Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Mart 2020

Virüs, aslına rücu ettiriyor…

‘‘Emaneti yüklenme’’ konusunda büklüm büklüm perişan olan insan her ne kadar ‘vazifeyi’ ihmal etse de, hakikat kendini kaybettirmiyor. İnsan artık nasıl bir evrimle karşı karşıya, aklın feri sönmüş, kalbin dermanı ölmüş, ruh şaşkın şaşkın sağa sola koşuşturmada… İnsan, Rabbe muhatap olabilecek kadar himmet yüklenmişken, cinnet geçirmişçesine iradesi iflas etmiş, basireti modern eşiklerde tecavüze uğramış, feraseti ‘hak sırrından’ sonsuzluk kadar uzak. Allah, insanı yaratmışken, insan, Allah’ın hâkim olan hükmüne nasıl olur da kabadayılık esamesinde…

İnsan politik ve kapitalist bir vahşete saplandığından beri dünya insana ah. Egoizm ve hedonizm öylesi muktedir bir dünya devleti kurmuş ki başka yol bulan yok gibi. İnsan kapıldığı sancının hıyanetini henüz bilmiyor. İnsan, zalim nefsinin diline düşmüş. İnsan bir kafileye takılmış, yanlış yolun kervanında devran yaşadığını bile bilmiyor. Şeytan tarikatında bir çeşit hademe veyahut mürit gibi sanki. Acizliğinden bihaber, kendine bir çeşit tanrı rolü yakıştırıyor. İnsan merhametin ufkundan, zulmün çukuruna yuvarlandığının bile farkında olmadığından beri, sönüp gitmiş aydınlık olan her ne varsa. Tüketim kölesi ve tefekkür fukarası olduğundan beri dünya bir çeşit sanal romantizm postu. Dostun muhabbetinde nemlenmeyen, hasbiliğin rahlesinde demlenmeyen bir dünya ve dünyalı artık bir çeşit artık, artığın artığı, yazık. Hırsının hırsızı, hızının arsızı artık moda. İtibar ve muteber hangi zamanın şanı, bugün geçer akçe artık paranın namı. Her gün mahşer, bencilliğin kokusunda artık bugün her şey şer.

Son iki asırdır gece gündüz silah üreten akıl, bugün zerreye mağlup. Obur dünya nasıl doyumsuzsa, kemikleri karnına yapışan karganın önündeki siyahi çocuğun galibiyetini konuşuyor bugün hakikat. ‘‘Ben yaptım oldu’’ diyen bir zihniyetin acizliğini öğretiyor bir zerre bugün, anlayana aşk ola. Bugün yeni bir inkılabın gün ışığı ısıtırken donuk kalpleri, bugün yeniden hatırlıyoruz manasını o engin ufukların zikriyle. Erliğin bir çeşit güç gösterisi olduğunu sanan korkaklar hani ne neredesiniz. Döven, söven, yakan yıkan, kan akıtan, can acıtan, yine döndün başa, o asıla, o en asıl olan dört kitabın özüne ve son kitabın önsözüne ve son kitabın peygamberinin son sözüne geldin, biçaresin hâkimin hükmünün huzurunda… Biçaresin, kendine kalk…

Döndün, döndün ey insan, beşerin hilkatindeki o ilk nüveye döndün, başa döndün, silkelen asla döndün. Birlik sarayının vücudundansın, ayrılık niye. Vahdetin suretinden nüzul oldu gönül denen mekân, o yüce makamın mekânı, döndün başa döndün, kabul et. Bak, nasıl da biçaresin zerreler sınavında, aşkın keşfine kaşiftin, vazifeyi unuttun, zerreler zararında…

Ey! kutlu hakikat. Ya! tek aziz olan Hakk, hükmün aşikâr, reçeten tek kâr, anlayana bir virüsten pay, anlamayana vayyy… Senin ilmine mecnun olmayanın kaybıdır bu hâl, ‘‘bana seni gerek’’ demeyenin darıdır bu nar (nar: ateş, acı, cehennem).

Virüsün şanı diyor ki: hanene dönüp, Hira’na sığınıp düşünceler deryasında yeniden kendinin hiçliğinde, hudutsuz bir varlığın mündemiç hikmetine ram olmalısın. Yokluğunun varlığında, gurbetin vuslatında, yaşlı gözlerin yasında, kalbinin ahlakında ve aşkın ilacında yeniden dirilesin… Yaaa eyyy, eyy yaa… Dön bak kendinin hiçliğine… Hiçliğinin her şeyine…