Vefa bize çok yakışıyor
Son 20 yıldaki en güzel gelişmelerden biri, vefa duygumuzun gelişmiş olmasıdır. Bu kadirbilir davranışımız, kültür sanat dünyamıza yansıdı.
Vefa duygusu her insana lazım ama en çok da bize yakışıyor.
Bana “Son 20 yıldaki en güzel gelişmeler hangi alanda olmuştur?” diye sorsanız
“Her alanda gösterdiğimiz vefa duygusudur.” derim. Sosyal hayatın her alanında
kadirbilirliğimiz öne çıktı. Yitirdiğimiz ilim adamlarına, hekimlere,
askerlere, siyasilere, iş adamlarına toplum olarak sahip çıktık. Fakat bu
anlamlı rüzgârdan en çok payını alan, kültür sanat dünyası oldu. Sadece vefat
etmiş şairlere, yazarlara, mütefekkirlere, sanatkârlara değil bu dönemde,
yaşayan edebiyatçılara, irfanımıza hizmet eden herkese sahip çıkıldı. Bu
sahiplenme hareketinin yakın tanığı olarak diyebilirim ki birkaç kişiye
indirgenmiş olan kahramanlarımızın sayısını çoğalttık. Bazı meclislerde “7
Güzel Adam” mevzuu açılınca benim ilk müdahalem şu oluyor: “Arkadaşlar bizim 7
değil, 70, hatta 700 güzel adamamız var. 2003 yılında Gülhane Parkı’nda
düzenlediğimiz ‘İstanbul’un Fethi’nin 550. Yılı Töreni’nde 700 şair ve yazar
bir araya gelmişti. Biz büyük bir milletiz. Dolayısıyla üçle, beşle, yediyle
yetinmeyiz.”
Genişleyen Güzel His
Tabii bu vefa duygusunda sadece şahsiyetler değil binalar da
nasibini aldı. Eski camiler, medreseler, çeşmeler, tekkeler, dergâhlar,
sebiller, sadaka taşları, hanlar, tarihî evler, mezar taşları ve diğer mimari eserler
de büyük paya sahip oldu. Biz bu yazımızda vefat etmiş değerlerden sahiplenilen
ve kendilerine vefa gösterilen isimleri anacağız. Bu anış, hatırlayış ve
sahipleniş hareketlerinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kültür ve
Turizm Bakanlığı’nın, valiliklerin, kaymakamlıkların, milli eğitim
müdürlüklerinin, belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının, yayıncıların,
basın yayın kuruluşlarının ve birçok gayretli kişinin emeği, alın teri ve üstün
çabaları vardır.
Sahiplenme Ama Nasıl?
İlim, sanat, kültür ve medeniyet dünyamıza hizmet etmiş
şahsiyetlere sahipleniş, çeşitli alanlarda tezahür etti. Bu kişilere dair toplantılar,
paneller, sempozyumlar düzenlendi. Bazı şair, yazar veya sanatçılar hakkında
yarışmalar düzenlendi. Ödül veren kurumlar da bu amaca hizmet ettiler. Bazı
değerlerimiz için besteler yapıldı, kimisi için belgesel filmler hazırlandı. En
önemli hizmetlerden birisi de, vefat etmiş kalem erbabının eserlerinin yayımlanmasıdır.
Hatırlanan ve âdeta yeniden keşfedilen şairlerin, romancıların, hikâyecilerin,
ilim adamlarının ve mütefekkirlerin eserleri, toplu olarak yayımlandı. Okuyucular,
ismi unutulmuş, gündemde olmayan yazarların külliyatını gördü, okudu ve bu
eserlerden istifade etti.
Mekânları Korundu
Vefa rüzgârı eserken en mühim hizmetlerden birisi de unutulmuş,
tarihe mal olmuş büyüklerimizin evlerinin, mekânlarının korunmuş olmasıdır.
Bazı abide şahsiyetlerin evleri araştırıldı, bulundu ve bu mekânlar ‘kütüphane-müze
ev’ hâline getirildi. Böylece söz konusu yazarın hayranı olanlar eserlerini
okudukları şahsiyetin doğduğu, kaldığı ve hayatını devam ettirdiği mekânı görme
fırsatı buldu. Mevcut eşyaları bu mekânda muhafaza edildi. Sevilen şair ve
yazarın, çalışma masası, iskemlesi, kütüphanesini, daktilosu, kalemi ve diğer
hususi eşyaları ziyaret edildi. İnsanı heyecanlandıran bu sahipleniş, yeni
nesillerin de vefalı olmasını sağlayacaktır şüphesiz.
İsimleri Verildi
Resimaltı-İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un
Beyoğlu Mısır apartmanında hayatının son günlerini geçirdiği evi.
Vefa sevgidir, hatırlayıştır, unutuluşu engellemedir ve
nesiller arasında köprü kurmadır. Bu nasıl olacak? Bahsettiklerimiz gereklidir kuşkusuz.
Ama bir yolu da sevdiğimiz, hayatımızda yer tutmuş şahsiyetlerin isimlerini
bazı mekânlara vermek ve unutulmalarını engellemektir. Bu yönde son 20 yılda
muazzam bir gayrete şahit olduğumuzu söylemeliyiz. Daha önce ismi hiçbir yere
verilmemiş olan nice kıymetli şairin, değerli romancının, iyi ressamın, mümtaz
hattatın, emektar gazetecinin isimleri okullara, kütüphanelere, caddelere,
sokaklara, parklara, kültür merkezlerine, ormanlara ve üniversitelere verildi.
Bazıları adına kültür merkezleri ve kütüphaneler kuruldu. İsimleri doğup
büyüdükleri apartmanların kapısına pirinç levhalar hâlinde asıldı. Velhasıl bir
şekilde hatırlanmaları sağlandı.
Anma Kitapları
Galiba 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en çok
hazırlanan anma kitabı bu dönemde oldu. Kolektif bir çalışma ürünü olarak
birden fazla yazarın emeğiyle ortaya çıkan bu anma kitaplarının çok değerli
olduğunu söylemeye gerek var mı? Bunların bir kısmı ilmî tarza hazırlandı.
Akademisyenler makalelerini bu kitaplara yolladılar. Bazı anma kitapları ise
daha küçük çapta oldu. Fakat netice itibariyle bu kitaplar da söz konusu
sanatkârların unutulmasını engelledi. Kitaplık çalışmayı gerektiren bu konuyu,
muhtasar olarak ele alıyoruz. Kültür sanat alanlarında hatırlanan ve topluma
yeniden kazandırılan bu nadide şahsiyetleri en azından ismen hatırlayalım:
Şairler Geçidi
Biz şair milletiz. Dolayısıyla büyük ve iyi şairlerimizi çok
severiz. Bu dönem içinde hatırlayıp öne çıkardığımız şairlerimiz arasında
Mehmed Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Necip Fazıl Kısakürek, Arif
Nihat Asya, Âşık Veysel Şatıroğlu, Ziya Osman Saba, Asaf Hâlet Çelebi, Niyazi
Yıldırım Gençosmanoğlu, Bekir Sıtkı Erdoğan, Mustafa Necati Karaer, Mehmet
Çınarlı, İlhan Geçer, Gültekin Samanoğlu, Sedat Umran, Sezai Karakoç, Dilâver
Cebeci, Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Abdurrahim Karakoç, Mehmet Âkif İnan ve
Olcay Yazıcı da bulunuyor. Bu şairlerimiz için toplantılar yapıldı, haklarında dergilerde
özel sayılar hazırlandı.
Yazarlara Merhaba
Eserlerini zevkle ve istifade ederek okuduğumuz yazarlar
unutulabilir mi? Romanları, hikâyeleri, denemeleri, tiyatro eserleri ile
gönüllerimizde taht kuran edipler ihmal edilebilir mi, hayır! O kadar çok yazar
hatırlandı, kitapları yayımlandı ve haklarında toplantılar yapıldı ki doğrusu hepsini
şimdi anmak güç. Nisyandan kurtarılan yazarlarımızın sayısı bu listeden çok
daha fazladır. İşte ilk etapta adlarını anacağımız, hatırlanmış yazarlardan bir
kısmı: Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmed Arvasi, Ahmed Yüksel Özemre, Ahmet Güner
Elgin, Ahmet Kabaklı, Ahmet Kekeç, Ahmet Mithat Efendi, Ali Nar, Ali Nihad
Tarlan, Ayhan Songar, Bahaeddin Özkişi, Burhan Felek, Cavit Ersen, Cemil Meriç,
Cengiz Aytmatov, Cengiz Dağcı, Emine Işınsu, Emin Işık, Ercüment Ekrem Talu, Ergun
Göze, Erol Güngör, Faruk Kadri Timurtaş, Fatma Âliye, Halide Nusret Zorlutuna,
Hamamizade İhsan, Hamit Can, İhsan Raif, Mahir İz, Mehmed Çavuşoğlu, Mehmed
Genç, Mehmed Niyazi, Mehmet Kaplan, Muharrem Ergin, Mustafa Miyasoğlu, Mustafa
Necati Sepetçioğlu, Müfide Ferit Tek, Münevver Ayaşlı, Nahit Sırrı Örik,
Necmeddin Hacıeminoğlu, Nevzat Kösoğlu, Nihad Sâmi Banarlı, Nihal Atsız, Niyazi
Yıldırım Gençosmanoğlu, Nurettin Topçu, Orhan Okay, Osman Cemal Kaygılı, Ömer
Faruk Akün, Ömer Seyfettin, Özkan Yalçın, Peyami Safa, Rasim Özdenören, Refi
Cevat Ulunay, Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Safiye Erol, Sait Faik
Abasıyanık, Sâmiha Ayverdi, Sermet Muhtar Alus, Şule Yüksel Şenler, Tarık
Buğra.
Diğer Sanatlar
Edebiyatın yanı sıra sinema, tiyatro, resim, müzik, klasik
sanatlar, fotoğrafçılık ve diğer alanlarda da çok değerli simalar gün yüzüne
çıkarıldı. Onlardan şimdi hatırlayabildiklerim: Alaeddin Yavaşça, Ara Güler,
Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Bekir Sıtkı Sezgin, Ekrem Hakkı Ayverdi, Elif Naci, Emin
ongan, Erol Akyavaş, Halit Refiğ, Hâmid Aytaç, İslam Seçen, Kâni Karaca, Kemal
Batanay, Lütfi Ömer Akad, Metin Erksan, Mustafa Düzgünman, Münir Nurettin
Selçuk, Necmeddin Okyay, Neşet Ertaş, Oktay Aslanapa, Ömer Lütfi Mete, Rikkat
Kunt, Sami Güner, Selahattin İçli, Semavi Eyice, Süheyl Ünver, Tanburi Cemil,
Vehip Sinan, Yesari Asım Arsoy, Yıldırım Gürses, Yusuf Ömürlü.
Vefa güzeldir, en çok da bize yakışır. Bu kutlu rüzgârın
esmesinde emeği geçen herkese binlerce teşekkür. Şüphesiz bu hizmetleri hiçbir
zaman unutulmayacaktır. Sözün özü ve sonu: Vefa gösterenler vefa bulsun.