Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2970.46
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Şubat 2021

Vefa manevi borçtur

Bu topraklar kadim değerlerin, irfan ehli insanların toprağıdır. İyi insanlarda ne varsa bu toprakların insanın mayasında o var. Sözünde durma, sevgi, dostluk, bağlılık, iyilik gördüğünü unutmamak yani vefa...

Bir kilimde bir iki kaçık olmaz mı, olur elbette…

Anam anlatmıştı. Köylerinde komşuları anlaşıp iki yetimi bakmaya, yedirip içirmeye karar vermişler. Yetimler az yiyince falanca “bizi evine davet etti de aç bıraktı” çok kaçırınca da “karnımız ağrıdı” şikâyette bulundukları halde kimse aldırmazmış. Gün gelmiş yetimler büyümüştür. Burada şu cümleyi kuralım; iyilik sahibi asıl takdir edenin Allah olduğunu bilir. Karşılığını da ondan bekler. Kul bilmese de Halik’ın bildiği bilinir.

Doğan Cüceloğlu’ndan bir vefa hikâyesi:

“Selim Dedenin beş oğlu ve bir de eşeği vardır. Selim dede bu eşeği on yıl kullanmıştır. On yılın sonunda yaşlanan eşeğin gözlerine perde inmiş ve göremez olmuştur. Büyük oğlu Selim dedeye gelir;

– Baba eşek görmüyor, bunu dağa götürüp bırakalım.

Selim dede;

– Biraz bekleyelim bakalım.

Aradan beş gün geçer, büyük oğlan tekrar;

– Baba eşek görmüyor, kör olmuş. Dağa götürüp bırakalım.

Selim dede;

– Bir gün daha bekleyin, yarın cevabımı veririm.

Ertesi sabah Selim dede beş oğlunu da toplar;

– Damdan eşeği getirin bakalım der.

Görmediği için etrafa çarpa çarpa eşeği getirirler. Selim dede eşeğin başına varır, boynundan okşar ve evlatlarına dönerek;

– Bu eşek bizim on yıl kahrımızı çekti. Sizin kıçınızın kıynaklarında bu eşeğin hakkı var. Artık iş göremez oldu, şimdi bize düşen görev bu eşeği emekli edip, yaşadığı sürece şimdi biz ona bakacağız.

Büyük oğlan;

– Baba eşek görmüyor.

Selim dede öfkeyle cevap verir:

– Yarın iş yapamaz duruma düştüğümde beni de götürüp ormana mı bırakacaksınız?

Bu olayların yaşandığı sırada ailenin en küçük oğlu Polat daha beş yaşındadır ama olaylar beynine nakış nakış işlenmiştir.

Eşek iki yıl daha yaşar. Selim dede o iki yıl süresince eşeğe yedirir içirir, tımarını yapar, okşar ve onunla konuşur.

– Ey eşek, benim sırtımdan geçen çuvalların hepsi senin sırtından da geçti, hakkını helal et. İki yıl sonunda eşek ölür, sırıklara bağlarlar, derenin kenarına götürüp, bir çukur kazarlar ve oraya gömerler. Yıllar yılları kovalar, ailenin en küçük oğlu Polat okur ve hâkim olur. Hâkim olduğunda ilk işi doğruca eşeğin gömüldüğü dere kenarına gitmek olur.”

Vefalı insanın özelliğidir, kendisine hizmet edeni unutmuyor, kadir kıymet biliyor. Vefanın manevi bir borç ve değerlerimizin emri olduğunu biliyor. Bu toprakların insanı da yaratılanı yaratandan ötürü seviyor. Kurdu kuşu, börtü böceği sevip merhamet gösteriyor.

Sevdanın ve aşkın topraklarıdır bu topraklar. Kendimiz olabildiğimiz, sırt sırtta verdiğimiz, birlikte olduğumuzda mutlu olduğumuz tek yerdir burası. Tutup kaldırmayı biliriz düşenin elinden. Acıyı birlikte göğüsleriz, mutluluğu da. Bu topraklar bizim kaderimizdir. Alnımıza yazılmıştır iyi ki de.

Tatsızlıklar olmaz mı?

Olur, olur elbette. Hem de incir çekirdeğini doldurmayan meselelerden, işin tadı tuzu da budur aslında. Gönüller birdir çünkü. Bu yüzden türkülerimiz aynıdır, aynı gönülden ve aynı dilden çıkmış gibidir hepsi. Bu yüzden etkilidir, yürek yakar türkülerimiz...

Merhamet mi?

Mayamızda var o. Düşmana, kurda kuşa yetecek kadar çokça var. Yaratılanı severiz yaratandan ötürü. Kardeşimizi sevmeyi imanımızın gereği biliriz.