Vur Ali vur!
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından egemen devletlerin yaptıkları taksimatları, çizdikleri haritaları ve kurdukları uluslararası kuruluşları nedeniyle İslam dünyasının, emperyalizmi iliklerine kadar hissettiği yıllardı.
Bütün ümmette bir bıkkınlık, çaresizlik, yüzlerce yıllık güçlü dönemlerin ardından gelen müthiş bir yenilgi duygusu hakimdi.
Mısır'da Hür Subaylar Hareketi'nin kurucu üyeleri arasında yer alan Cemal Abdül Nasır, 1952'de kansız bir darbeyle yönetime el koydu. Nasır, en güçlü muhalefet odağı olarak gördüğü Müslüman Kardeşler'i ezerek iktidarını pekiştirme yolunu seçti.
Nasır, milliyetçi bir Arap sosyalistiydi. İsrail'e karşı Arapların tek yumruk olması gerektiğini, Siyonist İsrail'i haritadan sileceğini söylemesi, kitlelere gelecek adına "zafer" umudu aşılıyordu.
Ancak İsrail karşısında 1970'teki Altı Gün Savaşı'nda fiyaskoyla sonuçlanan bir mağlubiyet aldı. Suriye'yi, Ürdün'ü, Sudan'ı, Mısır'ı birleştirip Arap birliğini tesis etme hayalini savunan Nasır'ın tüm karizması, İsrail'in Mısır uçaklarını daha yerdeyken yok etmesi ile çizildi.
Nasır 1970'te vefa ettiğinde de özellikle Arap dünyasında ve genel olarak İslam coğrafyalarında Nasır'ın bu 'ezik' ve 'içi boş' hayallerinin adeta bir ütopya'dan distopya'ya dönüşmesi umutsuzluğu artırmıştı.
***
İşte tam o günlerde 'Kelebek gibi uçup arı gibi sokan' dev bir yumruk çıktı sahneye. Ve vurduğu her yumruk, İslam dünyasının kanını kaynattı, ümmeti canlandırdı, her yumruk, köleliğin ruhuna işlediği kara derili Afroamerikalılara ve yüzyıllık sömürülmüş zencilere bilinç aşıladı.
Amerika'dan Asya'ya, Afrika'dan Ortadoğu'ya İslam ümmetine yeniden kaybettiğini sandığı izzetini, kuvvetini, umudunu geri veren isim Muhammed Ali Clay'dı!
Ali, yenilgi hissiyatından bitap düşmüş, gelecek umutları sönmüş yüreklere 'umut' zerk ediyordu adeta.
***
Muhammed Ali ile tanıştığım günü hiç unutmuyorum. Sene 1974. Daha 4 yaşındayım. Urfa'da tek katlı, avlusunda asması olan küçük bir evde, 4 erkek kardeşimle, yoksul ama gururlu bir Köy Hizmetleri işçisi babanın çocuğu olarak tanıştım Ali'yle.
Sabah ezanı yeni okunmuştu. Babam rahmetli Babaannemi, annemi ve 4 oğlunu namaza kaldırmış, namazdan sonra hep birlikte ellerimizi semaya açarak, "Allah'ım Muhammed Ali'ye kuvvet ver" diye dua etmiştik.
Sonra siyah beyaz televizyonun tek kanalı olan TRT'yi açıp karşısına geçmiştik. İlk siyasi kimliğimi, ilk bilinçlenmemi o gün kazandığımı hissediyordum.
Rahmetli nenem beyaz örtüsü ile gözleri hariç tüm yüzünü kapatarak ekrana kilitlendiği esnada babama sordu: "Bizimki hangisi?"
Babam, "beyaz tumanlı olan" diye cevap verdi.
Siyah-beyaz ekranda Muhammed Ali'nin karşısındaki rakibi de kendisini gibi kara derili George Foreman'dı. Nenem sorusunda haklıydı yani. Muhammed Ali beyaz, Foreman ise gri bir şort giymişti. Halbuki yıllar sonra o gece Foreman'ın kırmızı şort giydiğini anlayacaktım.
Muhammed Ali, 8. rounda kadar aldığı yumruklarla hepimizi perişan etmişti ama rakibine 'gel de vur' şeklinde hareketler yaparak gardını alıp yumruk yemeyi sürdürüyordu. Roundun son saniyelerinde Ali atağa geçip Allah'ın demirden hale getirdiği yumruklarını Foreman'a indirmeye başladı. Foreman yaprak gibi titremeye başladıktan sonra mecburen nakavt oldu.
Peygamber Efendimiz'in adının yanı sıra Allah'ın Aslanı, Resulullah'ın damadı Hz. Ali'nin adını alarak Müslümanlığı seçen bu kara derili, koca yürekli, demir yumruklu adam artık benim idolümdü.
Ve ben o günden itibaren artık bir 'kimlik' sahibiydim.
***
Muhammed Ali Clay, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katılacağı cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlanıyor. Allah mekanını Cennet eylesin.
74 yaşında hayatını kaybeden efsane boksör Muhammed Ali'nin adına 70'li yıllarda türküler bile bestelenmişti.
Ali Taş'ın bestelediği ve söylediği "Vur Ali'm vur!" şarkısının bir kısmı şöyleydi:
"Muhammed Ali'de sarsılmaz iman
Yamandır Ali'nin yumruğu yaman
Nasıl yuvarlandı domuz Foreman
Vur Ali'm vur Allah için vur!"
Ali vurdu ve gitti. Sıra bizlerdeu2026