Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Kasım 2020

Vicdanınız nasıl ısınacak?!

İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor mevzusu kamuoyunda tartışılırken ve tüm gözler İstanbul’da iken İzmir’de bir deprem meydana geldi. Tabii her zaman olduğu gibi akademisyenlerimiz, bilim insanlarımız “ben bildim!” yarışına girip, “Daha önceden depremi tahmin etmiştim ve şu tv ekranında, filan gazete röportajımda kamuoyunu bilgilendirmiştim” demeye başladı. Seçim tahmini yapma yarışına giren anketçiler gibi maşallah!

Her deprem sonrası ekranlara çıkıp ‘ben bildim’ diyen kahinlerimize, müneccimlerimize sormak istiyorum; üniversitelerinizde eğitim verdiğiniz ve deprem konusunda eğittiğiniz kaç öğrenciniz, bugüne dek yaşanan depremlerde hayatını kaybetti? Eğer depremde hayatını kaybeden öğrencileriniz var ise, yeterli ölçüde eğitmemişsiniz diyebilir miyiz? Onlara hayat üçgeni oluşturma, deprem anı neler yapma başta olmak üzere deprem ile ilintili konularda yeterince bilgi aktaramamışsınız, değil mi?

İzmir depreminde konuşulması gereken o kadar konu var ki; marketini büyütmek için kolanları kesen marketçiden mi bahsedeyim, depremde mağdurlara yemek verilirken kendi büfesinde satmak için mağdurmuş gibi sıraya girerek poşet poşet alıp götüren ahlak yoksunu adamdan mı, evi sağlam olmasına ve kendi evinde yaşıyor olmasına rağmen yani çadırda yaşamıyor olmasına rağmen çadırda soğuk havada yaşayan depremzedelere verilen battaniyeleri alıp kendi evine götüren şu iki vicdansız teyzeden mi, az parayla çok kat yapmak için demirinden çimentosundan kısan vicdan yoksunu müteahhitten mi, depremi fırsat bilip kiraları arttıran ev sahiplerinden mi… Hangi birinden?!

Günlerdir aklımdan çıkmıyor, düşünüp duruyorum. Ya Allah aşkına! Hiç mi vicdan, hiç mi insaf yok! Edebin, ahlakın nerede! Ailenden, öğretmenlerinden, toplumdan hiç mi ahlaka, vicdana, merhamete dair bir şey öğrenemedin! Hangi kafayla hareket edip mağdur depremzedelere verilen yemekleri poşet poşet alıp gidip kendi dükkanında satmaya kalkışıyorsun! Eve, sıcak bir yuvaya, sıcak bir aşa ihtiyacı olan bu mağdurlar parayı nereden getirip senin dükkandan o aşları alsınlar, hiç mi düşünemedin! Kadim Osmanlı ve İslam medeniyetinin mirasçıları olan bu toplum nasıl bu hale gelebiliyor hayretler içerisindeyim!

Eğitim sistemimiz neden yetersiz kalıyor? Toplumun bu hale gelmesinde birinci derecede sorumlu aileler, ebeveynler kendi üzerlerine düşen anne babalık görevini neden yerine getirmeyip eksik bırakıyorlar?!

Hele geçen kameralara yansıyan görüntüde iki teyzenin mağdurlara ait battaniyeleri kendi evlerine götürdüklerini görünce beynime kan sıçradı! Soğuk havada içine girip o battaniyelerde ısınınca vicdanınızı nasıl ısıtacaksınız; ruhunuz, vicdanınız üşümeyecek mi?!

Siz depremin yüzkaralarısınız. Vatandaşlık kimliğiniz elinizden alınsa bile hakkınızdır!

Bu kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor. Hatta cezalandırılmayla da yetinmeyip bunların kamuoyu önünde deşifre edilmesi gerekiyor ki benzer davranışları başka zamanda bir başkası da yapmasın. İbret-i alem olsun… Gerekirse deprem hırsızları ya da deprem yüzsüzleri gibi bir ad altında bir müze kurulsun; bu kişilerin rezillikleri ve cezaları video şeklinde, hikaye şeklinde ya da kafa yorulup benzeri bir şekilde kamuoyuna yansıtılsın. Hatta belgeseli çekilip televizyon ekranlarında izletilsin ki halk ibret alsın!

Müteahhitlerin de bu kişilerden geri kalan yanı yok; hatta daha fazla sorumlular! O yıkık binaları nasıl inşa edebildiniz; kalbiniz kurusun! Yaptıkları rezillikler, yargılanma süreçleri ve aldıkları cezalar bir belgesel şeklinde çekilip ekranlarda kamuoyuna izletilirse eminim ki şu an piyasadaki müteahhitler bir nebze olsun işlerini daha ciddiyle yaparlar. Kamuoyuna korku aşılanmadığı sürece işlerini ahlak, vicdan, etik boyutuyla değil menfaat, çıkar boyutuyla yapmaya devam edecek ve mağdurların sayısı günden güne artacaktır.

Belki bu yazının konusu değil ama değinmeden geçemeyeceğim: Yetkililerden rica ediyorum; ‘hayat üçgeni oluşturma’ konusunda bir eğitim programı hazırlasınlar ve halkın tamamına bu eğitimi uygulasınlar. İzmir depreminde 91 saat sonra kurtarılan Ayda bebekte gördük ki, çamaşır makinası etrafında oluşmuş hayat üçgeni sayesinde kurtuldu. Hayat üçgeni, deprem anında bizi hayata bağlıyorsa, bu konuda toplumu daha fazla bilgilendirmemiz, bilinçlendirmemiz ve eğitmemiz gerekmiyor mu?