''Ya Marmaray olmasaydı'' dedim
İstanbul’a sevgimiz bambaşkadır. Gitmesek de gelmesek de bu şehir kalbimizin baş köşesindedir.
Depremin ardından şehrimizden çıkmış olmak
beni biraz seyyah konumuna getirmiş olsa da gittiğimiz her yere hayır niyetiyle
gittim, hayırlar buldum.
Zamanı
bereketli kılan elbette ki niyetlerimiz, içinden bize yansıyanlar…
Fuarlar ve
programlar vesilesi ile İstanbul 5 gün misafir etti bizi.
Kıymetli dostumuz öğretmen yazar Emine Sakarya’nın
evinde gönlünde ağırlandık.
Depremin olduğu günden beri her daim bizimle
ve o bölgeyle hemhal olan güzel insan İstanbul’da da elimiz ayağımız oldu.
Okulunda minik yavrularımıza masal programı da yaptık.
Esenler Belediyesi bünyesinde açılan kitap
fuarı, Üsküdar Belediyesi kitap fuarı, görülesi yerler ulaşım sıkıntısını da
beraberinde getiriyordu. Hep Anadolu şehirlerinde yaşamış biri olarak bu kısım
zor geldi açıkçası.
Kıymetli dostlarımızın öncülüğü, çabası çokça
olsa da; İstanbul’da ulaşım, zamandan çalan en önemli unsur…
Marmara’yla öyle kolaylaşmıştı ki yaşam. Şöyle
bir soru sordum İstanbul’da uzun yıllar yaşayan dostumuza.
’’Marmaray elinizden alınsa ne olurdu’’
‘’Geçen önemli bir sebepten dolayı bir saat
ulaşım durdu. İnsanların hallerini tepkilerini görmek istemezdin. Marmaray ‘sız
zamanları da biliyorum her şey katmerli zordu’’ dedi
Espriyle ‘’Marmar(ay) size ay güneş olmuş’’
dedim.
5 günlüğüne de olsa sürece şahit olmak beni
etkiledi. İstanbul’da ömür, zaman yarışına dönüşmüştü. Kaybedildikten sonra önemi anlaşılan
zaman orda daha başka kıymetli idi…
Orada bulunuşumda amaç hasıl oldu.
Esenler ve Üsküdar fuarlarında kıymetli
dostlarımızın ziyareti, okurlarımızın teveccühü ömrümüze sunulan asude
vakitlerdi.
Bir kitap Kafe’de ‘’Malatya’dan çıktım yola’’
başlığında yaptığımız söyleşi, depremle beraber hasrete gark olduğumuz
öğrencilerimizle bir araya gelme vesilesi oldu. Kıymetli öğrencim şair İrem Palta ve ailesi, 28 yıl öncesi nice anıya imza
attığımız dostlarım Muazzez ve Gülnaz Aktaş, 25 yıl önce okuttuğum Ümmü Gülsüm
ve evlatları, İstanbul’da diş hekimliği okuyan öğrencim canım Beyza’nın
sürprizi duygusal anlara şahit eyledi
bizleri.
Mücahit kocabaş, Halil Küçük hocalarımızın
vefası, Ninem Korkut hakkında ve benim dur durak dinlemeden eğitim, söyleşiler,
kitaplar üzerine yol alış hikayelerim ve bunlara dair soruları zamana bereket
olarak düştü.
Kelam ve kalemin gölgesinde muhabbet otağına
yöneticilik yapan kıymetli dost şair doktor Emine Savaş samimiyet ikliminde
ağırladı bizleri…
Davet
duyurusu ise kalbimize nakşoldu.
‘’Ben bir
dost tanıdım. Gülünce yüzünde, gönlünde güller açan. Sohbetiyle cennetine
misafir eden. Fikriyle vatanını yeni baştan yaratan. Zikriyle maveraya yolculuk
yaptığınız.
Biliyorum,
benim gibi çok kalbe taht kurmuştur. Program vesilesi ile gönüllerimize misafir
edelim dedik. Programın moderatörlüğünü yapma fikri bile beni heyecanlandırdı.
Bekleriz’’
Bu davet
mektubunu ömrüm boyunca unutmayacağım vefa ağacımda hep yeşil kalacak.
Bir başka kıymetli dostumuz psikolog doktor
Hüseyin Şahin İstanbul’da bizi ağırlayan müstesna vakitler hediye edenlerden. Çocuklara,
gençlere, ailelere müşfik kalbiyle, kitaplarıyla nice ufuklar açıyor. İsmail Hakkı Kurnaz kardeşimiz ve ailesi bilmediğimiz
bir şehirde vakti bize anlamlı kılanlardan…
Sultan
Ahmet, Ayasofya, Yeni Camii, Eyüp Sultan, Topkapı varabildiklerimiz.
İstanbul; deniz kokan, maneviyat kokan yönüyle,
dostlar vefalı gönülleriyle ağırlarken, Marmaray zamanı bereketli kıldı
vesselam