Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2966.84
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Eylül 2020

Vermediğin mücadeleyi kazanmak mı?

Öyle bir zamandayız ki!

Kendi kazdığı kuyuya düşenler bile kendisini Hz. Yusuf (as) ilân ediyor.

Bu çağ kötülüğü ve acımasızlığı ile ön plana çıkıyor. Sorumsuzluk, hissizlik ve günahlarıyla sarsıyor. Hemen hemen sarsılmayan hiç bir şey yok gibi, dünyanın yarıdan fazlası mutsuz, sersem ve sefil yaşıyor. Baktığımız her yerde bunu görüyoruz.

Kendini dünyaya adamışların gözü dünya malından başka bir şey görmüyor. İnsanlığı yok edecek kadar tamahkârlık var. Aptalca işlerin sonu aptalca bitiyor. İyileşmek için çaba harcayanlar var ancak güç yetmiyor.

Laf kalabalığı, kuru gürültü, lakırdı, gurur ve abartı...

Olduğundan farklı görüntü vermek gerçeği yansıtmıyor. Öylesine yapmış görünmek, öylesine yarım yamalak yapılan güya çok iyi şey ve çok kötülük; bir tek iyilik etmiyor.

Günahların ile mutlaka yüzleşmelisin…

Yüzleşmeye yüzün yoksa ya da yüzleşemiyorsan düştüğün kuyudan kurtulman zordur. Temizlenmenin yolu sürekli günah işlemek, tekrar etmek değildir. Bu çamurlu suda yıkanmaya benzer, yıkandıkça kirlenirsin. Neyi kaybedersen kaybet ama ahlakını ve temizliğini kaybetme asla…

Kötü şeylerin arkasında gurur ve abartı var. Montaigne dediği gibi, "Mutluluk bile haddini aşınca acıya dönüşür." Can sıkan, acı veren ve sürekli bunalım üreten bir çağdan mutluluk çıkarmak zordur ancak bunu yapmak zorundayız. Zehirden şifa çıkar mı demeyin, çıkarmak zorundayız çünkü zehir her eve girmiş durumda, hiç kimsede huzur ve mutluluk yok!

“Kör çobanın sürüsünün sonu uçurumdur” Düştüğün zindandan çıkmak istiyorsan sorumluluk almalısın daha önemlisi gömleğin arkadan yırtılmalıdır. Bu anlamda vermediğin mücadeleyi kazanman mümkün değildir. Allah kime nimet vermişse imtihan eder.

“Bütün insanlar aynı dilde gülümser” Ancak her insanın acısı aynı değil, aynı acıdan hissedilen aynı değil, aynı dilden de sahiplenilmiyor. Kiminin umurunda bile değil. Kimi de kendi acısını dünyanın acısı sayıp dünyayı ateşe verme girişiminde bulunuyor. Kişi çok sevdiğini söyler, sonra öldürür en sevdiğini!

“Kimi gençken öldürür sevdiğini

Kimi yaşlıyken.

Şehvetli ellerle boğar kimi

Kimi altından ellerle

Merhametli kişi bıçak kullanır

Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur”

Oscar Wilde’in şiirinden alınan bu mısralarda anlatıldığı gibi; ‘kimi bir bakış ile kimi bir bakışıyla’ öldürür. ‘Kimi dalkavukça sözlerle, kimi dalkavukça sözler ile... Korkaklar öpücük ile öldürür... Yürekliler kılıç darbeleriyle. “Her insan öldürür gene de sevdiğini” Kimi iltifatla öldürüyor çok sevdiğini, kiminin bir ters bakışından gelir ölüm! Kimi incir çekirdeğini doldurmayan sözlerden ölür, öldürür!

Bu nasıl bir alt üst oluştur?

Gönül ''taşla'' kırılmaz dedi derviş.

Ya ''ses'' tonuyla kırılır, ya da ''söz'' tonuyla kırılır.

Bizim de dilden dile dolaşan mutlu hikâyelerimiz olabilir. Sesimiz ve sözümüz şifa olabilir. Lezzeti cevizin kabuğunda değil içinde aramak gerekiyor. Bunun için mastar ve ölçü bellidir.

”Rabbinin adını an ve bütün varlığınla Ona yönel.” (Müzzemmil, 8) Çünkü “Sen O'nu anarsan O da seni anar.” (Bakara, 152) “O'nu seversen O da seni sever.” (Al-i İmran, 31) “O'ndan razı olursan, O da senden razı olur.” (Tevbe, 100) “O'na kavuşmak istersen O da sana kavuşmak ister.” (Kehf, 110) “Hayat boyu veren el ol, iyiliği başa kakma.” (Bakara 264) “Kibirli olma.” (Nisa 36)

"Hak yeme.” (Bakara 188) “Adaletli ol” (Maide, 8) “Dedikodu yapma." (Hucurat, 12)

“Yalnızca Allah’a dayanıp O’na güven.” (Ahzap, 3) “(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Sadece Allah’a sığının” (Fatiha, 5)

“İşte kurtuluş budur.” (Sâffât, 60)