Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Haziran 2022

Ve görüntü aynıydı bütün aynalarda

Yazının başlığını Rabbine yürüyen sevgili Mevlana İdris Zengin’in ‘masal’ adlı şiirinden aldım. Bu zamanlarda daha hassas olurum. Bir yanıma gül dokunsa incinirim. Sol yanım ağrır, fena acı hissederim. Ağlayamam, görenler ağlamaklı olur ölüm karşısındaki bu halime. Ağzım kilitleniyor, konuşamıyorum.

Her ölüm, habercisidir sonraki ölümlerin. Her giden tanıdığın ve dostun ardından içimiz acıyor! Melih Cevdet Anday’ın şu mısralarında üzerinde durduğu gibi sırtımızı dayamak ve sağlam bir kulpa tutunmak isteriz.

“Kimi gözler bir hasret taşır içinde;

Sarılsan geçecek,

Konuşsan gülecek.”

Bu zamanlarda, lambadaki ışığın hali gibi hafif bir rüzgâr karşısında düşer gibi oluruz. İyimser halimizin yerini derinbir üzüntü alır. Sarılsan, konuşsan da bir süre geçmez. Dinmesi zaman alır içimizde kopan fırtınanın etkisinin.

“İyi insanlar iyi atlara binip gittiler.” Ölümün insan ruhu üzerindeki etkisi ve baskısı fazla oluyor. Her gidenle birlikte azar azar tükendiğimizi hissederiz. Dağılmış isen toparlanmak istersin, günahkâr isen tövbe edersin. Kalp kırmışsan helallik istersin. Samimiyetsizlik yerini samimiyete bırakır. Saflar sıklaşır, kardeşlikler ve dostluklar bir hatırlanır olur. Kendinize gelmek, kendi iç dünyanıza dönmek istersiniz.

Bu tür zamanlarda dostluğun ve kardeşliğin tedavi etme gücünün farkına varılıyor. Halden anlamanın, yarenliğin, sevmenin ve sevilmenin tedavi edici gücü yeniden hatırlanır oluyor. Bir tebessümün, bir tatlı sözün, kibarlığın, arayıp hal hatır sormanın sadaka olduğu bizim değerlerimizde zaten var.

Oğuz Atay bu günleri önceden görmüş gibi dile getiriyor:

“Korkuyoruz.

Düşünmekten ve sevmekten

Korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.”

Herkesin az çok şikâyetçi olduğu bu durumu daha önce yazdığım bir yazıda şöyle özetmiştim.

Sevmekten ve sevilmekten kalplerin doyduğu o masal günlerini hayal etmek zor. Gencecik âşıkların sevmekten, dostların mutluluktan göğüslerinin ağrıdığı o yürekli dönemleri geri getirmek mümkün mü bilmiyorum ama en çok ihtiyacı duyulan şeylerden biri haline geldi o günler. Ekmek, hava ve suya ihtiyaç gibi o günleri çok özlüyoruz.

Mevlana İdris…

İyi bir şair olduğu kadar iyi bir dosttu. Çocuksu yanlarıyla yaşayan biriydi. Çocuk arkadaşlığı, saflık ve temizliği, sadakati vardı karakterinde. Çocuk düşleri, iyimserlik vardı. Mevlana İdris güzel insandı. Bedeniyle buradaydı, ruhu ile ‘bombaların, bankaların, nükleer atıkların ve çokuluslu yalanların’ olmadığı bir âlemi özlüyordu. ‘Masal' adlı şiirinde bu özlemini dile getirmişti. Şimdi düşünü kurduğu âleme göçtü. Rahmeti Rahmana kavuştu. Hayatın asıl ve ebedi tarafına, çocuk yanı, saf ve temiz yanına koştu.

Şairlerin kalbi, dünyanın en hassas kalbidir. Duyulmayanı ve hissedilmeyenleri hisseder. Biz şairlerin kalbi, yangın yeridir. Mazlumlar, insanlık yanarsa yanarız. Yetimlerin kalbidir kalbimiz, sessiz ve kimsesiz çığlıkların mekânı...

Filistin’e, Kudüs’e düşen bombalar bize düşer önce. Şam, Halep, Bağdat, Bosna.. Ve nerde vurulan bir Müslüman coğrafya varsa bombalar önce bize düşer. Bu yüzden ağrır, yaralıdır kalbimiz. Bu yüzden dünyanın en ağır yükünü taşırız. Çok ağırdır kalpteki yükümüz.

Cemal Süreya, “Her ölüm erken ölümdür” diyor. Rabbimizin takdiridir ve sırası gelen gidiyor. Uyuyor, uyanamaz oluyoruz. Mevlana İdris de erken kavuştu Rabbine. Rahmet olsun, yolu kutlu, mekânı cennet olsun.

Baki kalan Allah’tır.