Vermediğin mücadeleyi kazanmak mı?
Öyle bir
zamandayız ki!
Kendi kazdığı
kuyuya düşenler bile kendisini Hz. Yusuf (as) ilân ediyor.
Bu çağ kötülüğü
ve acımasızlığı ile ön plana çıkıyor. Sorumsuzluk, hissizlik ve günahlarıyla
sarsıyor. Hemen hemen sarsılmayan hiç bir şey yok gibi, dünyanın yarıdan
fazlası mutsuz, sersem ve sefil yaşıyor. Baktığımız her yerde bunu görüyoruz.
Kendini dünyaya
adamışların gözü dünya malından başka bir şey görmüyor. İnsanlığı yok edecek
kadar tamahkârlık var. Aptalca işlerin sonu aptalca bitiyor. İyileşmek için
çaba harcayanlar var ancak güç yetmiyor.
Laf kalabalığı,
kuru gürültü, lakırdı, gurur ve abartı...
Olduğundan farklı
görüntü vermek gerçeği yansıtmıyor. Öylesine yapmış görünmek, öylesine yarım
yamalak yapılan güya çok iyi şey ve çok kötülük; bir tek iyilik etmiyor.
Günahların ile
mutlaka yüzleşmelisin…
Yüzleşmeye yüzün yoksa
ya da yüzleşemiyorsan düştüğün kuyudan kurtulman zordur. Temizlenmenin yolu sürekli
günah işlemek, tekrar etmek değildir. Bu çamurlu suda yıkanmaya benzer,
yıkandıkça kirlenirsin. Neyi kaybedersen kaybet ama ahlakını ve temizliğini kaybetme
asla…
Kötü şeylerin
arkasında gurur ve abartı var. Montaigne dediği gibi, "Mutluluk bile haddini aşınca acıya dönüşür." Can sıkan, acı veren ve sürekli bunalım
üreten bir çağdan mutluluk çıkarmak zordur ancak bunu yapmak zorundayız.
Zehirden şifa çıkar mı demeyin, çıkarmak zorundayız çünkü zehir her eve girmiş
durumda, hiç kimsede huzur ve mutluluk yok!
“Kör çobanın sürüsünün sonu uçurumdur” Düştüğün zindandan çıkmak istiyorsan
sorumluluk almalısın daha önemlisi gömleğin arkadan yırtılmalıdır. Bu
anlamda vermediğin mücadeleyi kazanman mümkün değildir. Allah kime nimet vermişse imtihan eder.
“Bütün insanlar aynı dilde gülümser” Ancak her
insanın acısı aynı değil, aynı acıdan hissedilen aynı değil, aynı dilden de
sahiplenilmiyor. Kiminin umurunda bile değil. Kimi de kendi acısını dünyanın
acısı sayıp dünyayı ateşe verme girişiminde bulunuyor. Kişi çok sevdiğini
söyler, sonra öldürür en sevdiğini!
“Kimi gençken öldürür
sevdiğini
Kimi yaşlıyken.
Şehvetli ellerle boğar
kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak
kullanır
Çünkü bıçakla ölen
çabuk soğur”
Oscar Wilde’in
şiirinden alınan bu mısralarda anlatıldığı gibi; ‘kimi bir bakış ile kimi bir bakışıyla’ öldürür. ‘Kimi dalkavukça
sözlerle, kimi dalkavukça sözler ile... Korkaklar öpücük ile
öldürür... Yürekliler kılıç darbeleriyle. “Her insan öldürür gene de sevdiğini”
Kimi iltifatla öldürüyor çok sevdiğini, kiminin bir ters bakışından gelir ölüm!
Kimi incir çekirdeğini doldurmayan sözlerden ölür, öldürür!
Bu nasıl bir alt
üst oluştur?
Gönül ''taşla''
kırılmaz dedi derviş.
Ya ''ses'' tonuyla
kırılır, ya da ''söz'' tonuyla kırılır.
Bizim de dilden
dile dolaşan mutlu hikâyelerimiz olabilir. Sesimiz ve sözümüz şifa olabilir. Lezzeti
cevizin kabuğunda değil içinde aramak gerekiyor. Bunun için mastar ve ölçü
bellidir.
”Rabbinin adını
an ve bütün varlığınla Ona yönel.” (Müzzemmil, 8) Çünkü “Sen O'nu anarsan O da
seni anar.” (Bakara, 152) “O'nu seversen O da seni sever.” (Al-i İmran,
31) “O'ndan razı olursan, O da senden razı olur.” (Tevbe, 100) “O'na kavuşmak
istersen O da sana kavuşmak ister.” (Kehf, 110) “Hayat boyu veren el ol,
iyiliği başa kakma.” (Bakara 264) “Kibirli olma.” (Nisa 36)
"Hak yeme.”
(Bakara 188) “Adaletli ol” (Maide, 8) “Dedikodu yapma." (Hucurat,
12)
“Yalnızca Allah’a
dayanıp O’na güven.” (Ahzap, 3) “(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız
senden yardım dileriz. Sadece Allah’a sığının” (Fatiha, 5)
“İşte kurtuluş budur.” (Sâffât, 60)