdir. 1948’de kurulan İsrail Devleti,
kuruluşunun üzerinden on yıl geçmeden büyük bir saldırıyla karşı karşıya
kalmıştır. Binlerce yıldır aynı topraklarda yaşayan Araplar birlik olup,
İsrail’e savaş açmışlar fakat çok büyük bir yenilgiye uğramışlardır. Daha sonra
1973’te yine savaşmışlar ve yine kaybetmişlerdir. Göç etmiş, fakat Yahudiler
kadar sürgün yememiş Türkler binlerce yıllık tarım ve hayvancılık birikimlerine
rağmen bazı damızlık bitki ve hayvanı sadece yirmi otuz yıllık bir devlet olan
İsrail’den almıştır.
Türkiye bir birliktir. Araplar bir birliktir. İsrail bir
birliktir. Birlikler arasında akıl almaz bir fark vardır.
Dünya gelirinin büyük bir kısmının Yahudi kökenli
insanların elinde olduğunu bilmeyen yoktur. Düşünce kuruluşlarında hâkim güç
Yahudilerin elindedir.
Yahudiler; beş bin küsur yıllık acıyı, böyle bir güce
bağlı bir birliğe çevirmişlerdir. Her devlet, her millet çok açık bir akılla
bunu görebilmektedir.
Dün Yahudiler, en ağır zulümlere uğrarlarken bugün ise belki
en acımasız uygulamaları düşman gördükleri insanlara ve devletlere kendileri yapmaktadırlar.
Bu tamamen yanlış bir düşünce, yanlış bir uygulamadır.
Yaptıkları bu acımasızlık, zayıf düştükleri zaman kendilerine belki de
katmerleşmiş olarak geri dönecektir.
Doğrulardan mutlaka ibret alalım, yanlışlardan mutlaka
ibret alalım. Ne yaparsak yapalım ama asla zulme dönük bir uygulama yapmayalım.
Şunu asla unutmayalım. Ne üretiyorsanız, nasıl üretiyorsanız sonuçlarını da
onun cinsinden alacaksınız demektir. Ama eninde ama sonunda… mutlaka karşılığını
alacaksınızdır.
Rahmet üretin, adalet üretin, adaletle yaşayın ve
adaletle yaşatın.
İnsanlar
gerçek bir rahmeti, gerçek bir adaleti görüp yaşadıklarında; geçmişini, adını, dinini, dilini, ırkını seve seve
terk edip kendini rahmetin kucağına, adaletin huzur dolu kollarına atıverir.
Ahiret yurdu iki kısım. Birinde eziyet, birinde rahmet
var. Dünya yurdu bin bir kısım. Birinde beyaz, birinde sarı, birinde siyah ırk
var. Birinde Yahudi, birinde Müslüman, birinde Ateist, birinde Hıristiyan var.
Dünyayı rahmet yurduna dönüştürürseniz, adalet yurduna dönüştürürseniz, yani gerçek BİRLİĞE dönüştürürseniz artık ne beyaz ne sarı ne siyah ne Yahudi ne Hıristiyan ne Ateist kalır. Geriye sadece Yüce Allah’ın ipine sımsıkı sarılmış, rahmet damlacıkları kalır. Zaten birlikten anlamamız gereken bu değil midir?