VİCDANA SESLENİŞ
Küresel kötülüğe mahşeri
vicdan tepki vermiyor...
Vicdan kaybı insanın en
derin krizi...
Vicdan yitimi büyük
mazlumiyet ve mahrumiyetlerin habercisi...
Vicdan sükût etmişse,
artık her türlü ahlaksızlığa alışmak durumundasınız…
Dünyanın bağrına acıların
ekildiği şu günlerde vicdanları uyarmak ve örgütlemekten başka çıkış yolu da
gözükmüyor...
Vicdanlara ambargo
uygulayan, merhameti bloke eden bir dünyaya söyleyecek bir sözümüz olmalı...
İnsanlık vicdan sınavında
sendeliyor...
Mazlum coğrafyaların acısı
vicdanlarımızda ne kadar yankı buluyor?
Sadece Akdeniz'de boğulan
mülteci sayısı on binleri buluyor...
Geçen yıl İtalya'da sınır
dışı edilen çocuk mülteci iki bin civarında...
Arakan'a kör ve sağır
kesilen bir dünyada hangi vicdandan bahsedebiliriz?
Vicdan tatilde...
İnsanlar haksızca
öldürülürken, toplu ölümleri kanıksadık...
Peki insanlık nerede?
İnsanın onuru, haysiyeti,
itibarı nasıl bu kadar ucuzlayabilir?
Hadi birçok insan aç,
sakat, yoksul, yurtsuz, yuvasız kalıyor... Bari bizler vicdansız kalmayalım...
İyi ki vicdanımız var, diyelim...
Vicdanın bittiği yerde
vahşet başını alıp gider...
Vicdan vurgun yediyse
yeryüzü viran demektir...
Afrika'da kıtlığın,
açlığın asıl sebebi küresel ölçekteki aç gözlülük ve vicdansızlıktır...
İnsan vicdanı kadar
insandır...
Hakikatin mihengi,
varlığın nirengi noktası ve toplumların ahengi, vicdana yüklüdür...
Sanma ki her beden
kalıbının içindeki insandır, insanı farklı kılan vicdandır...
Vicdan azabımız yoksa,
azalan insanlığımızı gözden geçirmemiz gerekiyor... İçimizdeki iş kontrol
sistemi işlemez hale geldi, demektir.
Karanlık ilişkilerin,
gizli işlerin en şaşmaz şahidi vicdandır...
Şayet öldürmemişsek vicdan
iyi bir yargıçtır...
Müsaade edelim, vicdanımız
bizi rahatsız etsin... O zaman göreceğiz, zor zamanlarda koruyucu bir melek
gibi devreye giriverir...
Vicdandan ödün vermek,
kötüyü ödüllendirmek demektir...
Bugün cüzdan-vicdan
ikileminde maalesef vicdan mağlup...
Para konuşuyor, vicdan
susuyor...
Hipokrat yemini mesleki
hıyaneti önlemeye yetmiyor.
Adliye saraylarında vicdan
sızlatan kararlar bitmiyor...
İnsafsız infaz memurları
Ali kıran, baş kesen kesiliyor...
Pazar müşterisi sağılacak
inek muamelesi görüyor...
Müteahhit, taşeron firma,
taş kesilen kalplere uyarı fayda etmiyor...
Genetiği ile oynanmış
gıdalar ve topyekûn raf terörü... İlaç sektörü... Kürtaj... Medya linçi...
Yargısız infazlar... Haysiyet cellatları... Nasıl bir kurumsal ve küresel
vicdansızlıkla karşı karşıya olduğumuzun göstergeleri...
Müşteri memnuniyetini esas
alan fetvacı hocalar size de vicdan lazım... Ama biz ruhsatı bulsak da yine de
vicdanımıza danışalım...
Efendimiz (sav): “Bizi
aldatan (tüm vicdansızlar) bizden değildir.” diye buyursa da bugün güven
vermiyoruz... Çünkü adalet ve ahlak önceliğimiz değil...
Meselemiz vicdancılık
yapmak değil yeryüzünün vicdanı olabilmek... Sadece vicdanımızı rahatlatacak
birtakım seremonilerde bulunmak değil yüreğimizi insanlığa açmaktır...
Tabii ki, vicdan istismarcılarına
fırsat vermeden bir vicdan ayaklanmasını hedeflemeliyiz...
Belki de şu kokuşmuş
dünyada yeni bir Hılfu'l-Fudul bizleri bekliyor...
Peki hangi vicdan?
Vahyin terbiyesinden
geçmiş bir vicdan... Aşığını imandan alan bir vicdan...
Parolamız tevhitse, vicdan
pusulamız şaşmaz...
Ve Kur'an'da bir vicdan
çağrısı.
“Diri diri gömülen kız
çocuğunun hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman.” (Tekvir, 8-9)
Hâlâ yaşanmakta olan ve
seyretmekte olduğumuz Gazze soykırımında, devletlerin, ümmetin ve topyekûn
insanlığın ve tek tek hepimizin vicdanı test ediliyor…
Karar için şahide gerek
var mı?
Bir vicdan ayaklanması
gerçekleştirebildik mi?
Hesabımız kolay değil…