Vicdan hareketi: Gökçe Kız
Sana neyi infak edeceklerini
soruyorlar. De ki: “Hayır olarak infak ettiklerinizi; ebeveyne, akrabalara,
yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa (verin). Hayır olarak ne yaparsanız,
şüphesiz ki Allah onu bilir.” (2/Bakara 215) “
Gökçe’yi ne zaman tanıdım, nasıl tanıdım, yoksa hep tanıyor muydum? Hani öyle bir duygu vardır hep tanıdık, hep bildik birisidir yeni tanımış olsanız da, kardeştir, candır, candan da öte bir güzel kardeşlik akar yürekten yüreğe… Meşrebiniz aynıdır, yüreğiniz aynı heyecanlar için atar ve siz bilirsiniz gözyaşlarınız da aynı hüzün ve kederler için akar.
Gökçe
Kız, buralara ait olmayan, bu dünyaya yakışmayacak kadar naif yüreği ve bedeni
ile boyundan ve yüreğinden kat kat büyük işlere imza atan, salih amel peşinde koşan bir güzel kardeşimiz.
Onun
derdi, onun tek düşüncesi kilometrelerce uzaklıktaki kara, kuru, çelimsiz,
çamurlara belenmiş, iskelet halini almış, ümmetin yetimleri olsalar da
unutulmuş, Afrika’nın sömürülmüş ülkelerindeki, o bizim her daim
televizyonlarda görüp de kanıksadığımız, çoğumuzun da umursamadığı yetimler,
yoksullar, garipler…
Gökçe,
öyle zengin değil, ne katları, ne yatları ne de arabaları var. Bir garip
anacığı, ama duyarlı, Anadolu yürekli bir Anadolu anası, bir de melek kardeşi
var. Ama omuzladığı işler öyle böyle değil. Nice yiğitlere, nice zenginlere
nasip olmayacak işleri omuzlamış bizim Gökçe Kızımız.
Onu
tanıdığımızda yetimlere yardım götürürken, belini incitmiş adeta yürüyemeyecek
hale gelmişti. Biz bilemeyiz Rabbimiz bilir. Bazen zahmetlerde rahmetler gizlidir,
bazen hüzünlerle gelir bayram coşkusu, bahar sevinci, acılar sevinçlere
gebedir.
Salih
ameller peşinde koşan Gökçe Değirmen,
an an zayıf bedeni, ama o denli de güçlü ve güzel yüreği ile inşa ediyor
cennetini. Bazen çarnaçar yollara düşüyor. Bir yetimin yüzünü, çipil kara
gözlerini, bembeyaz dişlerini parlatan bir gülümsemeye şahit olmak için. Bazen
bilet parası yetmiyor koşuşturmalarına, ama olsun bir yerlerden bulup
buluşturuyor, arıyor, soruyor, o güzel yüreği ve güzel çağrısı ile tüketen,
mahremiyeti bitiren, nice yuvalar yıkan sosyal medyayı hayırlı işlerinde
kullanıyor. Oradan sesleniyor insanlığa. Oradan seslendiği insanlık da ona ses
oluyor, yavaş yavaş usul usul yağan rahmet yağmurları gibi yetimlerin azığını
topluyor. O zaman anlıyorum işte her zaman idrak etmeye çalıştığım gibi, vermek
için maddiyat gerekmiyor, zengin olmanız gerekmiyor. Vermek için mangal gibi
yetimler ve yoksullar için atan bir garip yüreğinizin olması yetiyor.
Gökçe
Kız, mangal gibi yüreği, cesur ve mert duruşu ile nerede ise yel değirmenlerine
savaş açmış zamana Don Kişot’u gibi tüketim çağına, hoyrat ve duyarsız
yaşantılara inat, haz ve hız duraklarının tüm cazibesine kapılmış körpe
gençliğe inat tek başına çıkıyor Afrika yollarına. Yoksul, sıtma ve
dizanteriden kavrulan, susuzluktan çatlamış dudakları ile, kirli ve bulanık
suların başında güneşten yanan yetimlerin, damla damla süzülen terlerini
silmek, onlara adeta abıhayat pınarları akıtmak için, çıkıyor yollara...
28 Ekim günü Gökçe Kız, Tanzanya yolcusu. Bu sefer tek başına
düşecek yollara. Naif yüreği ile son bir aydır dur durak bilmeden koşturuyor.
“Eyüp Sultan'da yağmur altında
loş ışıkların gölgesinde türbeler arasında rutubet, yosun, toprak kokularıyla
geçti akşamım...
Yağmur altında içine bükülmüşler
ama yatarak değil oturarak başları ayaklarına doğru kıvrılmış...
Türbe kedileri vâkârı diye
birşey var bence... Tilavet okunuyor kediler Hû... Dervişler gibiler...
Sanki vazife dağılımı olmuş da
her biri yerlerini almış muhafızlar bekçiler gibi... Telefonun ekranı yağmurdan
ıslanıp çalışmaz olduğu için çekemedim bir kare bile ama her ânı saniye saniye
kaydettim ruhuma...”
Ruhuna
hep güzellikleri nakşeder Gökçe Kız. Sonra seslenir insanlığa:
“Her sabah, her uyanış, her nefes alış her
yeni gün verilmiş yepyeni taptaze ve asla berbat veya israf etmememiz gereken
bir şanstır bir hediyedir Allah'tan
Bismillah deyip biner gidersin
istersen Mekke'ye Medine'ye İstersen Kudüs'e Şam'a Yemen'e
İster Bosna'ya Tuna'ya Marakeş'e
Tahran'a. İster Mogadişu'ya Açe'ye, Buhara'ya Endülüs'e...
Kuyu için biriktirmeye el atacak
olan ya da kuyu isteyenler mesaj atsın arkadaşlar!
Dünyada her yıl 3 bin civarı
çocuk dünyadaki savaşlardan
Ve her yıl 70 bin civarı çocuk
da kirli sulardan bulaşan hastalıklardan hayatını kaybediyor
Yani kirli sular savaşlardan 21
kat daha fazla çocuğun ölüm sebebi
Su kuyusu düşünen ya da kuyularda benim de bir
damlam olsun diyen arkadaşlar mesajla ulaşabilir
SON 10 GÜNÜMÜZ”
Gökçe Değirmen/ DünyaNotları/ 2020
Böyle
işte dostlar onun hikâyesi, vermenin, onurluca ve erdemlice yaşarken hep salihler
gibi yaşamanın bir eşsiz göstergesi. O veriyor dostlar, yürekten veriyor,
kanıyla canıyla savaşarak yollara düşüyor. Yetimlerin yüzünü güldürmek,
saçlarına şefkatle dokunmak için düşüyor yollara, oysa kendisi de o yetimler
gibi mahrum ve mahzun. Ama yüreği ovalar gibi geniş, yüreği coşkun ırmaklar
gibi akıp duruyor yetim yüreklere derman olmak için.
Haz ve
hız çağında, gençlerimize örnek olabilecek bir güzide değer Gökçe Kız, Rabbim
sayılarını artırsın. Rabbim tüm evlatlara salih ameller nasip eylesin, vermenin,
izzetlice vermenin şuurunu ve huzurunu yaşatsın.
Yolun
açık olsun Gökçem, ayağına taş, yüreğine gam değmesin, Rabbim iki cihanda seni
cennetlerinde misafir eylesin… Sen ki yetimin başını okşayan, gözünün yaşını
silen, yardımına gidensin uzak diyarlara, yolun açık olsun Gökçe Kız…