Vesayetçi Hesaplar ve ‘Kültürel İktidar’ meselesi!
Meslektaşımız Mehmet Acet, Ankara Kulisi adlı programına misafir olan Eski Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a “Son zamanlardaki gelişmelerin vesayetçi zihniyetin yeniden hareketlenmesine yol açtığı” yönündeki değerlendirmeleri hatırlattı.
“Yeni bir 28 Şubat kalkışmasıyla karşı karşıya kalma ihtimalimiz sizce ne kadar?” sorusuyla netleştirebiliriz bunu.
Sayın Akdoğan konuyu değerlendirirken, vesayetçi odakların her zaman bulunabileceğini ancak Türkiye’de çok şeyin değiştiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğiyle gerçekleştirilen atılımlara dikkat çeken ve en büyük atılım olarak da “Başkanlık Sistemi”ni işaret eden Sayın Akdoğan, "demokrasiye müdahale" için geçmişte kullanılan unsurların önemli ölçüde ortadan kaldırıldığını söyledi.
Kahraman memleket evlâtlarının Sayın Erdoğan’ın riyasetinde ortaya koydukları “15 Temmuz Ruhu”nu da bu tür girişimlerin önündeki en büyük engel olarak işaret etti.
Sayın Bakan’ın, program boyunca “sistematik ve tutarlı” bir çerçeveyi net bir şekilde ortaya koymasını takdir ettim.
Ana fikre de katıldım;
“vesayetçi zihniyetle” mücadele yolunda ciddi adımların atıldığı inkâr edilemez, burası net.
Bununla birlikte, “28 Şubat Zihniyeti”nin “Milli İrade”ye “post-modern” yöntemlerle kast etme ihtimalinin “çok az olduğu” yönündeki değerlendirmeleri ihtiyatla karşılıyorum.
Kısa vadede bir şey yapabilecekleri yok ama orta ve uzun vadede sonuç alabilmek için bugünlerde neler yaptıklarını çok dikkatli bir şekilde takip etmek şart!..
Darbecilerin memleketi kasıp kavurduğu günlerde vesayetçi zihniyete “meydan okumaya” gayret etmiş bir gazeteci olarak, bu konuda ortalamanın çok üzerinde hassasiyetlere sahip olmam normal karşılanmalı.
“Vesayetçi kafa”nın kaynak kodlarına, aksiyon ve reaksiyonlarının mânâlarına, “gelmişine geçmişine” olan özel alâkamı da öne çıkartarak, son vakitlerdeki gelişmeler karşısında çok daha “uyanık” olunması gerektiğine işaret ediyorum.
Uygulanmakta olan “Türkiye Tipi” Başkanlık Sistemi, “Kültürel İktidar”ın da “millete” geçmesini sağlarsa ne alâ…
Bu alanda daha fazla gecikilirse, endişelerimiz artar.
KÜLTÜREL İKTİDAR HANGİ TARAFTA?
Bir yapının “günün birinde” yeniden etkinlik kazanma ihtimalini sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için, “kültürel iktidar” gücünün nerede olduğuna ve bu alandaki gelişmelerin neyi işaret ettiğine odaklanmak gerektiğini düşünürüm.
Kitlelerin toplu tepkileri, reaksiyonları elbette kıymetlidir…
Bununla birlikte, “vesayet odaklarına” karşı en büyük güvencelerden biri olarak değerlendirilen “sandıktaki milli irade” mutlaka ama mutlaka “kültürel iktidar”la taçlandırılmalıdır.
Tam da bu noktada, “kültürel İktidar”ın hangi tarafta olduğuna dair verilere şöyle bir göz atmakta fayda olduğu kanaatindeyim.
Mesela…
“Siyasal iktidarın” kimi politikalarına destek veren sanatçılar adeta “linç” ediliyor ve adeta “sahneden siliniyor”sa…
“Siyasal İktidar”a ve onun güçlü liderine hakaret eden sanatçılar ise “piyasa değerlerini” arttırıyorsa…
Hatta hatta…
“Gezici” takımından birileri, “yerli ve milli” olarak nitelendirilen kimi yapılarca “taltif” ediliyorsa…
“Siyasal İktidar” ile “Kültürel İktidar” farklı ellerde demektir!..
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE MEDYA!..
Devam edelim:
Bir ülkenin varlığına kast etmiş terör örgütlerini alenen destekleyen “sivil” toplum örgütlerinin etkinliklerini arttırarak sürdürdükleri bir vasatta…
“Yerli ve milli” denilen “varsıl” sivil toplum örgütleri, “nitelik” olarak kayda değer ilerlemeler kaydedememişse…
Ziyadesiyle “iç işlerine” ve “politik arenada yer tutma” çabalarına yoğunlaşmışsa…
“Kültürel İktidar” bakımından bir sıkıntı var demektir.
28 Şubat zihniyetiyle mücadelede başı çeken köklü sivil toplum örgütleri; etkin, güçlü, verimli, proaktif bir görüntü sergilemiyorsa…
“Kültürel İktidar” bakımından bir sıkıntı var demektir.
“Elit” olarak nitelendirilen mesleklerin tekellerini ellerinde bulunduran “oda ve birlik”lerdeki hakimiyet, aradan bunca yıl geçmesine rağmen, hâlâ “vesayetçi zihniyetin” elindeyse…
Bir sıkıntı var demektir.
Medyadaki hallere gelelim:
Genç beyinlerin “algı operasyonlarıyla” işgal edilmeye çalışıldığı ve bir ölçüde de işgal edildiği bir vasatta…
“Milli İrade”ye destek verir durumdaki “medya organları”nın çoğu, söylenenleri tekrarlamaktan, günü birlik haber ve yorumlara imza atmaktan pek de öteye gidemiyorsa…
Bir sıkıntı var demektir.
Öte yandan…
Memleketin bir daha asla 28 Şubat zihniyetinin eline düşmeyeceğini söyleyen fikir erbabının, haklı ve de sürekli olarak “Recep Tayyip Erdoğan gibi bir Dünya Lideri” vurgusunu yaptıklarını görüyoruz..
Dünyanın “lider krizi”nde olduğu bir süreçte, Türkiye’nin dışarıda da son derece etkili bir Lider’e sahip olması elbette çok kıymetlidir.
Bununla birlikte, bir Lider ne kadar güçlü olursa olsun “takım oyunu”na ihtiyaç duyar.
Güçlü bir Lider olacak, bu şart…
Bunun yanı sıra, çok güçlü eğitim, parlamento, sivil toplum örgütleri, medya, bürokrasi, yerel yönetimler, vs., yapılanmaların da olacak.
Bunlar ve daha fazlası bir araya gelirse, “kültürel iktidar” da milletin elinde olur.
Böyle olursa, özellikle “geçmişle bugünü kıyaslama imkanları kısıtlı” olan çocuklarımızın ve gençlerimizin dış kaynaklı “algı operasyonlarıyla” yönlendirilmelerini engelleyebilirsiniz…
EĞİTİM VE AİLE MESELELERİ…
Bu memleketin evlâtlarına, gerçekleri “objektif” bakış açısıyla araştırabilmelerini sağlayacak bir “eğitim” modelini sunulabildiniz mi?..
“Aile” yapımıza, ailedeki huzurumuza, kadın erkek ilişkilerimize dair “kanuni düzenlemeleri” hazırlarken, “Radikal Feminist Baskı Odakları”nın yönlendirmelerinden uzak kalabiliyor musunuz?..
“Eşler arasındaki gerginlikleri” körüklemek, yeni gerginlik alanları meydana getirmek için “sinsi” plânlar yürüten çevrelerin oyunlarına gelmemek noktasında yeterince “dikkatli”misiniz?..
Yakınınızdaki yerli, milli, köklü sivil toplum örgütleri, bugünlerde gündemde olan “tepkileri” takip edebiliyor mu?..
Bu konularda gerekli uyarılarda bulunuyor ve “neyin nasıl yapılması gerektiğine dair” teklifler hazırlıyor mu?..
Ve bu teklifleri ısrarla dikkatlerinize arz ediyor mu?..
Bunlar çok önemli sorular değil mi?..
Evet…
Yazıyı bağlıyorum:
Geçtiğimiz 16 yıllık süreçte pekçok alanda nice olumlu gelişme kaydedildi.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yurtta ve dünyada çok mühim bir duruş ortaya koyuyor, büyük bir “direniş” sergiliyor ama…
Bu her vakit yetmez.
“Kültürel İktidar” tamamen milletimizin elinde olmadıkça da…
Sırf “seçim başarıları”yla, vesayet odaklarını iyice etkisizleştirme hedefine ulaşılamaz!..
Vesayet odakları sizin en zayıf anınızı bekler ve o gün hep birlikte hücum ederler.
Bugün “şartlar gereği” milli iradeye yakınmış gibi duran, o 28 Şubat günlerindeki duruşlarını bildiğimiz bazı “menfaatçi tipler” de…
O gün, “bindikleri yeni arabanın” kornasını çalmaya başlarlar!..
Bugüne kadar atılan birçok adım çok değerli elbet ama yeterli olmanın hayli uzağında.
Bu süreçte elde edilmiş haklarımız “henüz” teminat altına alınmış değil!..
Böyle olması için gayret ediliyor ama “Öğrenci Andı” Kararı’nın ardından yaşananlar da gösteriyor ki…
Alınması gereken çok uzun yollar, atılması gereken nice kararlı adımlar ve yaşanması gereken çok çetin yıllar var.
Yüce Allah “28 Şubat karşıtlarının” yardımcısı olsun.
LONDRA ADALET MÜSTEŞARI, DIŞ TEMSİLCİLİKLERİMİZ, SUİKAST SİLAHLARI!...
Son Gelişmeler…
İlki:
Adalet Bakanlığı, FETÖ sanığı Akın İpek’in İngiltere’den iade süreciyle ilgili Londra Adalet Müşaviri hakkında inceleme başlattı. Bakanlık’tan yapılan açıklamada, "Londra Adalet Müşaviri hakkında inceleme başlatılmış ve Ankara'ya çağrılmıştır!" denildi.
Müşavir, Akın İpek’in işine yarayan bir “iş” mi yaptı?..
İnceleme sonunda açıklanır da…
Şunu ifade edelim ki;
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızdan bazı dış temsilciliklerimizdeki yapı ve zihniyete dair çok sayıda şikayet ulaşıyor.
Bunları bir “dizi” halinde yayınlamak gerek.
Üzerinde çalışıyoruz.
Bir diğer mühim gelişme:
“İstanbul’da gümrük muhafaza ekipleri 48 adet suikast silahı ele geçirdi!”
Ekiplerde görev yapanları tebrik edelim..
Ve “Her zamankinden çok daha fazla uyanık olmak gerektiğinin” altını çizelim!..
Güvenlik birimleri elbette son derece uyanıktır, vatandaşlarımız da öyle olsun.
Her şey beklenir şer odaklarından!..