Veyiszâde
İç dünyamıza kapandığımız bugünlerde yapabileceğimiz en iyi şey, galiba değerlerimizi merak etmek, inancımıza, kültürümüze, medeniyetimize ve inancımıza hizmet etmiş olan âbide şahsiyetlerin hayatlarını ve eserlerini okumaktır. Bugünlerde böyle müstesna bir kitabı okudum. Mustafa Özdamar’ın Hacı Veyiszâde isimli eserini bir çırpıda bitirdim. Yeni bir kitap değil üstelik. İlk baskısı 1992’de yapılmış, sanırım yeni baskısı da Kırk Kandil Yayınları’ndan çıkmış olmalı. Ama iyi ve seçkin kitaplar her dem tazedir, her vakit yeni bir heyecan içinde okunabilir ve muhtevalarından hakkıyla istifade edilir.
Yakın tarihimizin meşhur şahsiyetlerinden Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu Hocayı hep duyardım. Esasen hakkında muhtelif yazılar da okudum. Ama ona tahsis edilmiş, hatıralarla örülü biyografik bir kitabı ilk defa okudum ve çok sevdim. “İkinci Âkif” diye bilinen merhum Ali Ulvi Kurucu’nun amcasıdır Veyiszâde. İlim beldeleri arasında mümtaz bir yeri olan Konya’mızın yetiştirdiği âbide bir şahsiyet. Bir gönül insanı, bir tasavvuf ehli ve yüzlerce iyi talebe yetiştirmiş bir dava, ilim ve fikir adamı. İç dünyasının güzellikleri yüzüne yansımış, sireti suretine aksetmiş bir Allah dostu. Konyalılar çok sevdikleri ve bağlandıkları bu mübarek zatın kerametlerini hâlâ meraklılarına anlatıyorlar.
Veyiszâde’yi başta oğlu olmak üzere yeğenleri, torunları, yakın akrabaları, komşuları, meslektaşları, bilhassa talebeleri ve bütün Konyalılar anlatıyor. Kıymetli müellif Mustafa Özdamar, İstanbul’da geniş bir araştırma yaptıktan sonra Konya’ya gitmiş ve asıl bilgi hazinelerini orada bulmuş. Çok hatıra anlatılıyor, birçok kıymetli fikir serdediliyor. Teberrüken, torunu Prof. Dr Mustafa Fayda Hoca’nın anlattıklarından bir buket hatıracağı paylaşayım:
“Dedemin, benim görebildiğim senelerde 24 saati çok enteresandır. Sabah namazı ve namazdan sonra camide, mihrapta yaptığı sohbetle açardı günü. Sonra, işrak namazını kılar, eve gelirdi. Bir elinde kitap, bir elinde çay fincanı hafif bir kahvaltı eder, çıkardı hemen. Her konuda olduğu gibi ders konusunda da titizdi, aksatmazdı. Bir faytona atlar giderdi. Derslerde çok titizdi dedem. Esnetmezdi, uyuklatmazdı. Dedemin boş ve gevşek geçen bir vakti yoktu. Abdestsiz yere bastığı sanmam ki vaki olsun. Teneffüslerde derhal abdest tazeler ve bol bol nafile namaz kılardı. Islah-ı Medâris-i İslamiyye’de başlamış dedemin eğitimciliği. En yasakçı devirlerde bile daima özel öğrencileri olmuş. Çok farklı bir tarafı vardı dedemin. Bir şeyi sadece yapmazdı, hem yapar hem de yaşardı.”
Türkiye’nin ilk İmam Hatip Okulları’ndan birini Konya’da kuran, bunun için olağanüstü gayret gösteren ve hayatı boyunca gözü gibi bu okul için titizlenen büyük bir mücahiddir Veyiszâde. Selamı yayan, herkesi kucaklayan, ağzından duası eksik olmayan, İslam’ı neredeyse herkese sevdiren bir Ârif-i Billah’dan bahsediyoruz. Kitabın muhteşem muhtevasını bu dar yerde ve bu kısır kalemle anlatabilmek mümkün değil. Buna ihtiyaç da yok aslında. Zira meraklı okuyucu hemen alıp okuyacaktır. Eseri bitirdiğinizde Cumhuriyet devri tarihinde yaşananlara da şahitlik edeceksiniz. Bazen sevinecek, bazen de hüzünleneceksiniz. Bu hikmetli hayatı, müstesna kişiliği ve örnek din adamlığı ile temayüz etmiş bilge allamenin fikir tomurcuklarından bir kaçını paylaşayım şimdilik. Hazretin diğer sözlerini, vecizelerini, hatıralarını, düşüncelerini, hayallerini, rüyalarını ve kerametlerini ise kitapta bulacaksınız. Azmin zaferini gönül gözüne gösteren bu destansı eser için Mustafa Özdamar Hocamıza şükran borçluyuz.
- Keramet insanın büyüklüğüne delâlet etmez!
- Borç ehemdir, mühimdir. Borcun yegâne çaresi ya ödemek ya helâlleşmektir. Hiçbir ibadet, borcu karşılayamaz…
- Misafir gelince hemen sofra hazırlanır, önüne konur. Misafirine “Aç mısın, tok musun?” diye sormak olmaz.
- Haset ve nefret dini tıraş eder!
- İncitmemek hüner değil, asıl incinmemek maharet…
- Asıl kemâlat insana eziyet etmemekte değil, eziyet edenlerin eziyetine sabretmektir.
- Gülün kıymetini bülbül bilir, bülbülün kıymetini gül bilir.
- Hak haktır ve hukuk mukaddestir.