Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2955.22
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Eylül 2020

​Ya Bizdensiniz, Ya Teröristlerden

Hazan ve hüzün mevsimi Eylül ayında dünyanın eksenini yerinden oynatan, ‘Ya bizdensiniz ya da teröristlerden’ sözleri döküldü oğul Bush’un ağzından.

11 Eylül saldırıları ile tek kutuplu dünyada, Batı hegemonyasına muhtemel rakip olabilecek hızla büyüyen Çin’in yerine İslam coğrafyası hedefe oturtuldu. İslam düşmanlığı hızla yayılarak, Müslüman eşittir yok edilmesi gereken terörist anlayışı yerleştirildi zihinlere.

Afganistan, Irak, Yemen, Suriye, Sudan, Libya, Arakan, Filipinler, Somali, Pakistan…..ABD öncülüğündeki koalisyonun perişan ettiği, yaşanmaz hale getirdiği ülkelerden sadece bir kaçı. Bu süreçte CİA, MOSSAD ve batılı istihbarat servislerinin kontrolündeki örgütler, gemi azıya alarak Müslümanlar teröristtir tezini doğrulamak için adeta bir birleriyle yarıştılar. El Kaide bahanesiyle Afganistan merkezli Asya Müslümanları, DEAŞ bahanesiyle Irak merkezli Orta Doğu Müslümanları, Boko Haram bahanesiyle Afrika Müslümanları terörize edildi. Batının ürettiği bütün öldürücü silahlar soykırıma uğratılan Müslümanların üzerinde denenmesine rağmen kimse öldürülen veya sürgün edilen bu insanlara yazık oluyor bile diyemedi.

Bombaların Anası GBU-43-B mi dersiniz, Nükleer silahlar mı dersiniz, Varil bombaları mı dersiniz, insanı insanlığından utandıracak işkence ve katliamlar mı dersiniz. Müslüman sivillerin üzerine yağdırıldı. Neticeyi Brown Üniversitesi araştırması anlatıyor bizlere. ABD’nin terörle mücadele operasyonlarıyla 59 milyon kişi göçe zorlandı. 9 milyon 200 bin Iraklı, 7 milyon 100 bin Suriyeli, 5 milyon 300 bin Afganistanlı ölümden kurtulmak için yurtlarını terketti. Bu rakamların facianın boyutunu küçük göstermek için alt seviyeden alındığını ben de biliyorum. Ya öldürülenler… İsrail güdümlü terör devletine kapı aralanması için Irak’ta öldürülenlerin sayısı 1.5 milyonun altında değil.

Paravan örgütler bahanesiyle milyonlarca Müslüman yargısız infaza tabii tutulurken, İslam coğrafyasında savaş suçu işleyen ABD-İsrail-Batı istihbarat elemanları ve askeri üniformalı katillerin hakkında ne yapılıyor derseniz. Madalya takılmasının dışında koskoca bir hiç. Kasım 2017’de Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Fatou Bensouda, ABD askerleri ve CİA’nın Afganistan’da savaş suçu işlediğine yönelik soruşturma girişimi, önce soruşturma personeline vize verilmemesi, başsavcının ABD vizelerinin iptali ile neticelenmişti. UCM Temyiz Dairesi 5 Mart 2020’de Afganistan’da işlenen savaş suçlarıyla ilgili soruşturma açma talebini onaylamasının ardından, Donald Trump, Amerikan askerlerine soruşturma açtırmak isteyen UCM yetkililerine yaptırım kararnamesini imzalayarak askerlerini kaldırdığı suçlu sandalyesine başsavcı ve yargıçları oturtuverdi. Tıpkı BM kararlarını hiçe sayarak Filistin topraklarını ilhak ve işgal etmek için orada yaşayanları öldürerek baskı uygulayarak sürmeye çalışan İsrail yerine Filistinlilerin suçlu gösterildiği gibi.

Pekiyi bu süreçte adı İslam devleti olan İran’ın aldığı pozisyona dikkat ettiniz mi? 2001 yılında NATO’nun Afganistan’ı işgalinde İran acaba neden NATO ile yakın işbirliği kurdu. İran Afganistan’da olduğu gibi bütün bölgede İsrail-ABD-Batı haçlılarının coğrafyanın Müslümanlardan arındırılması politikalarına hizmet ediyor. Irak, Suriye ve Yemen’de İsrail-ABD-Fransa destekli terör örgütü PKK’nın yarım bıraktığı işi İran’a bağlı şii milisleri tamamlamaya çalıştı, çalışıyor. İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hacı Selman, İsrail’in Halep’e hava saldırısı sonrası geçtiğimiz günlerde öldü. İsrail’in bunca saldırısına rağmen Rusya’nın elinde bulunan Suriye’nin hava savunma sistemleri ya kapalı ya da İsrail uçaklarını görmüyor. 9 senedir İran’dan İsrail’e yönelik bırakın füze ve bombayı tek bir taş atıldığını duydunuz mu?

Beyaz Saray’da Kosova-Sırbistan görüşmeleri sonrası imzalanan anlaşmaya korsan İsrail’i tanıma ve başkenti Kudüs’e taşıma maddelerinin yerleştirilmesi bile bize dünyanın nasıl elinde güç bulunan diktatörler tarafından kuralsızlıklarla yönetilmek istendiğini gösteriyor. Müslüman Kardeşler söylemiyle halkından korkutulan Ortadoğu diktatörlerinin korkularını bir de İran korkusu ile kabusa çevirerek siyonizmin her isteğine boyun eğdirme stratejisi. Pompeo’nun bir telefonu ile Yunanlıları bile şaşırtan bir şekilde Akdeniz’de Mısır-Yunanistan anlaşması imzalayanların Mısırlıların haklarını savunduklarını kim söyleyebilir.

Fitnenin başı İsrail’in Jerusalem Post gazetesinde 11 Eylül’de yayınlanan makalede, Türkleri yenersek İslam’ı da yeneriz. Pakistan gibi nükleer silahlara kavuşacak, Suriye ve Irak’ta PKK terörünü bitirerek İslam ümmeti ile bağını pekiştirecek, Akdeniz’de petrol ve gaz çıkartıp büyük bir ekonomik ve siyasi güç olacak, Kıbrıs Türk devletinin bağımsızlığını ile ederek Gazze ile denizden komşu olacak bir Türkiye’nin durdurulması için her şeyi yapmaları gerektiğini yazıyor. Suriye savaşının İsrail için ölüm kalım savaşı olduğunu, Savaşın Türkiye tarafından kazanılması durumunda, Irak ve Mısır’da da kurguladıkları sistemin çökeceğini, Onca yardıma rağmen PKK/PYD’nin başarılı olamadığını, güvendikleri Avrupa donanmasının Akdeniz’de üstünlüğünü kaybettiğini, Türkiye’nin başarılı olması durumunda Kudüs’ün ellerinden gideceğini söylüyor.

2011 yılında boyut değiştiren Büyük Ortadoğu Savaşı’nı ya bölgeyi terörize eden ABD-İsrail-AB haçlı teröristleri ve onlara itaat eden devlet ve terör örgütler kazanacak veya Türkiye öncülüğündeki mazlum İslam ümmeti. Hazan ve hüzün ayı bir Eylül ayında zaferin ışıkları göründü. Ya bizdensiniz ya da teröristlerden…. Vesselam…..