Vesayetçi çağrılara kimse pabuç bırakmaz
CHP Lideri
Kemal KILIÇDAROĞLU’nun bürokratlara yönelik tehdit içerikli videolu mesajı, söz
ve çağrıları kesinlikle masumane, siyasi eleştiri kılıfının arkasına
sığınılarak hafife alınacak, hoş görülebilecek söz ve yaklaşımlar değildir.
CHP, yüzyıl geçse de maalesef halen de eski vesayetçi alışkanlıklarını ve
özlemlerini sürdürüyor. Halkın iradesini ve demokrasiyi kabul edip, içine
sindiremiyor. Kendini, tek partili dönemde olduğu gibi bu ülkenin yegâne sahibi
ve iktidarı, halkı köle, mevcut seçilmiş iktidarı da adeta misafir olarak
görüyor. Ancak KILIÇDAROĞLU, şunu çok
iyi bilmeli ki ne halk eski halktır ne Türkiye eski Türkiye’dir ne de lider
vesayetçi eski günlerde olduğu gibi tehditle şapkasını alıp, gidecek bir
liderdir. Başkan Recep Tayyip
Erdoğan, sırtını önce hakka sonra halka dayayarak bu tür vesayetçi zihniyet ve
destekçileriyle çarpışa çarpışa bu günlere gelmiştir. Bu eski
alışkanlıklara, vesayetçi çağrılara kimse pabuç bırakmaz ve boyun eğmez. Bunlar
muhalefetteyken bu cüreti gösteriyorlarsa, halkı tehdit edebiliyorlarsa
iktidara geldiklerinde vay bu ülkenin, vay bu halkın haline.
****
Tabi ki
bu açıklamalar ve tehditler CHP zihniyetinin, vesayetçi ve tekçi bir zihniyet olduğunun
net bir şekilde açık bir itirafıdır. Bürokrasiyi, özellikle seçilmiş hükümete
karşı çıkmaya davet etmek, vesayet çağrısından ve özleminden başka bir şey
değildir. Bu hukuk dışı çağrı, kamu düzenine de ciddi bir tehdittir. Alenen karışıklık
ve kargaşaya davettir. Milletimiz “Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi” için iradesini demokratik bir şekilde sandıkta ortaya
koydu. CHP zihniyetiyse her zaman bürokrasiyi, seçilmiş iradeyi sınırlandıracak,
dar alana hapsedecek bir enstrüman, bir vesayet aracı olarak kullandı. CHP, her
zaman kendini bu ülkenin yegâne sahibi, bu halkı da köle ve hizmetçi olarak
gördü. Ve milletimiz de bütün bunlardan bıktığı içindir ki başkanlık sistemini
tercih etti. Yeni sistem ise bürokrasinin siyaset yapmasının önüne geçti.
****
Başkan
Erdoğanlı AK Parti, CHP’nin özlemini çektiği vesayet düzeninin, eski vesayetçi
günlerin defterini çoktan dürdü. Kılıçdaroğlu’nun heves ettiği, bürokrasinin
siyasete yön ve hedef tayin ettiği vesayetçi günleri de artık geride kaldı. Tamamen
boş heves, boş lakırdılar bunlar. Diğer taraftan Türkiye bir hukuk devletidir.
Bir muz devleti değildir. Kemal KILIÇDAROĞLU’nun adeta oyun oynadığı, top
koşturacağı bir alan da değildir. Ve KILIÇDAROLU’nun şunu da bilmesi lazım; heves
ettiği günler eski vesayetçi günlerdir; apoletlilerin, cüppelilere ve
bürokratlara brifing verdiği, emir ve talimatlar yağdırdığı günlerdir. O günler
çok çok geride kaldı. Mevcut sistemde, tabi ki Cumhurbaşkanı’ndan en alt
düzeydeki memuruna kadar zaten herkes görevini, hukuka uygun yapmak
mecburiyetindedir. Ama aynı mecburiyet
tüm siyasetçiler ve elbette ki muhalefet mensupları için de geçerlidir.
****
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamu görevlilerine yönelik bu
tehdidi, ayrıca açıkça bir suçtur. Kılıçdaroğlu’nun kamu görevlilerini ve milletimizi
tehdidi de ilk değildir. Kemal KILIÇDAROĞLU, bu tehdit dilini adeta alışkanlık
yaptı kendine. Yeri geliyor öğretmenleri tehdit ediyor, yeri geliyor muhtarları, memurları tehdit
ediyor, yeri geliyor polisi, yeri geliyor
yargıyı tehdit ediyor. Kendini galiba mutlak dokunulmaz bir kral sanıyor. Bir
de tarih veriyor. “Pazartesinden itibaren” diyor. Pazartesi geçti, dün salıydı,
bugün de Çarşamba. Ne oldu, kim taktı? Boş lakırdılar bunlar. Daha önce de defalarca dile getirdik;
Türkiye’de bir iktidar sorunundan ziyade hiçbir proje üretmeyen, sorunlara
rasyonel çözümler sunamayan bir muhalefet sorunu var. İktidar ne yaparsa yapsın
iyisi ve kötüsüyle hep karşı çıkarlar. Bu ülkenin menfaati için bir çivi dahi
çaktırmazlar. Yeminli Erdoğan düşmanlığı üzerinden varsın ülke yansın, çökerse
çöksün, bölünürse de bölünsün ancak yeter ki Erdoğan gitsin gafletindeler. Bu
amaçla bırakın ABD Başkanı Bidenle, şeytanla dahi iş tutar bunlar. Bunların
Erdoğan düşmanlığı, maalesef ülkeye ve ülkenin milli çıkarlarına düşmanlığa
dönüştü. Bunun yanında iç vesayetçiler yetmiyormuş gibi bir de dış vesayetçiler
türedi başımıza. Başta ABD olmak üzere 10 civarında ülkenin büyükelçileri
ülkemizde görülmekte olan davalara müdahale etme hakkını ve haddini görüyorlar
kendilerinde. San ki Türkiye bağımsız değil de müstemleke bir devlet.