Venezuela ile sınırlı olmayacak
Amerika, bugüne kadar alışageldiğimiz uluslararası ilişkiler normlarının tümünün yerle bir edildiği yeni bir uluslararası ilişkiler literatürü oluşturuyor. Devletlerin bağımsızlığı ve başka ülkelerin içişlerine müdahale etmemesi ilkesi ABD tarafından Venezuela sorununda ayaklar altına alınıyor.
Yeni dünya düzeninde Batılı değerlerin rafa kaldırıldığını görmemiz gerek, aksi taktirde bunun ağır bedelleri olur. Çünkü Batı için ne demokrasi ne insan hakları ne özgürlükler ne self determinasyon geçerli argümanlardır.
ABD ve Batı 20. Yüzyılın son yarısında demokrasi ihracatçısı kesilmişlerdi. Demokrasiye geçmeleri için ülkelere baskı uygulayan batılı devletler, bir süre sonra başka ülkelerde kan akıtarak demokrasiye geçmeyi uygun buldu. Pek çok ülkede darbe yap(tır)arak demokratik yollarla seçilen hükûmetleri devirmek de yine ABD ve Batılı devletlerin yüzkarası uygulamaları idi.
Şimdi ise ABD ve önemli AB ülkeleri demokratik yollarla seçilen hükûmetleri antidemokratik yollarla devirmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de hiç utanmadan demokrasi adına hareket ettiklerini söylüyorlar.
Venezuela seçime gidiyor, muhalifler kaybedeceğini bildikleri bu seçimi boykot ediyor, Maduro seçimi kazanıyor, ama Birleşik Devletler Başkanı dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olan Venezuela’da halkın seçtiği Maduro’yu değil, Meclis Başkanı Guido’yu Venezuela Devlet Başkanı olarak tanıyor. ABD Başkanı Trump’ın bu kararına demokrasinin beşiği Avrupa’nın kalburüstü ülkeleri Guido’yu Başkan olarak tanıyacaklarını ilan ederek destek veriyor.
ABD bundan önce de Venezuela’da darbelere imza atmıştı. O günkü darbecileri ülkesinde barındıran Bush’un Amerika’sı idi.
Şunu görmemiz lazım;
21. asırda artık ABD ve Batılı ülkelerin gelecek tasavvuru ve buna bağlı geleceğe dair projelerinde demokratik değerlere yer yoktur.
İnsan hakları Batı devletleri için artık helvadan puttur.
Kendi kaderini tayin hakkı ve buna saygı ABD ve AB ülkeleri için gereksiz hatta zararlıdır.
ABD ve Batılı ülkelerin, demokrasiyi küfür kabul eden Krallıklarla Emirliklere kol kanat gerip Venezuela’daki seçimleri antidemokratik bulması ikiyüzlülük, sahtekârlık ve samimiyetsizliktir.
Batı sadece Venezuela’da demokrasi katili olmakla yetinmiyor, İran’a ambargo uygulamakla temel insan haklarını da tanımıyor. Yemen’de, Suriye’de insanlık dışı tutumları ile Batı bütün değerlerini çiğniyor.
Ülkelerin bağımsızlığına yönelik hamleler olarak kabul ettiğimiz gelişmeler Venezuela ile sınırlı kalmayacak. Bakınız Sudan İstihbarat Başkanı Salah Abdullah Kuş, "Sudan'da kendilerine karşı direnecek kimse kalmasın diye kaos, yağmalama ve ölüm olaylarıyla ülkeyi meşgul eden 5 ordu, Hartum'a doğru ilerlemek için uygun vaktin gelmesini bekliyor" diyor.
Bütün bunların müsebbibi ikiyüzlü Batılı devletlerdir. Hiçbir Afrika ülkesi ABD, İngiltere, Fransa gibi devletlerin teşviki olmadan başka bir ülkeye saldırmayı düşünemez.
Kaç yıldır yazıyor, söylüyoruz;
Dünya yeniden kurulacak, bu süreçte çok kan akacak, pek çok devlet haritadan silinecek. Kurulacak yenidünyanın kodlarına, değerlerine, ittifaklarına bütün dünya yabancı. Artık demokrasi imiş, insan hakları imiş Batı için bir anlam taşımayacak. Söz konusu petrol ise altın ise Batı için bütün değerler teferruat olur:
"Biz dünyanın en çok petrol rezervine sahip ülkesiyiz. ABD, Libya ve Irak'ta yaptığı gibi bizim petrolümüze el koymaya çalışıyor. Dünyanın en çok altın rezervi ve dünyanın dördüncü en fazla doğal gaz rezervi olan ülkesiyiz. Bize saldırmalarının sebebi büyük oranda doğal kaynak ve enerji zenginliğine sahip olmamızdır.”
Bu sözler Venezuela Devlet Başkanı Maduro’ya ait ve maalesef yerden göğe kadar da haklı Maduro, bütün mesele Venezuela’nın petrolü, altını, doğal gazı.