Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.95
Gram Altın
2324.22
BIST 100
9097.92
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Ocak 2014

Vesayet İstasyonlarından Çıkış Şansı

Türkiye'de siyasal sistemin anlamlı bir yapıya kavuştuğuna ilişkin iyimser bir değerlendirme geniş kabul görürken 17 Aralık'ta başlayan süreç, siyasal-kültürel genetiğimize nüfuz etmiş alışkanlıkların tüm unsurları ile karşımızda durduğunu göstermiş oldu. Ak Parti hükümetleri döneminde siyasal düzeneğimizin yapısal bir dönüşüm geçirmediğini son olaylar vesilesi ile öğrenmiş olduk. Siyasal düzeneğin dönüşümünden ziyade aktörlerin değişiminin öncelenmesi üzerinden yürütülen siyaset, hükümet etrafında oluşturulan ittifakın bileşenleri arasında devletin parsellenmesini getirmiştir. Temel tanımlayıcı ve motive edici unsuru olan "karşı cephe"nin görece tasfiye edilmesi ile birlikte aynı zamanda yaşanan dış siyasal-ekonomik gelişmeler, birkaç yıldır işlevsel olan ittifakın zeminini aşındırmış ve bileşenleri, dış bağlantıları olan yeni bir cepheleşmenin tarafı olmaya savurmuştur. "Karşı cephe"ye karşı verilen mücadelede devletin parselizasyonu üzerinden "ele geçirilen" kurumlar-makamlar, oluşan yeni karşıtlıkta devlet bürokrasisinin birbirini tamamlayan parçaları olmaktan çıkarak cephelerin elinde bağımsız birer mevziye dönüştüler.

"Korsan Siyaset" ve Ablukayı Yarma

Devlet toplum ilişkisinin tarihsel olarak zaten problemli olduğu siyasal hayatımızda, devletin kurumsal bütünlüğünü yitirmesi hatta sistemi oluşturan temel erklerin hem bölünmesi hem de birbirlerine karşı konumlanması derin bir krizle bizi karşı karşıya bırakmıştır. Siyasi iktidar ile Cemaat arasında somutlaşan iktidar savaşında siyasetin organize edilmesi amaçlanarak ele geçirilen kurumlar seferber edilince devletin güvenlik, adalet vb. mekanizmaları da siyasallaştılar. Dolayısıyla devletin rutin işleyişinde bağımsız bir erk olarak kabul edilen yargı bu bağlam içerisinde siyasallaşarak vurucu bir güce dönüşmektedir. Devletin temel bileşenlerinin bağlı oldukları bütünden bağımsız olarak başka amaçlar doğrultusunda ele geçirilip kullanılması durumu başlı başına siyasi bir durumdur. Bu açıdan durumun ele alınıp tartışılması da siyasi olmak zorundadır. Korunaklı kamuflajlar altında yürütülen "korsan siyaset"in açığa çıkartılarak siyasal mücadelenin tarafı olarak kayıt altına alınmaya çalışılmasında şaşılacak bir durum yoktur. Özellikle Yargı ve Emniyet birimleri eliyle yolsuzlukla mücadele adına yapılan operasyon kamuoyunun büyük bir kısmı tarafından siyaseti dizayn etme siyaseti olarak okunmakta ise meşruiyetleri tartışmalı olan bu kurumların demokratik siyasetin normları doğrultusunda sivil siyaset tarafından yerli yerine oturtulma mücadelesi meşrudur ve kararlılıkla yürütülmelidir.

Son kamuoyu yoklamalarında da görülmektedir ki sivil siyasetin tasfiyesine ya da toplum dışı güçler tarafından organize edilmesine dönük girişimlere karşı toplumun büyük çoğunluğu karşı koymaktadır. Toplumun bu desteği dikkate alınarak siyaseti meşru olmayan kanallarla abluka altına almaya çalışan güçler tasfiye edilmeli ve daha da önemlisi eşzamanlı olarak siyasal sistemin yapısal dönüşümünü gerçekleştirecek adımlar atılmalıdır. Nitekim gelinen noktada yaşadığımız krizi esaslı bir hesaplaşma yaşamadan bitirmekte mümkün değildir. Meşru olmayan yollarla kendilerine alan açmaya çalışan unsurların tasfiyesinde ve süreç içerisinde birer çıkar şebekesine dönüştürülen kurumların aslına döndürülmesinde meşru ve hukuki adımların atılmasına dikkat edilmelidir. Bu yaşananlar "bana karşı olmamalı" yerine "hiç olmamalı"yı perspektif alan özgürlükçü bir anlayış ile ele alınmalıdır.

"Koşu Bandı" Siyaseti

Devletin ele geçirilmesi temelinde yaşadığımız bu güç savaşı, uluslar arası bağlantıları olmakla birlikte tarafların anlam haritalarını şekillendiren entegrist bir zihniyetten kaynaklanmaktadır. Yıllardır devam ede gelen siyaset tarzını biçimlendiren bu zihniyet, siyasal hayatımızı deyim yerindeyse "koşu bandı siyaseti"ne çevirmiştir. Devleti ya da siyaseti kendileri için kılmak isteyenler, uzun mesafe aldıklarını düşündükleri noktada kendilerini bir anda başladıkları yerde bulmuşlardır. İktidardakiler ve muhalefettekiler birbirlerine karşı amansız bir düşmanlık beslemiş, farklı ideolojik-politik konumlanış göstermiş olsalar bile süreç içerisinde zihniyet olarak birbirlerine dönüşmüşlerdir. Birbirlerine mürebbiyelik eden kesimlerin yaslandıkları bilgi evrenlerini anlamsızlaştıran entegrist zihniyet, yapılan işin kendisine değil işi yapan aktöre odaklanmaktadır. Eylemin değeri, eylemin kendisi üzerinden değil eylemi yapanların kim olduğuna göre belirlenmektedir. Olmadık şikayetlerle vaveyla koparanlar devran dönüp kendileri muktedir olduklarında şikayetçi oldukları kesimlerin yapıp etiklerinin aynısını yapmakta bir beis görmemektedirler. Başkası yapınca kötü olan bir eylem siz ya da sizden birileri yapınca iyi bir eyleme dönüşüvermektedir.

Gelinen noktada "vesayet istasyonları" arasında savrulmamızı kanıksamış siyasal bir zihin dünyası ile karşı karşıyayız. Meseleyi vesayetin kendisi yerine kimin vesayetine kaydıranların, şu açık ki verdikleri mücadele verili sistemin kendilerine çalışması talebidir. Edindikleri ya da edinmek istedikleri ayrıcalıklı pozisyonlarının güç ve iktidar üzerinden koruma altına alınması talebidir. Sistemin tüm bileşenleri ile beraber, meşru ilkeler (yargı bağımsızlığı, yolsuzlukla mücadeleu2026) manipüle edilerek çıkar ve beklentilerinin kalıcılaştırılması talebidir. Toplumun yaşadığı büyük dönüşümü kavramaktan aciz olanların yeni durumu eski alışkanlıkların parantezinde taşıma hevesleri tatmin edilmesi güç anakronik bir arzudur. Gramsci'nin dediği gibi "eskinin yıkıldığı, ana ve geleceğe ilişkin belirsizliğin olduğu bir süreçteyiz." Eski düzenin ve siyaset tarzının yaşatılması için can siperane mücadele verip istikbal bekleyenler, bu düzenin ve bu siyaset tarzının kimseye yar olmadığını görmek istemiyorlar. Bugün itibariyle toplumun ana yönelimi bellidir. Toplumun bu yönelimine kulak verenler (onların bir kısmı da bu süreçte arınmak zorundadır) ile topluma yön vermek için dolap çevirenler arasındaki kavga kızışmaktadır.

Kavganın sonu mu? Sizce önemi var mı? Safların belli olması yeterli değil mi?

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan