Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Mart 2016

'WOW!' YA DA HAYRET MAKAMSIZLIĞI

"Ben artık şaşırmıyorum..." cümlesini, etrafınızdan sıklıkla duyuyor musunuz? Ben duyuyorum ve buna çok şaşırıyorum. Bir insan bu fıtri meylini henüz hayattayken nasıl yitirir? Kirpiklerinden nasıl, nerelere saklar? Gittikçe daha çok şaşıracakken...Gözleri dünyaya kapanırken, o coşku gözünü kapatamayacak ve bir kenarda tutmak isteyecekken...

Hayret etmek, her insana verilmiş bir iç görü imkanıyken, kimilerimiz bu imkanı değerlendirmekten vazgeçiyor. İstikrarı seven insan heyecanı nasıl sevmez?! Kurulu ve alışılmış düzenin ara sıra, heyecanlarla sarsılması ve daha bir yerine oturması gibidir oysa bu keşifler.

Artık şaşırmayanlar dünyasındayız. Farkındayım: "Artık şaşırmıyorum." Cümlesi, artık insanlığın insanlığa en uç noktalarda yaşattığı şerler için kullanılıyor. İnsanın artık ondan beklenmeyen her şeyi yaptığına dair görmüş geçirmişliği tercüme ediyor...Sefilliğin aktörleri kukladan parmaklarıyla koca bir entrikayı hepimize iyice bellettiler biliyorum. Lunaparkta neşe içinde koşarken, daha fazla oyuncak için yaptığı nazcığı, niyazcığı vuran, ya da "acıktım anne!" diyen minik dudağı bombalayan bir canavar olabildiğine şahit olduktan sonra, başka ne olursa olsun şaşırılmayacak bir bezginliğini ifade ediyor. Şaşırmaya küsmüşlüğü.İnsan, o canavarlarla aynı türde olmaktan duyduğu büyük utançla kendi içine büzüşmek, gözlerini, hayretlerini kapayıp çekip gitmek istiyor buralardan. Lakin ne mümkün. Hepimiz iyi biliyoruz ki; hiç birimiz öyle kapıları çarpıp çekip gitme ergenliği gösteremeyeceğimiz bir erginliğe, olgunluğa mecburuz. Gönderilmişliğe, sorumluluğa yakışmıyor öyle kirpiklerimizi çarpıp gitmek.

İnsan yapacağını yaptı. Tamam.

Hayır! İnsan yapacağını yapmadı. Biz yapmadık. Melekleri hayrete düşüren bir atakla kalkmadık henüz dünyaya. Fesadı ve bozgunu durduran bir inşa ile... "Ben bilirim, siz bilmezsiniz!" kavlinin işaretiyle.

Belki bunun için Allah'ın işlerine daha derinden bakmalı. Gözler ardına serdiklerine. Arayan için sır tutmakta zorlanan aşikarın kıpır kıpırlığına...Gözümüze yapışık aynılıklardan sıyrılmalı. Ekranları kırmalı, hep baktıklarımıza değil, bakmadıklarımıza yönelip başka türlü bir seyre dalmalı. -Daha önce hiç böyle görmediğimizi düşününceye kadar- farklı açılardan tecrübe etmeli. Mahremin meydanına düşürmeli başı. Zahirin sasılığını görüp de batının, derinin lezzetine.

Marifet; Var ile tanışma, iyiden iyiye kaynaşma, bütün yüzüyle ve yüzsüzlüğüyle dönme, aczini kavramadır. Nereye kadar yetebileceğini de. Aklını sınırlara dört nala sürerek. Hayretler içine düşeceği sınırlara... Haddini bilmek; nerede duracağını bilmek kadar, nerelere kadar gidebileceğini, serhaddini de bilmektir.

Zünnu00fbn el-Mısru00ee, "Allah'ı en iyi tanıyan O'nun hakkında en fazla hayret edendir". Cüneyd-i Bağdadu00ee, "Düşüncenin ulaşabildiği son nokta hayrettir" derken, aklın adımlarıyla gidilen, bir yerden sonra kalb ile kanatlanılan o ufka işaret ediyorlar.

Bakar körlüğümüzü köreltebiliriz. Her şey dikkatimizi çekebilir. Dikkatimizden çok çekebiliriz. Sadece olayları ve her şeyi hem de sadece 'gösterildiği şekilde' görmek körlüktür.

Canlılığımızın belirtisi. Hayat azığı. Yaşama sevincimizdir hayret. Bunca tekrarın, ısrarcı aynılığın oyduğu açlığa dayanamayız yoksa. Tekdüzeliğin ezberini bozamayız. Hayrı görüp de yeni bir hayrı işleyemeyiz.

Hayret makamı, hepimizin "inebileceği" bir makamdır. Tevazu ister. Gördüğü her şeyde Yüce'nin "parmak izini", işaretleri takip ister. Bizi bu kadar hayrete düşüren, sürekli şaşırtarak heyecanla yaşatanın hayretle izleyeceği insanlar olmak ister.

Ne kadar şaşırırsak o kadar iyi. Yenice doğmuş ve uyanmış bir çocuk gibi bakarsak, daha iyi büyüyeceğiz. Hayretle karşılanacak, hayırlı işler- güçler edip eyleyeceğiz. Dünyayı hayretler içinde bırakacağız kim bilir.

Sabah hayrete kalkmalı. Ha gayret!