Vurun abalıya
Devletini milletini seven insanlar son yıllarda ne kadar çok hırpalandı ve halende malum zihniyet tarafından hırpalanmaya devam ediliyor. İç kargaşa denendi tutmadı. Gezi zekâlı güruhun üç ağaç uğruna tüm Türkiye’mizi hallaç pamuğu gibi hırpalamalarından medet umuldu çok şükür muvaffak olunmadı.
Derken
ağababaların devreye girmesi ile 15 Temmuz denendi bundan da bir sonuç
çıkmayınca ekonomik, siyasal ve sosyal hadiseler üst üste, alt alta, yan yana,
ön öne ha bire matematikteki dört işlem üzerinden durumdan vazife çıkarılmaya çalışılıyor.
Pandeminin
ilk günlerinde sağlık ordumuzun gücü üzerinde zaaflar oluşturarak hastalananlar
ve ölenler üzerinden devam ettirilen süreç bugünlere geldi ve şimdi de aşı
üzerinden vurun abalıya misali şer güçler ha bire proje üzerine projelerle
saldırıp duruyorlar.
Şimdi tüm
umutları sipariş edilen aşıların getirilmesi ile ilgili sorunlar oluşması veya
aşının etkinliği ve yan etkisi ile ilgili olumsuz beklentilerin gerçekleşmesi.
Beklenti bu.
Allah
aşkına bu beklenti hezeyanı sağlıklı bir ruh hali olabilir mi?
Nasıl bir
savrulma bu ki, yaşama hakkı gibi evrensel bir değeri bile kendi kötü
emellerine alet edebiliyor. Aşının etkisiz olması veya aşılama programının
aksaması üzerinden umut tüccarlığı yapan tacir olmak ne kötü bir sıfat.
Bu sıfatı şeref
kabul eden bir zihniyetle dünde bugünde karşı karşıyayız.
Milletimiz
bunu görmeli bilmeli ve yeter artık yetsin artık demeli.
Demeli ki,
azgın azınlık bir nebze de olsa kendine gelip bindiği dalı kestiğini görsün.
İnsan nasıl
bir mahlûk?
Bindiği
dalı kestiğini görmesine ve bir süre sonra düşüp kolunu bacağını kıracağına
inanmasına rağmen insanoğlu çiğ süt emdiğinden midir nedir böyle bir hatayı
yapıyor.
Yapmasa
böyle bir atasözümüz olmazdı zaten.
Aklı
başında olduğunu zannettiğimiz insanların bir kısmı utanmadan sıkılmadan
ağzından çıkanı kulağının duymadığı kelime ve cümleleri kullanarak önceleri
aşının etkin olmayacağı tezi üzerinden ortamı kirlettiler bu bozuk maya
tutmayınca şimdide aşının gelmeyeceğinden bahisle devletimizin bugüne kadar
başarı ile sürdürdüğü pandemi savaşından galip çıkmasını istemiyor.
Aynı güruh
ve zihniyetin hastalıklı habis insanları Suriye, Libya ve Karabağ’da da savunma
ordumuzun galip gelmesini istememiş ve o günlerde ha bire ipe un sermişlerdi.
Suriye ‘de ne işimiz vardı dan tutunda mavi vatanda nereden çıktı diyenlere kadar
işi ileri götürmüşlerdi götürmesine de şükür ki devlet aklı galip gelip bu zırvalara
itibar etmemişti.
Bu
zihniyete mensup acezeler soyu sopu bozulmuş medyada şimdide tweetler üzerinden
havayı kirletiyor. Akıldan mantıktan iz’an ve insaftan yoksun tweetleri görünce
şaşırmıyorum sadece işte bu diyorum.
Değerli
okurlar benim makalelerimde sık gündeme getirdiğim zihniyet tamda bu işte.
Şerre gaz
hayra fren görevi görmekle vazifeli bu güruhun şerrinden Allah’a sığınmalıyız.
Aynı zamanda bize düşen başka vazifelerde var. İhmale gelmez bu vazifelerden en
önemlisi iyiliği yaymak, kötülüğü ise azaltmak.
Tıpkı
sahile vurmuş binlerce denizanasından denize gönderebildiklerimiz sayıca azda
olsa onlar için bir kurtuluş yolu ise aynı şekilde kötülüğü kendine şiar
edinmiş hemcinslerimizden kurtarabildiklerimiz de hem bizim hem de
kurtarabildiğimizin hanesine hayır olarak yazılacaktır.
Günümüzde
sık ihmal edilen bir sünnet iyiliği çoğaltmak ve kötülüğü azaltmak. Bu sünnete
sarılanların çoğalması hem kendimiz hem de devletimiz için elzem.
Özellikle
günümüzde çok daha elzem.
Kendimizden
başlamamız akıllı olduğumuza dalalet eder.
Zekâsı
yükseklerde olan aklı kıt insanlar başkalarını düzeltmekten ömür çürütedursun
aklımızı kullanıp kendimizden başlamayı tercih edelim.
Ailemizi, akrabalarımızı
çoluk çocuğumuzu bu sünnetle barışık hale getirdiğimiz sürece ortama yaydığımız
muhabbetin bulaşıcı etkisi ile gaflet ve dalalette mutluluk arayan birçok
insanı bu beyhude arayış yolundan döndürebilir her iki dünyamızın kazanç
hanesindeki bonüsleri çoğaltabiliriz.
Yaşasın
kötülük diyen güruh için bende zalimler için yaşasın cehennem diyorum.
Sağlık ve
mutluluk dileklerimle.