Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2489.60
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Mart 2021

Vergili'den Norşine...

Memleketimden bir hikaye ile başlayayım yazıya. Batman’ın Gerçüş ilçesinin en bilinen köylerinden biri Becirman köyü. Ünlü olmasının sebebi Seyyid Bilal hazretlerinin Selçuklu döneminde bu bölgeye yerleşmiş olması ve burada vefat etmiş olması.

Köyün büyük bir kısmının Hz.Muhammed’in soyundan gelen seyyitlerden oluşması ve Seyyit Bilal Hazretlerinin türbesinin de bu köyde bulunması nedeniyle hürmet gören ve ziyaretçisi bol olan bir köy.

Osmanlı döneminde dine ve seyyitlere verilen kıymetten dolayı bu köye “Vergisiz” yani ücret alınmayan anlamına gelen Becirman denilmiştir.

Becirman (Vergisiz) ismi 1980 yılına kadar gelmiştir. Bu dönemde PKK’nın kurulması için hazırlanan ortamdan bu köy de nasibini almış ve ismi değiştirilmiş.

Bölgede bu dönemde neredeyse kürtçe isimli hiçbir köy bırakılmamış ve bu zihniyet Becirman köyünden iki kere intikam almıştır. Bu köyün suçu hem kürt, hem de seyyit yani dindar olması olmuştur.

Köyün ismi eşanlamlı bir Türkçe isme değil, zıt anlamlısı olan Vergili olarak değiştirilmiştir. Bu nefret kokan isimlendirme 2014 yılına kadar devam etmiş. Ak parti’nin çözüm süreci döneminde, demoktratikleşme paketi kapsamında köyün ismi yeniden Becirman (Vergisiz) olarak değiştirildi.

Çözüm süreci tüm eksiklerine rağmen kürtleri devleti ile daha çok barıştırmıştı. Akparti’nin elinden gelen gayreti gösterdiğini, Pervin Buldan’ın geçtiğimiz günlerde ‘’ Çözüm sürecinde bize vadettiklerinizi yeri ve zamanı geldiğinden açıklamazsak namertiz’’ açıklamasından da anlayabiliyoruz aslında.

Dertleri kürtler olsaydı bu vadedilenleri açıklama tehdidinden ziyade, o günlerde ne olursa olsun gerçekleşmesi iradesini gösterirlerdi.

Çözüm sürecinde güvenlik unsurları sahada yavaşlamış ama demokratikleşme paketleri hız kazanmıştı. Çözüm süreci sonrası ise güvenlik operasyonları tam gaz artmış ama demokratikleşme paketleri yavaşlamıştı.

HDP’ye destek vermeyen kürtlerin arzusu ise güvenliğin de, demokratikleşmenin de birbirine paralel gitmesi ve ikisinden de ödün verilmemesiydi aslında.

Demokratikleşme süreci HDP ile pazarlık unsuru değil, devletin her geçen gün halkıyla kucaklaştığı bir süreç olmalıydı.

Bu arzularını gerçekleştirebilecek kişi olarak Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı gördüklerini tüm referandumlarda destekleyerek gösteriyorlardı aslında.

Bu desteği boşa çıkarmayan Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, andımız gibi köhnemiş ve türk olmayan Türkiyeli çocuklara her sabah türküm yalanını söyleten uygulamanın kaldırılması da kürtler için devletlerine sarılma sebeplerinden biri olmuştu.

Kürtçe şarkı söylemek isteyen Ahmet Kaya’nın linç yediği günlerden, TRT’nin kürtçe yayın yapan kanal açtığı günlere gelmek hiç de kolay olmamıştı. Erdoğan gibi güçlü bir lider iradesinin atabileceği adımlardı bunlar.

Başkanlık sistemi ile beraber küçük partilerin kıymet kazandığı bir dönemde HDP millet ittifakı ile beraber hareket etmiş ve Akparti’nin kürtler için sağladığı tüm kazanımları görmezden gelmişti.

Her türlü riski göze alıp gerekirse baldıran zehiri içerim diyen Erdoğan’a cephe alıp, kendileri ile kamera karşısına çıkmaktan dahi utanan CHP genel başkanı ile ittifak yapmak belki de kürtlere yapılacak en büyük ihanetlerden biriydi.

Millet ittifakının büyük ortağı tarafından sırtı sürekli sıvazlanan HDP kürtleri unutup sadece PKK’nın partisi olma yolunu tercih etti ve neticesi olarak kapatılma davasına muhatap oldu.

Ayrıca kesinleşmiş hükmü olan Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekiliğinin düşürülmesi bugünlerde HDP’yi gündemin ana konularından biri yaptı.

Eski Cumhurbaşkanlarımızdan Abdullah Gül’ün bu durumdan rahatsızlığına Devlet Bahçeli’nin twitterdan cevabı şöyleydi ‘’ Gergeroğlu’nun milletvekilliği düşünce ‘Gül’en yüzü asılan, HDP’nin kapatılmasıyla ilgili dava açılmasından rahatsızlık duyan 11.Cumhurbaşkanı’na diyeceğim de şudur: Artık Güroymak’a Norşin diyen yoktur, o günler geçmiştir. Gül diye dikeni yutturanlar kalmamıştır.’’

Cumhur ittifakına oy veren bir kürt olarak, Bahçeli’nin bu tavrı derin üzüntü oluşturdu desem yeridir. Zira Türkçe gibi Kürtçe de coğrafyamızın en eski dillerinden biri. Devletini seven kürtlerin hassasiyetlerini umursamayıp HDP’ye veya bir başkasına laf söyleyeceğim derken bin yıldır medreseleri ve alimleri ile meşhur Norşin’i yok sayması, islam ile harmanlandığını bildiğimiz milliyetçilik tavrından beklediğimiz bir yaklaşım olmadı ne yazık ki.

Bitlis’in Akpartili milletvekilleri, seçmenlerinin duygularına tercüman olup ‘’Norşin de bizim, Osmaniye de bizim, bu devlet bu topraklarda yaşayan Türklerin, Kürtlerin, Lazların, Çerkeslerin ve diğer tüm unsurların devletidir’’ demesini beklerdim ama bir açıklamalarını göremedim.

Baharda Norşin bir başkadır, sevgili Bahçeli’nin en yakın zamanda ziyaret etmesini temenni ederim, kendisi de çok sevecek ve ülkesi için canlarını feda edebilecek kürt alimlerin duasını alacaktır ...