VE O MİLLETİN BAŞKANI
Sanmayın ki 12. Cumhurbaşkanlığı seçimleri mücadelesi 17 Aralık ya da 30 Mart sonrası başladı.
Tayyip Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'ne çıkmasını engellemek için "köşk kavgaları" diyebileceğimiz süreç 2011 yılının 14 Temmuz'unda Silvan'da askerlerin 3 gün boyunca gereksiz bölgelerde "terörist arıyoruz" bahanesiyle gezdirilip, sonra perişan bir yorgunluğun akabinde "dinlenmek için" ağaçlık alanda uyumaya terk ettikleri 8 askerin vurulduğu günden önce başlamıştı.
2011 baharında önce Sayın Beşir Atalay, sonra ABD'nin büyükelçisi "bu yaz PKK silahlara veda edecek" demiş, lakin 2011-2012 yılları PKK en çatışmalı yılları olarak kayda geçmişti.
İşte, bu iki gelişme de Tayyip Erdoğan'ı köşeye sıkıştırmak, siyaseten güçsüz kılmak, mümkünse siyasetin dışına atmak için "büyük! aklın" planıydı. Erdoğan'ı tamamen siyasetin dışına atamıyorsak, onun köşke çıkmasının önüne geçmek ve koalisyonlarla yönetilen bir Türkiye sürecini başarmaktı diğer bir amaçları.
Bir bu mu?
Biliyorsunuz,
AYM boş durmamış aldığı tartışmalı kararla 2012 yazında önce Cumhurbaşkanımız Sayın Gül'ü basın danışmanı, sonra Ak Partili yetkililer karşılıklı olarak cumhurbaşkanlığı süresini, adayları tartıştırmıştı. O gün, "lafı uzatmanın manası yoktur, işinize bakın, onlar 'aziz kardeş'lerden..." demiştik bir yazımızda.
O süreçte birileri Sayın Gül ile Sayın Erdoğan'ı karşı karşıya getirmek istiyordu. Elhamdulillah, her zaman olduğu gibi birbirine kardeş olanlar oyuna gelmedi. Bu bilinçli bir hamleydi, Recep Tayyip Erdoğan'ın önünü kesmeye yönelik bir hamle.
Neyse, bu yazıda kronoloji ile başınızı ağrıtmayayım.
Tayyip Erdoğan dişiyle, tırnağıyla söke söke köşke çıktı.
Tayyip Erdoğan hasbiliğine harbiliğini katarak cumhurun başı oldu.
Siyasi mücadelesinde verilen her görevi bihakkın yerine getirdi Erdoğan, bıkmadı, usanmadı, en önemlisi de tırsmadı, köşeye çekilmedi. Kavgasını verdi siyasetin.
Erdoğan vefasız davranmadı, yol arkadaşlarını yarı yolda bırakmadı. Kendisiyle birlikte hareket eden dostlarını korudu, kolladı, onlara görev vermeyi ihmal etmedi.
Erdoğan bütün bunları yaparken en çok istişareye önem verdi, çok iyi, hatta Türkiye'de kendi alanlarında uluslararası çapta olan ekibini iyi çalıştırdı.
En karşı olduğu düşünceyi dinlemeyi ihmal etmedi, katılmadıklarına itirazını yapar karşı argümanları değerlendirirdi.
Merhamet ve şefkati içtendi Erdoğan'ın,
O, akşamları, gece yarısı fakirhaneleri onurlandırması göstermelik değil/di. Aldığı İslami terbiye bunu gerektiriyor/du. Türkiye'nin öbür ucundaki bir hastayı araması sorumluluk bilinciyle alakalı/ydı.
Amaaaa,
"Hayatıma, ailemin hayatına mal olsa da bu kanı durduracağım"deyip u00c2lemlerin Rabbine sığınarak başlattığı Çözüm Süreci -ki ben buna YENİ ve BÜYÜK TÜRKİYE SÜRECİ demeyi öneriyorum- gibi asrın en büyük projesini bütün karşı koymalara direnerek sürdürmesi onun hasbiliğini, harbiliğini ortaya koyan büyük bir başarı, sevap ve liderlik örneğidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan cumhuru ve cumhurun hakkını ali gördü, cumhura güvendi.
Şimdi cumhurbaşkanlığı makamına çıktı,
En bahtiyar verici makam burası.
Ancak,
Erdoğan dünyayı ve makamları çekici ve geçici bildiği için geldiği her makamı millete hizmette kusur etmeyecek şekilde kullandı. Öyle dönemler oldu ki kendisinin olması gereken makamlarda "aziz dostlar"ı oldu ve bunu hiç yadırgamadı. Şüphem yok ki cumhurbaşkanlığını da millete hizmete amade edecek.
Erdoğan sahip olduğu her makamın hakkının kendisinden sorulacağına iman etmiş bir insan. Yani Rabbi'nin insana bahşettiği her imkandan velev ki bu "zerre miktarınca olsun" sorgulayacağına inanıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan asla ayırımcı değil, bütün farklılıkları ayrı ayrı ayetler ve güzelliklerimiz olarak görüp "çokluk içinde birlik" ilkesini esas alıyor.
Erdoğan yüzyılı doğru okuyan, bu yüzyılın parametrelerini "değerler"le döşemeyi yeğler.
Erdoğan birleştirici olmasaydı ülkenin yarısından fazlasının oyunu alamazdı. Erdoğan'a oy vermeyenlerin de önemli bir kısmı için Erdoğan ikinci tercihleridir. Bunu şöyle okumak mümkün:
Erdoğan bu ülke insanının % 75'inin gönlünde yer edinmiş.Zaten böyle olmasaydı 12 yıldır her seçimden zaferle çıkması mümkün olmayacaktı.
Artık YENİ TÜRKİYE, YENİ BİR MEDENİYET yolunda daha emin adımlarla yürüme dönemine girdik. Son iki yıldır dediğimiz "YENİ TÜRKİYE YOLUNDAKİ VİRAJLAR"ın sonuncusunu da geçtik. Kaldı pırıl pırıl bir anayasa.
Son söz:
Sayın Erdoğan'ın balkon konuşmasında;
77 milyonun cumhurbaşkanı olacağını "herkes Türk-Kürt-Boşnaku2026 aidiyetinden önceu2026 herkes Sünni-Aleviu2026 kimliğinden önce Türkiyelidir" vurgusu çok değerli ve bundan sonra nasıl bir Türkiye, nasıl bir Erdoğan olacağını bu sözlerle ifade etmiş oldu.
Türkiye makas değişikliğini sağlam raylara oturttu.
Allah utandırmasın,
Allah millete, ümmete, mazlum ve mağdurlara hayırlara vesile eylesin.
@ahmetay_