Virüs Çatışan İki Tezin Ateşini Yükselti
Tarih, insanoğlunun ulaştığı her yeni bilgi ve sorundan sonra, hiçbir şeyin eskisi gibi devam etmediğini bize göstermiştir. Bu nedenle Virüsün yaygınlaştığı daha ilk günlerde: ‘’Arık insanoğlunun tarihi Korona öncesi ve sonrası olarak anılacak’’ demiştik. Gelişmeler de bu tahminimizi doğrular nitelikte ilerliyor.
Zannedersem herkesin merak ettiği ve cevabını aradığı soru; Korona sonrasında nasıl bir dünya bizi bekliyor?
Gelecek belirsizliklerle dolu olduğu için ileriye yönelik kesin yargılara varmak, oldukça zordur. Ancak ülkelerin dünyanın gelişen koşulları içinde kendilerini geleceğe hazırlamaları da kaçınılmazdır.
Dünya politikalarına etki etme gücüne sahip Avrasya bloğunu temsil eden Rusya, yayılmacı hesaplar yapıyor. Batı bloğunda ise, iki tezin tartışıldığını görüyoruz. Tartışmanın bir tarafını küreselciler diğer tarafını ulusalcılar oluşturuyor.
Berlin Duvarının yıkılışı küreselcilerin yükselişini, Trump’ın Meksika sınırına duvar inşa etme çabaları ulusalcıların yükselişini gösteriyordu.
Peki, Küreselciler ile Ulusalcılar kısaca ne diyorlar?
Küreselciler özetle şöyle diyor; mekânsal sınırların aşılması, coğrafi ve ekonomik etkileşimdeki engellerin kalkması ve iletişim alanındaki hızlı gelişmeler sonucunda dünya küçüldü. Küçülen dünyada entegrasyon politikaları daha da desteklenmelidir. Ayrıca çevre ve terör saldırıları gibi sorunlar küresel işbirliğini zorunlu kıldığını söylüyorlardı.
Bunun karşısında olan ulusalcılar da; küreselleşme ile küçülen dünyada zenginleri daha zengin, fakirleri daha da fakirleştireceğini sağlayacak siyasi bir proje olduğunu ileri sürüyorlardı.
Gerek ABD’de gerekse Avrupa’da düşük yoğunluklu çatışan bu iki tezin ateşini Korona Virüsünün yükselttiğini görüyoruz. Özellikle küreselciler yaşanan krizden sonra, ülkelerin içe kapanacağını ve bunun sonucunda da ülkeler otoriter rejimlere dönüşeceğini belirtiyorlar.
Batı dünyası kendi içinde bunları tartışırken, Rusya ve Çin’in bölgesel ve küresel çaptaki etkisi yeni dönemde daha da artabilir. Her ne kadar Putin söylemlerini savunma konsepti üzerinde şekillendirse de, Suriye ve Libya’da saldırgan ve yayılmacı politikalar izlemişti ve Çin’de Rusya’yı desteklemişti.
Batı cephesinde küreselcilerle ulusalcıların tartışmaları bir süre daha devam edeceği görülüyor. Avrupa Birliğinin devam edip etmeyeceğini bekleyip göreceğiz. Avrasya cephesi ise, Batı’nın yönetim zafiyetinden faydalanarak yayılmacı politikalara hız verebilir.
Türkiye bu labirentin içinden bir çıkış yolu bulmak için körleştiren ön yargılardan, yanlış yönlere sevk eden komplo teorilerinden, enerjisini tüketen kısır tartışmalardan, birliğini bozan yaralayıcı dilden, dirliğine zarar veren ötekileştirmeden, kaçınması gerekir.
Yeni dönemde ulusalcılar uluslarını, küreselciler şirketlerini, Çin ve Rusya devletlerini esas alacağını sanıyorum. Türkiye ise, insanı merkeze alan bir anlayış üzerinde kafa yormalıdır.