Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ekim 2021

Vesayetçi çağrılara kimse pabuç bırakmaz

CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’nun bürokratlara yönelik tehdit içerikli videolu mesajı, söz ve çağrıları kesinlikle masumane, siyasi eleştiri kılıfının arkasına sığınılarak hafife alınacak, hoş görülebilecek söz ve yaklaşımlar değildir. CHP, yüzyıl geçse de maalesef halen de eski vesayetçi alışkanlıklarını ve özlemlerini sürdürüyor. Halkın iradesini ve demokrasiyi kabul edip, içine sindiremiyor. Kendini, tek partili dönemde olduğu gibi bu ülkenin yegâne sahibi ve iktidarı, halkı köle, mevcut seçilmiş iktidarı da adeta misafir olarak görüyor. Ancak KILIÇDAROĞLU, şunu çok iyi bilmeli ki ne halk eski halktır ne Türkiye eski Türkiye’dir ne de lider vesayetçi eski günlerde olduğu gibi tehditle şapkasını alıp, gidecek bir liderdir. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, sırtını önce hakka sonra halka dayayarak bu tür vesayetçi zihniyet ve destekçileriyle çarpışa çarpışa bu günlere gelmiştir. Bu eski alışkanlıklara, vesayetçi çağrılara kimse pabuç bırakmaz ve boyun eğmez. Bunlar muhalefetteyken bu cüreti gösteriyorlarsa, halkı tehdit edebiliyorlarsa iktidara geldiklerinde vay bu ülkenin, vay bu halkın haline.

****

Tabi ki bu açıklamalar ve tehditler CHP zihniyetinin, vesayetçi ve tekçi bir zihniyet olduğunun net bir şekilde açık bir itirafıdır. Bürokrasiyi, özellikle seçilmiş hükümete karşı çıkmaya davet etmek, vesayet çağrısından ve özleminden başka bir şey değildir. Bu hukuk dışı çağrı, kamu düzenine de ciddi bir tehdittir. Alenen karışıklık ve kargaşaya davettir. Milletimiz “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” için iradesini demokratik bir şekilde sandıkta ortaya koydu. CHP zihniyetiyse her zaman bürokrasiyi, seçilmiş iradeyi sınırlandıracak, dar alana hapsedecek bir enstrüman, bir vesayet aracı olarak kullandı. CHP, her zaman kendini bu ülkenin yegâne sahibi, bu halkı da köle ve hizmetçi olarak gördü. Ve milletimiz de bütün bunlardan bıktığı içindir ki başkanlık sistemini tercih etti. Yeni sistem ise bürokrasinin siyaset yapmasının önüne geçti.

****

Başkan Erdoğanlı AK Parti, CHP’nin özlemini çektiği vesayet düzeninin, eski vesayetçi günlerin defterini çoktan dürdü. Kılıçdaroğlu’nun heves ettiği, bürokrasinin siyasete yön ve hedef tayin ettiği vesayetçi günleri de artık geride kaldı. Tamamen boş heves, boş lakırdılar bunlar. Diğer taraftan Türkiye bir hukuk devletidir. Bir muz devleti değildir. Kemal KILIÇDAROĞLU’nun adeta oyun oynadığı, top koşturacağı bir alan da değildir. Ve KILIÇDAROLU’nun şunu da bilmesi lazım; heves ettiği günler eski vesayetçi günlerdir; apoletlilerin, cüppelilere ve bürokratlara brifing verdiği, emir ve talimatlar yağdırdığı günlerdir. O günler çok çok geride kaldı. Mevcut sistemde, tabi ki Cumhurbaşkanı’ndan en alt düzeydeki memuruna kadar zaten herkes görevini, hukuka uygun yapmak mecburiyetindedir. Ama aynı mecburiyet tüm siyasetçiler ve elbette ki muhalefet mensupları için de geçerlidir.

****

Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamu görevlilerine yönelik bu tehdidi, ayrıca açıkça bir suçtur. Kılıçdaroğlu’nun kamu görevlilerini ve milletimizi tehdidi de ilk değildir. Kemal KILIÇDAROĞLU, bu tehdit dilini adeta alışkanlık yaptı kendine. Yeri geliyor öğretmenleri tehdit ediyor, yeri geliyor muhtarları, memurları tehdit ediyor, yeri geliyor polisi, yeri geliyor yargıyı tehdit ediyor. Kendini galiba mutlak dokunulmaz bir kral sanıyor. Bir de tarih veriyor. “Pazartesinden itibaren” diyor. Pazartesi geçti, dün salıydı, bugün de Çarşamba. Ne oldu, kim taktı? Boş lakırdılar bunlar. Daha önce de defalarca dile getirdik; Türkiye’de bir iktidar sorunundan ziyade hiçbir proje üretmeyen, sorunlara rasyonel çözümler sunamayan bir muhalefet sorunu var. İktidar ne yaparsa yapsın iyisi ve kötüsüyle hep karşı çıkarlar. Bu ülkenin menfaati için bir çivi dahi çaktırmazlar. Yeminli Erdoğan düşmanlığı üzerinden varsın ülke yansın, çökerse çöksün, bölünürse de bölünsün ancak yeter ki Erdoğan gitsin gafletindeler. Bu amaçla bırakın ABD Başkanı Bidenle, şeytanla dahi iş tutar bunlar. Bunların Erdoğan düşmanlığı, maalesef ülkeye ve ülkenin milli çıkarlarına düşmanlığa dönüştü. Bunun yanında iç vesayetçiler yetmiyormuş gibi bir de dış vesayetçiler türedi başımıza. Başta ABD olmak üzere 10 civarında ülkenin büyükelçileri ülkemizde görülmekte olan davalara müdahale etme hakkını ve haddini görüyorlar kendilerinde. San ki Türkiye bağımsız değil de müstemleke bir devlet.