Vefalı eş!
Hz. Hatice (r.a.), Peygamber
Efendimiz (a.s.) 'ın en zor günlerinde en büyük destekçisi, ilk mü’mine,
tertemiz bir hanımefendi...
Onun hayatından hayatımıza, onun
anneliğinden annelerimize, onun ev kadınlığından, yardımcılığından, eşine destek
oluşundan, bizim eşlerimize karşı münasebetlerimize, evimizdeki halimize
taşımamız gereken pek çok güzellik var.
Peygamber Efendimiz (a.s.) anne
karnındayken babası Abdullah vefat etmiş, daha doğmadan yetim kalmış; henüz 6
yaşındayken annesi Âmine Ebva’da vefat etmişti. 8 yaşına kadar dedesi
Abdulmuttalip’in yanında kalmış,8 yaşındayken dedesini de kaybetmişti.
Babadan yetim de olsa, anneden
öksüz de olsa, dededen mahrum da olsa; Allah (c.c.) onu âlemlere rahmet
kılmıştı.
Rabbimiz: “Seni âlemlere rahmet
olarak gönderdik” (Enbiya, 107) buyurmuştu.
Hz. Peygamber (a.s.); 8 yaşından
25 yaşına kadar amcası Ebu Talib'in yanında kalmıştı. 25 yaşında kendisinden
yaşça büyük olan Hz. Hatice annemizle evlilik yaptı. Efendimiz (a.s.)ın bu
evliliği yapmasının çok derin hikmetleri ve anlamları vardı. Hz. Hatice’nin
Peygamber Efendimiz (a.s.) ile evliliğinden 6 çocuk dünyaya geldi. Efendimiz
(a.s.) ile sürdürdükleri aile hayatı dillere destandır. Bize numune olması
gereken, bizim örnek almamız gereken bir aile hayatını yaşamışlar ve bizim de
yaşamamız gereken çok sayıda güzellikler bırakmışlardır.
Hz. Peygamber (a.s.) vahiy ile
şereflenince, ilk iman eden Hz. Hatice annemiz olmuştur. Efendimiz (a.s.) ile
beraber Rabbine ilk yönelen yine Hatice annemiz olmuştur. Birlikte secdeye
varmışlar, birlikte namaz kılmışlardır.
Onun vefatından hatta Mekke'nin
fethinden sonra Peygamber Efendimiz (a.s.)'ın yanına yaşlıca bir hanımefendi
gelmiş, Hz. Peygamber(as) onunla sohbet esnasında bazen hüzünlenmiş bazen de
mutlu olmuş, yüzü gülmüştü. Bu durum Hz. Ayşe annemizin dikkatini çekmiş; “Kim
bu kadın?” yani “Ne konuştunuz bu kadar uzun süre?” diye sormuştur.
Etrafında bulunan başkalarının da
çok dikkatini çekmiştir. Efendimiz (a.s.) yıllar sonra Hatice’sine, Hatice
annemize duyduğu vefayı özetlemiştir: “Bu gelen Hatice'nin arkadaşıydı.
Eskileri yâd ettik.”Hz. Ayşe annemiz belki biraz sınamak için belki de biraz
kıskançlığın etkisiyle “Allah sana daha hayırlısını vermişken ne bu yaşlı
kadından vazgeçemiyorsun sürekli ondan bahsediyorsun” gibi cümlelerle Efendimiz
(a.s.)’a hitap edince “Hayır! Vallahi Allah bana ondan daha hayırlısını
vermemiştir. Çünkü herkes beni yalanlarken o bana iman etti hem de ilk iman
eden o oldu” buyurmuştur Efendimiz (a.s.).
“Herkes benimle irtibatını
keserken, herkes malını benden uzaklaştırırken; o (Hatice annemiz bir tüccardı
aynı zamanda) malıyla beni destekledi” buyurmuşlardır.
Efendimiz (a.s.), Hz. Hatice
annemize olan vefasını ve sevgisini her bulduğu fırsatta ifade etmişlerdir.
Evde bir koyun, bir keçi kesilmişse bir payını Hatice'nin akraba ve
arkadaşlarına verilmesi için ayırmıştır.
Peygamber Efendimiz (a.s.), en
hayırlı 4 hanımdan bahseder.
Birincisi, İmran’ın kızı Meryem.
Hz. Meryem; Hz İsa'nın annesi.
İkincisi, Huveylid kızı Hatice.
Efendimiz (a.s.)’ın eşi, Hz. Hatice annemiz. Haticetü’l Kübra’yı ikinci olarak
anlatır. Allah nezdindeki hanımefendilerin en hayırlıları olarak zikreder.
Üçüncüsü, Muhammed kızı Fatıma.
Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın kendi kızı.
Dördüncü olarak da Firavun'un
hanımı Asiye'yi en hayırlı hanımlardan biri olarak anlatmışlardır.
Peygamber Efendimiz (a.s.) 35
yaşlarında, senenin belli dönemlerinde, Nur Dağı Hira Mağarasında inzivaya
çekilmeye başlamışken en büyük desteği yine Hatice annemiz vermiştir.
Peygamber Efendimiz (a.s.)’ı o zor
günlerinde sürekli cesaretlendirmiş ve desteklemiştir.
Bir ramazan akşamı Peygamber
Efendimiz (a.s.) âdeti olduğu üzere yine Nur Dağı Hira Mağarasında iken Cebrail
(a.s.) asli suretiyle gözükmüş, yaklaşık 23 sene sürecek olan vahyin ilk
cümlelerini getirmiştir.
Hadise'yi biliyorsunuz...
Efendimiz (a.s.)’ı sıkmış, ona “Oku!” diye emretmiş, Efendimiz (a.s.) okuma
bilmem deyince, Cebrail (a.s.) Alak Suresinin ilk 5 ayetini indirmeye
başlamıştır. “Oku! Yaratan Rabb'inin adıyla Oku! O, insanı bir embriyodan
yarattı. İnsana kalemle yazı yazmasını öğretti ve insana bilmediğini öğretti”
(Alak,1-5) mealindeki ayeti kerimeleri okumuştur.
Peygamber Efendimiz (a.s.) ilk
defa Cebrail (a.s.)’la karşılaşmanın ve ilk defa vahye muhatap olmanın
etkisiyle ki o zamana kadar mânen hazırlanmıştı, rüyaları ile yaşamış olduğu
manevi hallerle, etrafında gördüğü cansız varlıkların bile sanki kendisine
peygamber olacağını haykırışı ile Efendimiz (a.s.) adım adım nübüvvete,
peygamberliğe hazırlanmış en sonunda bir Ramazan gününde vahye muhatap
olmuştur.
Bu olağanüstü durumda
yaşadıklarını uzun süre yanında kaldığı 80'li yaşlara yaklaşmış olan amcası Ebu
Talib'e anlatabilir, Varaka b. Nevfel’in yanına gidebilir,başka başka güvendiği
yaşlı insanlarla paylaşabilecekken Hz. Peygamber(a.s.), en büyük destekçisi,
hayat arkadaşının yanına gitmiş ve ona anlatmıştır. Hatta gittiği zaman
“zemmilüni (beni örtün!)” “zemmilüni (beni örtün!)” “zemmilüni (beni örtün!)”
diye yaşadıklarının etkisiyle Hz. Hatice'nin yanına sığınmıştır. Hz. Hatice,
Efendimiz (a.s.)’ı her zamanki gibi teselli etmiş, cesaretlendirmiştir.
Eşler böyle olmalı.
Eşler, kocalarını Rabbinin
rızasını kazanmak için sürekli iyiliğe, hayra, güzelliğe teşvik etmeli ve
cesaretlendirmelidir. İnfak edeceği zaman ”Ver” demeli Ümmü Süleym gibi “daha
fazlasını ver, ne kadar güzel davranıyorsun” demeli. İbadeti konusunda teşvikçi
olmalı, çocuklarının eğitimi konusunda el ele, gönül gönüle Allah'ın razı
olduğu, memnun kalacağı fertler yetiştirmek için paylaşmalı, rol üstlenmeli,
görev almalı ve beraber olmalıdır.
Hz. Hatice annemiz, Peygamber
Efendimiz (a.s.) böyle endişelenince “Asla endişelenme! Endişeyi bırak!”
buyurmuş, “Allah seni zayi etmeyecektir. Allah seni yardımsız bırakmayacaktır.
Sen akrabalarını düşünen bir insansın, onları gözetensin. Sen düşkünleri,
muhtaçları, misafirleri yolda kalmışları düşünen iyi bir insansın” diye
Efendimiz (a.s.)’ı teselli etmiş ve yüreklendirmiştir. Yani “Sen sürekli hakkın
yanında yer almaktasın. Allah (c.c.) asla seni yarı yolda bırakmaz. Asla seni
zayi etmez” demiş Efendimiz (a.s.)'ın hayatının belki de en zor döneminde
vahiyle karşılaştığı dönemde cesaretlendirmiştir.
Nübüvvetin 10. yılı Hüzün yılıdır.
Bu yaşına kadar hayatında kendisine en büyük destek olan iki büyük insanın
vefat ettiği yıldır. Önce, 8 yaşından 25 yaşına kadar yanında kaldığı,
kendisine babalık eden, 25 yaşında evlendikten sonra yanından ayrılmasına
rağmen 40 yaşında peygamberlikle görevlendirilince kendisine iman etmese bile
Mekke müşriklerine karşı koruyan, gözeten, destek olan ve onu müşriklerin
insafsız ellerine teslim etmeyen Hz. Ali'nin babası Ebu Talib 85 yaşlarında
vefat etmişti. Ebu Talib’in vefatından çok kısa bir süre sonra Efendimiz
(a.s.)’ın 25 yaşında evlendikten sonra 50 yaşına, nübüvvetin 10. yılına kadar
en büyük destekçisi olan, 40 yaşlarında ilk vahiy ile muhatap olduğunda
kendisine en büyük desteği veren Hz. Hatice annemiz (r.a.) vefat etmişti. Bu
yıl “Hüzün Yılı”dır.
Hz. Hatice annemiz yatağa düşüp Efendimiz
(a.s.) onun bu hasta halini görünce; daha önce güzel evlerde otururken sonra
bulunmuş olduğu durumu, dünyanın nimetlerinden istifade etmemesinden
kaynaklanan mütevazı halini görünce “Hep benim yüzümden böyle sıkıntılar
çektin” gibi cümleler kurmuş, Hatice annemiz ise; “Hayır Allah bana en
hayırlısını nasip etti” demiştir. “Hiç şikâyetçi değilim hayatımdan. Allah bana
yaratılmışların en güzelini, mahlûkatın en hayırlısını, Âlemlere Rahmet olan
Muhammed Mustafa (a.s.)'la beraber
olmayı nasip etmişken hiç şikâyet edilir mi?” demiştir. Hatice: erken doğan kız
çocuğu anlamına gelir. Hz. Hatice, Efendimiz (a.s.)’dan yaklaşık 13 sene önce
dünyasını değiştirmiş, ebedi âleme göçmüştür. Şu an kabri Cennetü’l Mualla’da
bulunmaktadır. Hacılarımız, umrecilerimiz ziyaret edip dualar ve Fatihalar
okumaktadırlar.
Rabbim, onun hayatındaki güzellikleri hayatımıza taşıyabilmeyi; vefalı bir eş, iyi bir dost, iyi bir mümine, güzel bir anne ve güzel bir aile olabilmeyi nasip eylesin.