Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2507.30
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Ekim 2021

Vermeye dayalı iktisadi düzen

İnsan vücudunun unsurları, çalışma şekilleri, o vücudun nasıl sıhhatli olup olamayacağı ve iç-dış saldırılar karşısında bozulup bozulamayacağı gibi durumlar toplum, kurum ve devletlere benzetilebilir. Yani toplumlar, kurumlar ve devletler bir insan vücudu gibidir.

Vücut sağlıklı ise o vücuda, nasıl ki dışarıdan bir mikrop, bir virüs kolayca girmeyi başaramaz ve girse dahi o vücuda zarar veremezler ise aynı şekilde bir vücut gibi maddi ve manevi olarak sağlıklı toplumlar, kurumlar ve devletler de her tür saldırıdan etkilenmezler.

Bu saldırılar ister siyasi olsun, ister iktisadi olsun saldırılan ülkede genetik kodlarına dönüş olmuşsa öğrenmeyi geçmiş tecrübelerden sağlamışsa bir de üstüne akıl ve yüksek ahlakını kullanmışsa alacağı zarar çok az olacak demektir. Böylece siyasi, içtimai, iktisadi her tür saldırı ve baskıyı göğüslemeniz, bertaraf etmeniz çok basit kalacaktır. Zaten toplumunuz, kurumlarınız ve devletiniz, sapsağlam durarak her saldırıyı ilk önce anlayacak, sonrasında ise türü, kuvveti ve etki alanına göre kendi tedbirlerini faaliyete geçirecek demektir.

Ülkemizde iyi işler, iyi gelişmeler oluyor. Bunu anlamak için basit bir araştırma yapmanız yeterlidir. Siz, bu yazıyı okuduğunuz dönemde belki daha çok gelişme olacaktır. Gelişmeler olmuyor demek, vicdanlı ve adil olamamak demektir. Her insanın hülyasında olan, rüyasına giren güçlü, müreffeh “Yeniden büyük Türkiye’dir.” Ancak yolunda gitmeyen ya da noksan kalan işlerin varlığı da aşikârdır.

Devletlerin hepsinin bir ekonomi bilinci vardır. (Bu arada “ekonomi” kavramı; elin, “iktisat” kavramı; bu toprakların eseridir.) Ekonomi veya iktisadi anlayışların da bir ahlakı vardır. Yaratılışa ve akla uymayan “ekonomi” kavramının fikir babası Kapitalizm gibi düzenlerin ahlakı; elitlerin kazanması, daha çok kazanması ve diğerlerini köleleştirmek üzerinedir. Ekonomik paylaşım kültürlerinin mantığı, “altta kalanın canı çıksın” şeklindedir.

Ancak yaratılışa ve akla uygun, “iktisat” kavramının fikir babası Adil bir Düzen ahlakında böyle bir şey asla mümkün değildir. Vermeye dayalı bir düzendir. Hem de alın teri kurumadan, yeteri kadar vermeye dayalıdır. Yetecek kadar kazanma ve üretme, biriktirmeme, paylaşımda adalet gibi mantıkları vardır.

Bunları yaparken başka insanların, başka toplum, kurum ve devletlerin yaptıklarına bakarak, geçmişe bakarak, bunlardan tecrübe ve ders çıkartıp öğrendikleri ile yapabilmesi başat özelliğidir. Asgari ücreti, emekli maaşını, hububat ürün fiyatlarını,.. vesaire iktisadi her ne varsa mevcudun üzerinde arttırabilmek yani geçim standartlarını yakalatabilmek bizden olan, yerli olan iktisadın amel gereğidir. Bizden olan, bu topraklardan olan iktisadın yani Adil bir Düzenin en büyük gücü, vermeye dayalı sistem kurulmasıyla ortaya çıkar. Verme devam ettiği sürece bu sistem çalışır, düzen gücünü korumaya devam eder.

Bu manada rızkı veren Yüce Mevlâ’dır. Kimse, kimsenin rızkını asla yiyemez. İnsanların, bizzat Allah tarafından söz verilen rızkı bitmişse o insanlar için zaten ecel vakti gelmiş demektir. Bu, bizlerin inancıdır. Ancak “Ben kararımı verdim. İnsanların refahını arttıracak, gelirini arttıracak her emek ve ticari işin bedeline zam yaptım. Gereğinin ereğini, geçmişe bakıp nasıl yaptılarsa bürokratlar çözsün, verilecek parayı bulsunlar.” derseniz kazanırsınız.

Böylece paylaşımda haksızlığa uğramadığına inanan ve başkalarının kazancında gözü olmayan birey ve toplumlar, ne içeriden ne dışarıdan bölücü, ahlak bozucu mikroplara, saldırılara aldanmayacaklardır. Hatta bu ülke ve vatan için her şartta koşacak bu insanlar, daha hızlı koşacaklardır. Zaten bu ülkeye ve insana yapılan tüm saldırılar ne dünün ne bugünün başlayan bir işidir. İlk insanla başlamış ve kıyamete kadar süreceği de aşikârdır. Öyleyse iktisatta da geçmişin doğrularını yaparak ahlaklı bir birlik ve iktisadi düzen kurup geleceği kuvvetlendirme zamanıdır. Çünkü gelecek bu ülkenin ve bu ülkeye inananlarındır.