Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Viyana caddelerinin yalnızlığında

Şehre yürümek için önce kendi içinize, kendi kuytularınıza yürümeniz gerekir. Viyana'nın taş görkemli binalarını, Barok mimari sanatının tüm inceliğini taşıyan tarihi mekanları hızla geçiyorum. Geniş son derece temiz ve düzenli caddelerde oturacak bir yer arıyorum. Ayaklarımın sızısından ziyade ruhumu süku00fbna erdirme derdiyle oturacak dinlenecek bir mekan. Ait olmadığım bir kültürde, ait olmadığım bir caddede kendimi yakıştıracağım bir köşe bulmam o denli zor. Her yer kuşatılmış.

Nihayet bir köşe başında bir kafedeyim. Mecburen buraya oturmuş gibiyim. Yanıma fazla para almamışım. Arkadaşlarımdan ayrılmak beni tedirgin etse de yalnız olmam gerektiğini düşünüyorum. Yanımda az paranın olması tedirginliğimi artırıyor. Telefonumun şarjı bitmek üzere. Bütün bunlar ruhumu daraltsa da öylece kendimi şehrin akışına bırakıyorum. Çay içmek istiyorum.

Köşe başında oturduğum bu kafede en köşede bir sığıntı gibiyim. Önümden bir sürü insanlar geçiyor. Yaşlı, genç, bakımlı, güzel giyimli sırım gibi genelde sağlıklı insanlar. Sanki önümde resmigeçit yapıyorlar gibiler. Onları gözlemlemek hoşuma gidiyor. Yüzlerindeki ifade sanki hepsinin aynı, başları yukarda, göğüsler ileri ve kurşuni soğuk yüzlerinde donuk bir ifade. Yüreğimin daraldığını hissediyorum. Geniş taş döşeli caddenin kenarındaki bu kafede öylesine yalnız ve öylesine tek başımayım. Belki de Batı duraklarından bir durak olan Viyana şehrinin bohem yalnızlığını, oymalı görkemli binalarının kıyılarında yurdumun sıcak cıvıl cıvıl sokaklarını özlemem için böylesi gerekliydi. Garip bir yolcu gibi, parasız, kimsesiz, herkesten uzak ve azade bu sokaklarda kaybolmak ve sadece Allah'a emanet olmaku2026

Bütün sokakların bir çıkışı vardır. Bu geniş taş döşeli, markalı dükkanların dizili olduğu caddelerin de mutlaka bir çıkışı vardır. Ve bütün çıkışlar göğe ve denize açılan sokaklaradır. Ama yüreğimin üzerine abanan bu göç sürgünü sancılı yalnızlık, bu yalnızlığı derinden soluklamak için eve bu caddelerin tenhalarına yürümem gerekiyordu belki deu2026

Herkesten ve her şeyden azada yaşayan bu insan seli. Hepsinin yüzündeki duyarsız, bencil, hedonist ifade. Ne kadar da yolunda gibi her şey. Hayat onların damarlarında kuşatmalardan, bombalardan, yetim çığlıklarından öylece uzak bir iklim gibi akıyor. Her şey yolunda. Hayatlarını ayartacak, manzaralarını bozacak hiçbir çirkinlik yok paylaşımlarında. Yan masamdakiler şarap içiyorlar, arka masamdakiler devasa kupalarla bira. Burada içki adeta su gibi tüketiliyor. Günde bir buçuk litre içki tüketilen, yüzde sekseninin dinsiz olduğu ve intihar olaylarının en fazla görüldüğü bir bölgelerden bir bölge. Yani hiç de öyle göründüğü gibi pürüzsüz, tertemiz, düzenli, albenili değil hayatlar. Çocuk cıvıltıları yok gibi caddelerde, gençler derseniz alabildiğine az. Daha çok orta yaşlı ve yaşlı nüfus ağırlıkta.

Porselen küçük bir çaydanlıkta geliyor çayım. Burada farkındayım aykırı bir duruşum var. Türkiye'de içki satan dükkanlardan bile alışveriş yapmamayı prensip edinmişken böylesi bir mekana mecburen oturmuş olmak tuhaf duygular yaşatıyor. Haramın bulaşmadığı bir köşe başı bulmak imkansız gibi.

Ayaklarımın sızısı yavaş yavaş çekiliyor. Ya yüreğimin sızısı, yüreğimin yorgunluğu. İnsanların yüzlerine gözlerim değsin istemiyorum. Onların yüzlerine baktıkça soğuk çehrelerinden aykırı yaşamlarının yansıması yüreğimi yoruyor. Elimdeki peçetede Seıt 1618 ın wıen yazıyor. Burası kadim eski bir mekan anlıyorum.

Telefonumun şarjı bitmek üzere. Cebimdeki para tükenmek üzere. Yalnızlığımı daha da derinden yaşar gibiyim. Gezi heyecanlı bir hal almaya başladı. Kafile ile buluşmamıza neredeyse iki saat var. Nereye ve ne kadar yürüyebilirim. Bütün yollar kapanmış gibi. Denize açılan bir kapı bir yol yok buralarda. Binnur Abla'ya şaşkın bir halde "Deniz yok değil mi?" burada diye soruyorum her nedense. İkindi namazımı eda etmem gerekiyor.

Osmanlı toplarının eritilerek çanları yapılan devasa Tin Kilisesi'nin önünde, eski şehrin ortasında buluşacağız. Genç çocuklar elime konser bileti sıkıştırmaya çalıyorlar. Nazikçe reddediyorum. Düzenli yapay mimarisiyle, bu muntazam sokaklar nereye çıkar.

Meydandayım, koyu gri kadim uygarlıkların soldurduğu o büyük kilisenin dibindeyim. Bekliyorum. Ama kimseler gelmiyor. Yoksa diyorum beni bırakıp gittiler mi. Neyse ikinci ekibe yetişebilirim. Ve bekliyorum. Gökyüzünü gri bulutlar kaplıyor. Yağdı yağacak. Bunalıma sürükleyen bir hava soluklanmaku2026 Memleketimin geniş bitimsiz maviliği ile uzanan göğünü arıyorum.

Yollarda gördüğüm biblo gibi kırmızı çatılı yeşil bahçeler bahar çiçekleriyle donanmış ağaçlar arasındaki köyler geliyor aklıma. İşte onlar çok güzeldi. Ama bu devasa binalar, soluk yüzlü bencil bakışlarını kaçıran bunca insan kalabalığı ruhumu daraltıyor.

Düşünüyorum böylesine konforlu rahat bir yaşantı. Her şeye sahip gibiler. Cenneti dünyada soluklanıyor gibiler. Gamsız kedersiz öylesine rahat bir yaşam. Ve Anmak istemedikleri Allah var. Günlerinden gecelerinden dualarından çıkarmışlar Yaratanı. Ve Allah da onları unutmuş gibi. Allah'ın ayetleri her yere uğrar ama yüreklere dokunmaz. İşte o mekanlardan birindeyim. Adil olan Rabbim nimetler sermiş derecesiz. Ama Adil olan Rabbim, gariplerin, yetimlerin, savaş çocuklarının, açların, yoksulların, muhacirlerin Rabbi. Onları görecektir biliyorum. Çünkü Adil ve merhamet sahibidir.

Oturduğum taş bank soğuk buz gibi. Bunalan bulutlardan yağmurlar yağmaya başlıyor. Gök birden boşalıyor. Sicim gibi bir yağmur ıslatıyor bunalan insanlığı. İşte o zaman nedensiz gözlerim ıslanıyor. Biraz ileride kafiledeki arkadaşları görüyorum. Üşümüş ellerim, üşümüş yüreğim ve yorgun bedenimle onlara doğru yöneliyorum.

Not: 8 ve 9 Mayıs tarihlerinde Çarşamba Kitap Fuarı'da olacağım. Yolu düşen dostları beklerim inşallah.