Vicdanınız nasıl ısınacak?!
İstanbul’da
büyük bir deprem bekleniyor mevzusu kamuoyunda tartışılırken ve tüm gözler
İstanbul’da iken İzmir’de bir deprem meydana geldi. Tabii her zaman olduğu gibi
akademisyenlerimiz, bilim insanlarımız “ben
bildim!” yarışına girip, “Daha
önceden depremi tahmin etmiştim ve şu tv ekranında, filan gazete röportajımda
kamuoyunu bilgilendirmiştim” demeye başladı. Seçim tahmini yapma yarışına
giren anketçiler gibi maşallah!
Her
deprem sonrası ekranlara çıkıp ‘ben bildim’ diyen kahinlerimize,
müneccimlerimize sormak istiyorum; üniversitelerinizde
eğitim verdiğiniz ve deprem konusunda eğittiğiniz kaç öğrenciniz, bugüne dek
yaşanan depremlerde hayatını kaybetti? Eğer depremde hayatını kaybeden
öğrencileriniz var ise, yeterli ölçüde eğitmemişsiniz diyebilir miyiz? Onlara
hayat üçgeni oluşturma, deprem anı neler yapma başta olmak üzere deprem ile
ilintili konularda yeterince bilgi aktaramamışsınız, değil mi?
İzmir
depreminde konuşulması gereken o kadar konu var ki; marketini büyütmek için kolanları kesen marketçiden mi bahsedeyim,
depremde mağdurlara yemek verilirken kendi
büfesinde satmak için mağdurmuş gibi sıraya girerek poşet poşet alıp götüren
ahlak yoksunu adamdan mı, evi sağlam olmasına ve kendi evinde yaşıyor
olmasına rağmen yani çadırda yaşamıyor olmasına rağmen çadırda soğuk havada yaşayan depremzedelere verilen battaniyeleri alıp
kendi evine götüren şu iki vicdansız teyzeden mi, az parayla çok kat yapmak
için demirinden çimentosundan kısan vicdan
yoksunu müteahhitten mi, depremi fırsat bilip kiraları arttıran ev sahiplerinden mi… Hangi birinden?!
Günlerdir
aklımdan çıkmıyor, düşünüp duruyorum. Ya Allah aşkına! Hiç mi vicdan, hiç mi
insaf yok! Edebin, ahlakın nerede! Ailenden, öğretmenlerinden, toplumdan hiç mi
ahlaka, vicdana, merhamete dair bir şey öğrenemedin! Hangi kafayla hareket edip
mağdur depremzedelere verilen yemekleri poşet poşet alıp gidip kendi dükkanında
satmaya kalkışıyorsun! Eve, sıcak bir yuvaya, sıcak bir aşa ihtiyacı olan bu
mağdurlar parayı nereden getirip senin dükkandan o aşları alsınlar, hiç mi
düşünemedin! Kadim Osmanlı ve İslam medeniyetinin mirasçıları olan bu toplum
nasıl bu hale gelebiliyor hayretler içerisindeyim!
Eğitim
sistemimiz neden yetersiz kalıyor? Toplumun bu hale gelmesinde birinci derecede
sorumlu aileler, ebeveynler kendi üzerlerine düşen anne babalık görevini neden
yerine getirmeyip eksik bırakıyorlar?!
Hele
geçen kameralara yansıyan görüntüde iki teyzenin mağdurlara ait battaniyeleri
kendi evlerine götürdüklerini görünce beynime kan sıçradı! Soğuk havada içine
girip o battaniyelerde ısınınca vicdanınızı
nasıl ısıtacaksınız; ruhunuz, vicdanınız üşümeyecek mi?!
Siz
depremin yüzkaralarısınız. Vatandaşlık kimliğiniz elinizden alınsa bile
hakkınızdır!
Bu
kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor. Hatta cezalandırılmayla da
yetinmeyip bunların kamuoyu önünde deşifre edilmesi gerekiyor ki benzer
davranışları başka zamanda bir başkası da yapmasın. İbret-i alem olsun…
Gerekirse deprem hırsızları ya da deprem yüzsüzleri gibi bir ad altında bir
müze kurulsun; bu kişilerin rezillikleri ve cezaları video şeklinde, hikaye
şeklinde ya da kafa yorulup benzeri bir şekilde kamuoyuna yansıtılsın. Hatta belgeseli çekilip televizyon ekranlarında
izletilsin ki halk ibret alsın!
Müteahhitlerin
de bu kişilerden geri kalan yanı yok; hatta daha fazla sorumlular! O yıkık
binaları nasıl inşa edebildiniz; kalbiniz kurusun! Yaptıkları rezillikler,
yargılanma süreçleri ve aldıkları cezalar bir belgesel şeklinde çekilip
ekranlarda kamuoyuna izletilirse eminim ki şu an piyasadaki müteahhitler bir
nebze olsun işlerini daha ciddiyle yaparlar. Kamuoyuna korku aşılanmadığı
sürece işlerini ahlak, vicdan, etik boyutuyla değil menfaat, çıkar boyutuyla
yapmaya devam edecek ve mağdurların sayısı günden güne artacaktır.
Belki
bu yazının konusu değil ama değinmeden geçemeyeceğim: Yetkililerden rica
ediyorum; ‘hayat üçgeni oluşturma’ konusunda bir eğitim programı hazırlasınlar
ve halkın tamamına bu eğitimi uygulasınlar. İzmir depreminde 91 saat sonra
kurtarılan Ayda bebekte gördük ki, çamaşır makinası etrafında oluşmuş hayat
üçgeni sayesinde kurtuldu. Hayat üçgeni, deprem anında bizi hayata bağlıyorsa,
bu konuda toplumu daha fazla bilgilendirmemiz, bilinçlendirmemiz ve eğitmemiz
gerekmiyor mu?