Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
3003.69
BIST 100
9446.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Temmuz 2022

Ya şükreder ya da küfreder insan

İnsanoğlu ahlaki olarak sınıfta kaldı desek haksızlık olur lakin son bir asırda insanların maddi-teknolojik alanda aldığı mesafe, ahlaki olarak son 2 bin yılda aldığı mesafenin bin katıdır diyebiliriz. Keza, uzaya koloni kurmaya hazırlanan insanoğlu, komşusunun acısını umursamaz hale gelmiş ise burada insanlık adına utanılacak bir durum olduğunu da söyleyebiliriz.

İnsanoğlu “yığma” derdinde; doymak bilmez bir şekilde yığıyor; arazi yığıyor, para yığıyor, değerli eşyaları yığmada müsrif ve mübazir… Tekâsur boyutuna varan bir çoğaltma-yığma arzusu ile yanıp tutuşan insanın değerleri gibi derdi de değişiyor.

Üstelik;

Kazancını (hayr) kendisinden, kaybını (şer) Allah’tan bilen Ademoğlu, tıpkı “Kızları Allah’a, erkekleri de kendisine pay etme”de gösterdiği “haksız paylaşımı” burada da sergiliyor. Kendisini ve eylemlerini sorgulamayan, “hayatın anlamını” aramayan, dolayısıyla Yaradan’a dünyasında gereğince yer vermeyenlerin hadisatı değerlendirmeleri isabetli olmadığı gibi, bu isabetsiz değerlendirmelerden dolayı doğru bir istikamete sahip olamıyor. Hal böyle olunca hayattaki sınavımız bizi yoruyor ve bu yorgunluk insanı çabuk bezdiriyor.

Zorluğa gelmiyoruz; çabuk kırılıyor, pes ediyoruz. Mücadele yeteneğimizi, güçlüklere karşı dayanıklılığımızı kaybettik. Hakikate dair değerlendirmelerimiz de darlık zamanlarımızda farklı, ferah zamanlarımızda farklılık gösteriyor. Yani “durumuna göre”lik pusulamız olmuş. Bütün insanların böyle “kaypak” olduğunu söyleyecek değiliz, lakin azıcık da olsa dara düşen insanların müferreh insandan farklı duygu ve düşüncelere ve tabi ki değerlendirmelere sahip olduğu hepimizin malumudur.

Şayet,

Darlıkta da genişlikte de kainatın Sahibi’nin şahdamarımızdan daha yakın olduğunu unutmaz isek o vakit yaradılış gayemize uygun niyet, düşünce ve eylemlerde bulunabiliriz ve bu yaklaşım bizim sabitemize dönüşmeli ki ayağımız kaydığında zaman kaybetmeden “müstakim” olabilelim.

Hepimiz hayatımızda zorluklarla imtihan ediliriz. Tıpkı zenginlikle, makam ile çokça evlat ile kadın-erkek ile imtihana çekildiğimiz gibi: hangimizin sınavımızı daha iyi vereceğimiz ortaya çıksın diye…

Unutmamalıyız ki;

Yüce Rabbimiz kimimize vererek, kimimize de vermeyerek sınar bizi. Ama şu gerçek ki “kullarının duasına icabet edeceğini” buyuran Rabbimiz, bazen istediğimizi vererek duamızı kabul ederken, bazen de istediğimizi vermeyerek duamızı kabul ediyor; yeter ki O’na güvenelim, O’na tevekkül edelim.

Aslında hepimize yeterince vermiş Rabbulalemin: Hayat bahşeden Mevla kullarına hayır diler, hayır dilemek en büyük vergidir. Kanaatkâr, mütevekkil, temiz kalpli olunca görürüz ki Rabbimiz bizi yalnız bırakmamıştır, bırakmayacaktır.

Uzun süre önce dinlemiştim.

Saygıdeğer bir Hocamızın Malatya Otogarı’nda karşılaştığı yaşlı bir hamalın sözleri bu anlamda çok manidar, eğitici ve bir o kadar da öğreticiydi.

Hocamız Malatya’dan Diyarbekir’e gitmek için Malatya Otobüs Terminaline gider. Valizini almaya gelen yaşlı hamal amcaya sorar:

Nasılsın Amca Bey?

Yaşlı amca mütevazı ama bütün yüreğiyle inandığı Rabbi’ne şükranla, “Keremine şükür” diye cevap verir. Samimiyet ve tevekkül tebessümüne öyle yansımıştı ki adeta hamal amcanın, “Bundan daha güzel bir yaşantı olabilir mi ki?” der gibiydi “Keremine şükr”ü.

Keremine şükür!

Bu yaşlı haline rağmen helal yolla rızkını temin için kul olarak üzerine düşeni yaparak sebebe sarılabilmesini “Kerem Sahibi”nin bir “ikramı” olarak görüyor hamallık yapan yaşlı adam. Sırtında ağır yükler taşıyarak geçimini sağlayan Hamalın, “O’nun ‘Kerem sahibi’ olduğunu” ve Yüce Mevla’sının kendisini de “bu kereminden pay sahibi kıldığı”nı ve bunun ikramın idrakinde oluşunuşükretmeyi gerektirdiğini unutmaması inanan insan için en büyük nimet ve “kerem”dir.

Ya siz-biz?

Madden ya da manen birazcık dara düştüğümüzde “Keremine şükür” diyor muyuz?

Yoksa iman ettiğimiz Allah Teala’ya, O’nun Rezzak oluşuna, Müheymin oluşuna, Rahman, Rahim ve Basit oluşuna olan itimadımızı unutuyor muyuz?