VE ZİZEK TUZAK HAZIRLAR
İslam Dünyası kan gölü, Malezya ve Endonezya dışındaki Müslümanlar yeni bir oyunla karşı karşıya.
Bu yüzyıla girerken Samuel Huntington "Medeniyetler Çatışması" tezini ortaya atmıştı. Fukuyama da "Tarihin Sonu"nu getiren tezi ile Batı'nın İslam Dünyasına dair planlarında değişikliğe yol açtı. İki teorisyenin tezlerini dikkate alan Batı, Medeniyet İçi Çatışmayı keşfederek Müslüman Dünyayı birbiriyle çatıştırmayı başlattı.
Şiileri/İran'ı Sünnilere karşı kışkırtmakta zorlanmayan Batı, İslam Dünyasının ana gövdesi olan Sünni Dünyayı Şiilere karşı doldurmakta zorlanıyor. Bu yüzden Şiiliğin karşı bloğunda, Sünnilikten devşirme "selefi" El Kaide'yi devreye soktu. El Kaide Sünni dünyada miadını doldurduktan sonra defteri dürüldü. ABD'nin katliamları ve Sünnileri Irak yönetiminden dışlayarak oluşturduğu infial Batı destekli DAEŞ'in büyümesine ortam sağladı.
Irak özelinde yeni bir Şii-Sünni kavgası 2003 işgali ile başladı. Suriye'de İran destekli Esed'in varlığını sürdürmesi, Yemen'deki iktidarın devrilmesi ile başlayan iç savaş, Arap Dünyasının İran'a karşı Yemen Birliği oluşturması, Suudi Arabistan'daki Şiilerin mobilize olması, Irak Kürdistan'ında Barzani aleyhtarı ayaklanma denemesi yine oyun kurucuların desteğiyle meydana gelen hadiselerdendir.
Bütün bu olayların Müslümanları birbirine kırdırtmaya yönelik hamleler olduğunu söylememize gerek yok. Son dönem mezhep ve meşrep savaşları Batı'nın Müslümanlar arasında çıkarmayı düşündüğü savaşın ta kendisidir.
Şimdi, "peki ya Müslümanlar?" diye soracaksınız değil mi?
Müslümanlar kendi kaynaklarıyla aydınlanmayı başaramadı. Müslümanların Kur'an ile arasındaki ilişki sağlıklı seyretmedi, zira Müslümanlar arasında zamanla Kur'an'ın önüne geçen farklı şeyler türedi. Müslümanlar Batı'nın etkisiyle, Batı istilaları yüzünden "sorumlu oldukları" Kur'an'ın mesajını anlamayı, kavramayı esas alacak bilinçten mahrum kaldı.
En acısı, vahyi Allah'tan cc bilip vahyin aydınlığından nasiplenmeyenler "akl"ı da şeytandan bilip "akl"ı terk etti. Böyle olunca bütün insanların eşitliğini, özgürlüğünü, hakkaniyetini, bireysel ve toplumsal sorumluluğunu esas almadı Müslümanlar. Nebevi emir olmasına rağmen kendisi için istediğini başkaları için istemez olduk. Din-i Mubin yerine Mezhepçiliği, meşrepçiliği koyar olduk. Hal böyle olunca da gavurun bütün baskılarına boyun eğecek kadar zayıfladı Müslümanlar.
Biliyoruz ki Allah'ın en büyük ikramı olan aklı yine en büyük ikramı olan vahiyle yoğurmadan, geçmişten dersler çıkarmadan, anlamanın aşamaları olan fehm, tezekkür, tedebbür, tefekkür... teakkul'ü işletmeden yani neden, niçin, nasılu2026 sorularına inancımızdan cevaplar bulup gereğini yerine getirmeden biz Müslümanları birbirine çarpıp omlet yapmaya devam edecek Batı.