Ya ben İstanbul'u alırım, ya İstanbul beni
Ülkelerin tarihinde
fetihler ve işgaller vardır. Bizim tarihimiz fetihlerle doludur. İlk fethimiz
şehirlerin anası Mekke’yle (11 Ocak 630) başlar. Fatihimiz ise Alemlere Rahmet
olarak gönderilen Efendimiz Hz. Muhammed’dir.
İlk kıblemiz, şeriatlar feneri, Nebiler beldesi Kudüs’ün
fatihi Hz. Ömer’i (638), Cebelitarık Boğazı’nı geçerken
rüyasında Allah Resulünü görüp müjdeyi alınca 7 bin askeriyle 90 bin kişilik
düşman ordusu karşısında arkasındaki gemileri yaktırıp İspanyaya peygamber
sancağını diken (28 Nisan 711) fatih Tarık bin Ziyad’ı
hatırlamamak, İlâyı Kelimetullah için sefere çıkıp zaferden zafere koşan Sultan Alparslan’ı, Anadolu’nun bağrında ulu bir çınar
gibi kök salan Osman Gazi’yi, fetih için geldiği
İstanbul surları önünde, “Ya ben İstanbul’u alırım, ya
İstanbul beni” diyerek baş koyduğu yoldan dönmeyen ve “Kostantiniye bir gün elbet fethedilecektir. Onu fetheden kumandan
ne güzel kumandan ve onun askeri ne güzel askerdir” müjdesine nail
olan Fatih Sultan Mehmed’i yâd etmemek ne mümkün.
***
Babası Sultan 2. Murad’ın
ölüm haberini sancakbeyi görevini yürüttüğü Manisa’da öğrenen Şehzade Mehmed,
henüz 20 yaşındayken Edirne’ye gelerek 18 Şubat 1451’de Osmanlı Devleti’nin
padişahı sıfatıyla ikinci kez tahta çıkar.
Bu dönemde Osmanlı
Devleti tarafından 7 kez kuşatılmasına rağmen bir türlü fethedilemeyen
Konstantinopolis, Anadolu ve Rumeli’nin kalbi konumundadır. Sultan 2. Mehmed tahta
çıkar çıkmaz İstanbul’u fethetmenin hayallerini kurmaya başlar.
Bu amaçla Karadeniz
yoluna hakim olabilmek için Anadolu Hisarı’nın tam karşısına boğazı kesecek bir
hisar yaptırmaya karar verir.“Ya ben İstanbul’u alırım, ya
İstanbul beni” diyen delikanlı Sultan 2. Mehmed, İstanbul’u ne kadar
çok istediğini, Rumeli Hisarı’nı (Boğazkesen) inşa ettirme fikriyle dahiliğini
ortaya koyar. İstanbul Boğazı’ndan geçişleri kontrol etmek ve fethi
gerçekleştirmek için Anadolu Hisarı’nın karşısına dikilecek yeni bir hisarın
planını çizer.
Rumeli Hisarı’nın
temellerini Utarid Mâbedi’nin bulunduğu yere attıran Sultan 2. Mehmed, hisarı “Muhammed” lafzı şeklinde inşa ettirmeye başlar. Hisarın
yapımı sürerken, Sultan 2. Mehmed, 1452 yılı Haziran ayında Bizans’a savaş ilan
eder.
1452’nin baharında mimar
Muslihiddin’in kontrolünde başlanan 31.250 metrekarelik alanda 15 kule, 1 cami,
2 çeşme planı bulunan inşaat, 7 bin işçinin gece gündüz demeden çalışmasıyla
Ağustos sonlarında 4 ay 13 gün gibi kısa bir sürede bitirilir.Bu süreçte
kuzeydeki kulenin inşasında Saruca Paşa, güneybatıdaki kulenin inşasında
Zağanos Paşa, deniz kenarındaki büyük kulenin inşasında ise Vezir-i Âzam
Çandarlı Halil Paşa işçileri teşvik için omuzlarında taş taşıyarak isimlerini
burçlara yazdırır.
***
400 muhafız ve topçuya
komuta eden Firuz Ağa, Boğaz’ın en dar yerindeki bu dünyanın en özel ve
azametli kalesinden düşmana geçit vermez. Fethin ilk adımı Rumeli Hisarı’ından
(Boğazkesen) atılır. İstanbul’u fethedecek güzel kumandan ve askerleri buradan
müjdeli şehre yönelir.
Sıra ikinci aşamaya
gelmiştir.Urban isimli Macar top döküm ustasının yaptığı ilk top Rumeli
Hisarı’na yerleştirilir. Bu topla Boğazı izinsiz geçmek isteyen Venediklilerin
gemisi batırılır. Fakat bu top fethedilmesi planlanan İstanbul surlarını yıkmak
için yeterli değildir.
Fatih Sultan Mehmed
çizimlerini bizzat kendisinin yaptığı devrin en büyük topu Şâhi, Edirne’de Mimar Muslihiddin Ağa, Saruca Paşa ve
Urbain tarafından dökülmeye başlanır. 3 ayda üretilen topun uzunluğu 5,5 metre,
yarı çapı 92 santimetre, ağırlığı 18 ton olan top, 680 kilo taştan gülleyi
1.883 metre uzaklığa atabilme kabiliyetine sahiptir. Sultan’ın emriyle
Edirne’den yola çıkartılan toplar 64 günlük yolculuğun ardından İstanbul’a
getirilir.
***
100 binden fazla asker,
145 gemiden oluşan donanma, karadan yürütülen 67 gemi, Akşemseddin, Molla
Gürani, Molla Fenari, Kara Şemseddin, Molla Hüsrev, Emîr Buhârî, Ebû’l Vefâ,
Cebe Ali başta olmak üzere manevi orduların verdiği destek ve 54 günlük kuşatma
sonucu İstanbul fethedilir.
Orta Çağ’ın en güçlü kara
ve deniz kaleleri, Fatih Sultan Mehmed’in kuşatma teknikleri, ateşli silahları
ve düzenli askeri gücü karşısında yenilir. 54 gün süren kuşatmanın ardından
İstanbul’un fethiyle 1058 yıllık Bizans İmparatorluğu sona erer.
29 Mayıs 1453 Salı günü
öğle vakti Fatih Sultan Mehmed atının üzerinde bütün devlet erkanı ve vezirleri
peşinde atlarıyla Romanos Kapısı’ndan (Topkapı) Kapısı’ndan şehre girer,
Ayasofya Kilisesi’ne vardığında atından inerek secdeye kapanıp Rabbine
şükreder.
Orta Çağ kapanır, Yeni
Çağ başlar. ÜçMedeniyete başkentlik eden 8500 yıllık kadim belde İstanbul,
Osmanlı Devleti’nin yeni başkenti ilan edilir.
22 yaşındaki müjdeli
komutan Sultan 2. Mehmed “Fatih” unvanı alır.
Osman Bey’in rüyasını
gördüğü “ulu çınar”ın kökleri dersaadete kadar ulaşır.
***
Fetihle birlikte Osmanlılar, Anadolu’da kurulmuş bulunan
çok sayıdaki Türk Beyliğine karşı üstünlüğünü pekiştirir. Bu nedenle
İstanbul’un fethi, Anadolu’daki Türk birliğinin sağlanmasında önemli bir
etkendir. Osmanlıların sadece Anadolu’daki Türklerin değil, aynı zamanda bütün
İslâm Ümmeti’nin lideri olması süreci de fetihten sonra başlar. Böylece Osmanlı
Beyliği bir dünya devleti haline gelir. İstanbul’un fethinin Türk, İslâm ve
dünya açısından önemli ve tarihin akışına yön verecek olan sonuçları vardır. Bu
tarihsel süreçten dolayı bir çok tarihçi İstanbul’un fethiyle Orta Çağ’ın sona
erdiğini kabul eder.
Fatih Sultan Mehmed,
dünya çapında bir devlet kurma fikrine yürekten inanmıştı. Bu idealin
gerçekleşmesi için ömrünü fetihlerde geçirdi. 31 yıl süren saltanatı boyunca
2’si imparatorluk, 6’sı prenslik, 5’i dukalık olmak üzere irili ufaklı 17
devletin topraklarını fethetti. Karadeniz’i bir Türk denizi haline soktu, bütün
Balkan Yarımadası’nı elegeçirdi ve Ege’de bazı adaları aldı. Babası Sultan 2.
Murad’dan devraldığı Osmanlı Devleti’nin topraklarını 2,5 katına çıkardı.
Fatih Sultan Mehmed, Fatih Camii’nin çevresinde kurduğu
sekiz medrese, İslâm ilimleri alanında yüz yıl boyunca Cihan Devleti
Osmanlı’nın en önemli öğretim kurumu oldu.Osmanlı Devleti, Fatih’in
hükümdarlığı zamanında matematik, astronomi ve ilahiyat alanında en yüksek
düzeye erişti.
1432-1481 yılları arasında yaşayan, 1444 ve 1451 yıllarında
2 kez tahta çıkıp ve toplam 31 yıl tahta kalan Osmanlı’nın 7. Padişahı Fatih
Sultan Mehmed, 1481 ilkbaharında yeni bir sefere çıkarken Gebze yakınlarında
vefat etti. Bazı araştırmacılara göre ise zehirlenerek şehid edildi.
“FETİH RUHU”NU DİRİ TUTMALIYIZ
İstanbul’un fethi sırasında “Kostantinopolis’te kardinal şapkası görmektense Müslüman sarığı görmeyi
tercih ederim” diyerek adaletin gölgesine sığınanların yaşadığı dönemin
üzerinden tam 569 yıl geçti. Fakat bugün o dönemden kalma fikri kılıç artıkları
“zulüm 1453’te başladı” sloganı ile
Bizans’ın uşaklığını yapmaya teşne olduklarını her fırsatta dile getirmeye
devam ediyor.
1453’te kaybedilen mevzileri tekrar kazanmak için politik,
demografik, ekonomik, sosyal, kültürel ve mimari alanlar başa olmak üzere bütün
kirli oyunları devreye sokan emperyalistler fırsat kolluyor.
İşte bu yüzden “fetih
ruhu”nu diri tutmalıyız. Fethi
Anadolu’nun anahtarı, tapusu bilmeliyiz. “Kuruluş ve Fetih Destanı”nı yeniden
yazmalıyız. Tıpkı “Le
tuftehanne’l-kustantîniyyetu. Fe le niğme’l-emîru emîruhâ, vele niğme’l-ceyşu
zalike’l-ceyş” müjdesine nail olmak için sefere çıkan Fatih Sultan Mehmed’e
vefa gösterip, bize bu eşsiz beldeyi yurt kılan Allah’a şükretmeliyiz.