Ya sabır ya Allah!
Tamam çözelim.
Tüm sorunlarımızı çözelim.
Eşit vatandaşlık, ana dilde eğitim, kibirli dilin terkedilmesi, Kürtçe yer isimlerinin iadesi, her türden faşist uygulamalar, medreselerin üzerindeki yasaklar, Kürtçe üzerindeki tüm baskıların kalkması dahil çözülmedik konu kalmasın.
Hatta "Genel Af"ı konuşalım.
Ev hapsini, Adem-i merkeziyetçiliği, eyalet sistemini, yerinden yönetimi, devletin geçmiş hatalarından özür dilemesini, faili meçhullerin hesabını vermesini, merkeziyetçi yapının gevşetilmesini konuşalım.
Hatta hatta "Demokratik özerkliği", "Self Determinasyonu" konuşalım, tartışalımu2026
***
Fakat bunca çocuk kanı varken ortada konuşmak mümkün mü?
Kan girmişken araya diller lal olmaz mı?
Dağlarda, ovalarda, şehirlerde, otobüslerde, minibüslerde oluk oluk katledilirken insanlar nasıl konuşacağız?
Nasıl özür dileyecek, nasıl siyaset tartışacak, nasıl bakacağız birbirimizin yüzüne?
***
Ölmeye devam ederken, "Temel haklar" diyeni kim dinleyecek?
Bombalar patlatılırken "özerklik" diyenin samimiyetine kim inanacak?
Üstüne kalleş Kaleş'in bırakıldığı masaya oturulur mu?
Burna dayanmış namlu ile özerklik mi konuşulur?
Neden her çözüme yaklaşıldığında, ateş-barut savurulur havaya?
***
Mesele artık "buralı" değil maalesef! Yerli malı değil.
Uluslar arası marka haline gelmiş bir terörün, aldığı ihaleleri vicdansız uygulaması ile karşı karşıyayız.
Her bomba atıldığında, her kurşun sıkıldığında, her mayın döşendiğinde.
Kimse "yerel" kaygılarla "eylemsellik" yapıldığına inanmıyor.
Çoğu Kürt, Kürtlerin kaygısından ziyade "uluslar arası" kaygılara düşüldüğünü anlayabiliyor.
***
Her "Ateşkes"te operasyonlar durmadı mı geçmişte?
30 yıldır ilk defa konuşup anlaşmaya yaklaştığımızı Kürt de Türk de bilmiyor mu sanki?
O zaman "Bu denli 'ateşlenmek' neyin nesi?" diye sormayacak kadar ahmak mıyız sanıyorlar?
Ne zaman "işler rayına girecek" desek, ortalık kana bulanıyor.
Bütün toplum bu "derin" sırrı görecek kadar tecrübeli artık.
***
Aylardır söylüyoruz.
Birileri tüm dünyayı, Türkiye'de de işlerin Suriye'deki, Irak'taki gibi olduğuna inandırmak istiyor.
İntihar saldırılarıyla Antep'in de Bağdat gibi, Halep gibi yandığına inandırmak istiyor.
30 yıldır düşman edemedikleri, birbirine kırdıramadıkları iki Müslüman milleti sokağa dökmek, terörü toplumsallaştırmak için çırpınıyorlar.
Basiretimizi bağlamak, firasetimizi köreltmek, sabrımızı test etmek istiyorlar.
Ya sabır ya Allah!