VİCDANININ SESİNİ DİNLE!
Her seçimin kendi içinde ve kendi döneminde ayrı bir önemi vardır ama önümüzdeki 1 Kasım seçimlerinin hem bu dönemde, hem kendi içinde, hem ülke içinde ve hem de dünya arenasında çok ama çok önemli bir yeri vardır. Beş ay önce malum çevrelerin çeşitli entrikalarıyla girdiğimiz 7 Haziran seçimleri tek başına bir iktidarı öngörmediği gibi, partiler arası görüşmelerden de her hangi bir koalisyon çıkmadı. Koalisyonun kurulamamasına sevinenlerin başında ben geliyorum. Çünkü koalisyon ile idare edildiğimiz, hatta idare edilemediğimiz o keşmekeş yılları unutmadım.
Batan bankaların hesabını halka ödettiler. Başbakana savrulan yazar kasaların parçaları hala gözümüzün önünden gitmiyor. Gecelik faizlerin oranını hatırlıyor musunuz? Enflasyon canavarının deldiği keseleri yeni yeni dikmeye başladık. Faili meçhullerin faillerinden ne haber var? Pijamalı medya patronlarının kurduğu ve yıktığı hükümetlerin utancı hala yüzümüzde duruyor. IMF kapılarında dilenen başbakanlarımızla dünyaya karşı yüzümüz kızardı. Deprem vergileri ile memur maaşlarının ödendiği günler hala hafızamızda. Daha onlarcasını sayabileceğim olaylarla dolu utanç yıllarını bir daha yaşamak istemediğim için koalisyon hükümetlerine karşı oldum. O yılları yaşayıp ta tekrar arzu eden sağduyulu bir vatandaşımızın olabileceğine ihtimal vermiyorum.
7 Haziran seçimlerinde barajı aşamazsak kan dökülür naraları ile milleti tehdit edenler, aşılan baraj akabinde yine kan dökmeye devam ettiler. Durdurulan terör hortlatıldı ve onlarca şehit verdik. Annelerin yüreğine ateş düşürdüler. Evlatları yetim, gelinleri dul, milleti öksüz koydular. Peki, sebep neydi ve şer odakları neyi arzuluyordu. Tehdit ve şantajlarla HDP'ye barajı geçirtenlerin yeni hedefi Ak Partinin tek başına iktidar olmasını engellemekti. Kendi halkına kurşun sıkanlardan bu millete ne fayda gelebilirdi ki? Kan üzerinden siyaset yapanların bu ülkeye ne gibi bir faydası olabilirdi ki? Kaos ortamından beslenen odakların ekmeğine yağ sürmek hangi anlayışla, hangi izanla, hangi dinle, hangi vicdanla izah edilebilir ki?
Tarih mi tekerrürden ibaret, yoksa olaylar mı tekerrür ediyor çok açık ortada. Her defasında yeni bir oyun kurgulamaya çalışanların aslında aynı oyunu tekrar tekrar sahneye koymaya çalıştıkları bellidir. Tarihler faklı ama oyunlar aynı. O utanç yıllarını unutmuş olmalıyız ki on üç yıldır insan gibi farklı bir ülke ve farklı bir hayat yaşarken yeniden koalisyon dönemlerine geri dönmeye ve "aslında koalisyon kötü değildir" saçmalıklarına inanmaya başladık. Bu söylemi dillendirenlerin Türkiye düşmanı oldukları ortadadır. Bu millet düşmanlarının daha da ileri giderek "iç savaş" söylemlerinden bile medet ummaya başlamaları ülke düşmanlıklarının seviyelerini ve hatta seviyesizliklerini ortaya koynaktadır.
Milletin evlatları ve paraları üzerinden dini alet ederek kendilerine okyanus ötelerinde Karunlar misali hayat kuranların ise ihanetleri ayyuka çıkmıştır. Bu millet her şeyi affeder ve unutur belki ama ihaneti asla. Üzerinden yüz yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen Yunanlıların ihanetini, Rusların ihanetini unutmamış, bu milletin dimağında "Yunan" ve "Rus" deyimi hainlikle bir tutulmaya devam etmektedir. Bin yıl önce Haşhaşi'lerin ihaneti nasıl unutulmamış ve tarihe geçmiş ise, yüz yıl da geçse, bin yıl da geçse Türkiye Cumhuriyetini içten çökertmeye çalışan paralel yapı da aynı şekilde anılmaya ve nefretle kınanmaya devam edecektir. Hala bu yapının yanında ve içinde durmaya devam edenler de alınlarından bu lekeyi silemeyeceklerdir.
Her şeyiyle kendine yetmeye ve bunu da yeni yeni başarmaya çalışan bir ülke haline gelmeye başlamıştık ki dışarıdan ülke düşmanları, içeriden işbirlikçi hainlerle kirli planlar devreye sokuldu. Algı operasyonları ile milletin zihni karıştırılmaya başlandı. Siyahı beyaz, beyazı siyah gösterme çabaları paralel çetenin ve hizmet ettiği odakların birinci rolü haline gelmiştir. Bütün söylemlerini Cumhurbaşkanının şahsı üzerinden yürütenlerin asıl hedeflerinin Türkiye olduğu, Bilal'lerle uğraşanların asıl amaçlarının hilali indirmek olduğu ve bunu da masum bir talep gibi sundukları aşikardır.
Bütün bu olanların gölgesinde yeniden seçime gidiyoruz. Artık uçurumdan önce son seçim diyebileceğimiz bu seçim, Türkiye'nin geleceğini tayin eden seçim olacaktır. Ya yukarıda saydığım o utanç yıllarına geri döneceğiz, ya da beş aylık bir kesintiye uğrayan muasır medeniyetlerin üstüne çıkma yürüyüşümüz devam edecektir. Buna karar verecek olan, bir şekilde Ak Parti'ye küsmüş, 7 Haziranda Ak Partiye bir ders vereyim diye düşünüp başka partilere oy vermiş seçmenimiz, algı operasyonlarından etkilenip sandığa gitmemiş vatandaşımız, daha önceleri Ak Partiyi desteklemiş ama son seçimde teşkilatın yanlışlarından dolayı desteğini çekmiş siyasilerimiz, her ne sebeple olursa olsun olması gereken yeri veya makamı elde edememiş kişiler, on üç yıldır bu hükümet sayesinde maddi ve manevi olarak olgun bir seviyede yaşamış ancak, basit sebeplerden dolayı desteğini çekmiş olanlar olacaktır.
Vicdanımızın sesini dinlememizin zamanıdır 1 Kasım. O bir metrekarelik oy kullanma alanına girdiğimizde bütün bunları bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirip kararımızı ona göre vermemiz gerekir. Bu ülkenin değil bir dönem, bir ay daha bu keşmekeş ortama tahammülü yoktur artık.
Kirli planlar peşinde olanların planlarını yıkma zamanıdır 1 Kasım. Geleceğini başka ülkeleri sömürme üzerine kuranların ülkemiz üzerindeki planlarını yıkalım artık.
Yeniden kutlu yürüyüşe devam etme zamanıdır 1 Kasım. Ezilen, hor görülen, dilenen bir ülke değil, bölgesinde söz sahibi olan bir ülke olalım artık.
Bunun için yapmamız gereken tek şey, oy kullanmaya gitmek ve daha sonra vicdanen rahatsız olmayacağımız bir partiye, Türkiye'nin geleceğine, istikrara, güvene ve huzura oy vermektir. Bu seçim vicdani muhasebenin yapıldığı bir seçim olacaktır.
Bu güne kadar olduğu gibi, 1 Kasımda da milletimiz en doğru kararı verecektir.
Daima birlik, daima dirlik ve daima kardeşlik adınau2026