Vefasızlık
Sevgiyi sürdürmenin vefa olduğunu biliyoruz. Sevgiyi sürdürmeme de vefasızlık mıdır? Sanırım vefasızlığın tanımı eksik. Vefanın tanımı güzel ve yeterli ama vefasızlık ise içinde daha çok olumsuzluk barındırıyor. Vefasızda sevgiye, dostluğa dair bir şey kalmaz. Dolayısıyla vefasızlığın olduğu yerde tahrip de vardır. Günümüzde gittikçe artan vefasızlık şahsî olduğu kadar toplumsal bir hastalığa dönüşmüştür.
Bir kaçış var çoğumuzda. Vefasızların yüzünü görmemek için döndüğümüz her yerde yine bir vefasızla karşılaşabiliyorsunuz. Yüzünün rengi değişmeyen, utanmayan, özür dilemeyen ve pişkinleşen vefasızlarda en sonunda terbiye sınırlarını aşan bir ahlakî çöküş başlıyor. Vefa gördükleri kimseleri tüketmeye memur edilmişçesine ve hoyratça tükettikleri vefa ehlini yalnızlaştıran vefasızlar, kendilerine daha büyük alanlar açarak hayatlarını sürdürüyor.
Her değerin çokça harcandığı günümüzde kelimeler de yıpratılıyor. Boş insanların ağzında içi boşaltılan nice kelimemiz vardır. En güzel kelimeleri kirli ağızlarında lekeleyen bu insanların görevi her alanda “harcama memurluğu” olduğundan, asırlık yaşanmışlıklardan mürekkep nice zengin anlamlar ihtiva eden kelimelerimiz vefasızlar tarafından harcanmaktadır.
Niçin vefa bu kadar dilimizdedir? Vefanın sihirli bir güç ve her kapıyı açan anahtar olduğunu biliyor bu insanlar. Belki de bu sebeple çokça müracaat edilen ve kullanılan bir kelime vefa. Vefanın yaşatan ve çoğaltan bir etkisi vardır. Huzur ve güven verici tesiriyle vefa, insanî ilişkilerimizi tanzim eder, dostluğumuzda devamlılık sağlar. Vefasızlık gördüğümüz yerden uzaklaşırız. Güvenimiz zedelenir. İçimizdeki iyilik yapma arzusu zayıflar ve zamanla yok olur.
Son günlerde özellikle siyaset sahnesinde sıkça vurgulanan vefa yine karşımızda işaret levhası mahiyetinde duruyor. Kim bu işaret levhasına uyar, uymak ister? Vaktiyle birilerinin tavassutuyla bir yerlere gelen kişiler maksatlarına vasıl olduktan sonra kimseyi tanımaz oluyorlar. Vefasızlık burada da kendini gösteriyor. Vefasızlık hastalığının emareleri çoktur. Derinlere indikçe ve bu vefasızlığın tekerrür ettiğini gördükçe işin içine bir de “nankörlük” giriyor. Vefasızlık yerleşip, bünyeyi sarınca hastalığın ileri aşaması olarak nankörlük ortaya çıkıyor. İyilikbilmezliktir nankörlük. Çevremizi incelediğimizde ne kadar iyilikbilmez insan vardır. Çabucak unutan ve nankörlüğe dönüşen hastalıklar çoğalıyor. Vefa yaşatır; vefasızlık yok eder.
Vefa üzerine konuşup de Zeki Müren’in o unutulmaz şarkısını burada hatırlamamak da vefasızlık olur.
“ Eğer gideceksen mâni olamam/Düşersen sonunda yine bul beni/Vefasız kullardan, vefa bekleme/Kıymetsiz bir pula satarlar seni”
Vefasızların bu şarkıda da görüldüğü gibi en belirgin özelliklerinden biri de argo karşılığı olarak satmaktır. Mizacına satıcılık yerleşmiş nice insan boy gösteriyor şimdilerde.
Siyaset sahnesinden bahsetmişken, sözü bağlamından koparmadan noktalamak lazım. Siyasette hararetli günler yaşanıyor. AK Parti’nin gündemi belirlediği şu günlerde, yine zamanında bu partide siyaset yapmış isimler gündemde. Yeni parti kuracakları yönündeki haberleri okuyoruz, takip ediyoruz. Vefa gömleğini çıkaran bu isimlerin hangi gömleği giydiğini anlamak zor. Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşlığını, dava arkadaşlığını yapan bu isimlerin vefasını veya vefasızlığını birlikte göreceğiz. Unutmayalım ki dostunu, kıymetsiz bir pula satanı da gün gelir satarlar.